- 81 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Sarı kızın hikayesi
Sarı Kızın Hikâyesi
Sarı Kız, doğduğu günden beri bu ahırdaydı. Ahırın taş duvarları, saman kokusu ve yaz kış değişmeyen serinliği onun yurdu olmuştu. Bir zamanlar bu ahırda dört inektiler. Neşeli bir grup oluşturmuşlardı; her biri kendi usulünce geviş getirir, bazen sabah güneşiyle ahırda yankılanan homurtularla sohbet ederdi. Ancak, sebebini asla anlayamadığı şekilde, arkadaşları teker teker yok oldu. Bir gün, boyunlarına bağlı bir ip çekiştirilerek götürülüyorlardı, bir daha da geri dönmediler.
Sarı Kız, onların başka bir ahıra taşındığını ya da kırlara otlamaya götürüldüğünü hayal etti. Belki de orada çok daha güzel bir hayatları vardı. Kendisi bu ahırda kalmıştı, ama yalnız değildi. Sahibi Ahmet, sabah güneş doğmadan ahıra gelir, içeri bir güneş gibi doğardı. Sarı Kız’a “Sarı Kızım” diye seslenir, yemini suyunu verirdi. Yaz sıcaklarında bazen karpuz kabuğu getirirdi. Sarı Kız bu serinlikten öyle hoşlanırdı ki, her defasında dönüp teşekkür anlamında Ahmet’in gözlerine bakardı.
Ama bir gün her şey değişti. Ahıra tanımadığı insanlar geldi. Kaba hareketlerle boynundaki ipi çekiştirdiler, dışarı çıkarmaya çalıştılar. Sarı Kız, anlamadığı bir korkuyla direndi. Bu insanlar kimdi? Neden onu götürmek istiyorlardı? Ahmet neredeydi? Ama direnişi boşunaydı, çünkü gücü yetmiyordu.
İpi koparmayı başardığında, hızla sokaklara doğru koşmaya başladı. Bilmediği sokaklarda dolanıyor, dört bir yana bakıyor, sahibini arıyordu. Ahmet’i bulmalıydı, o onu kurtarırdı. Ama insanlar peşindeydi. Çok geçmeden Sarı Kız’ı kıskıvrak yakaladılar. Çekiştirerek bir meydana götürdüler. Kalabalığın ortasında, bir adamın elinde parlayan bıçak dikkatini çekti.
Korku, Sarı Kız’ın tüm bedenine yayıldı. Bıçak boğazına dayandığında ne yapacağını bilemedi. Son bir umutla başını çevirdi ve kalabalığın arasında Ahmet’i gördü. Sevindi. İşte buradaydı, onu kurtaracaktı. Ama Ahmet’in gözleri doluydu ve bir çocuk gibi suçlu görünüyordu. Sarı Kız, sahibinin onu kurtarmasını beklerken, Ahmet bir adım bile atmadı.
“Neden?” diye sormak istercesine sahibine baktı. Gözünden bir yaş süzüldü. Ahmet, Sarı Kız’ın bakışlarındaki sitemi ve hayal kırıklığını görmemek için başını eğdi. Ama bu hareket, Sarı Kız’ın zihninde her şeyi birleştirdi. O an, diğer ineklerin geri dönmediğini, onların da bu meydanda aynı kaderi paylaştığını anladı. Bir daha karpuz kabuklarının serinliğiyle dolmayacak, Ahmet’in sevgi dolu sesini duymayacaktı.
Ahmet’in, her zaman ona güvendiğini sandığı sahibinin, onu korumak yerine sessiz bir suç ortağı olduğunu fark etmek, bıçağın soğuk metalinden daha çok acıttı. Hayal kırıklığı, Sarı Kız’ın tüm benliğini sardı. Gözlerinden yaşlar süzüldü, dönüp son kez Ahmed’e baktı.
Bir çift göz kapandı; yalnızca sahibine duyduğu sevginin boşluğa karışan yankısı kaldı geride. Kalabalık dağıldığında, meydan yalnızca sessizliği ve yerdeki kurumuş kan izlerini saklıyordu. Ahmet ise evine dönerken, Sarı Kız’ın son bakışı bir gölge gibi peşinden ayrılmıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.