ÇİÇEK BAHÇESİNİN SEVDALISI
Bahçe kapısı bir eşiktir.O eşikte durup soluklanırım. Bu soluklanmada, hayatın hayhuyunun ve sokaktaki koşuşturmanın omuzlarıma çöken ağırlığı hafifler.Dünyanın en güzel çiçeklerinden yayılan rayihayı ciğerlerime çekmeye hazırlanırım.Ruhumu ateş gibi saran umut, dizginlerini koparmış dört nala koşturur ülkü coğrafyamda.Artık bambaşka bir iklime geçmeye hazırımdır.İnsanı kamburlaştıran ne kadar düşünce varsa elimin tersi ile arkama iterim. Aydınlanır önüm.Önümü aydınlatan istikbâlin ışığıyla girerim kapıdan.
Binbir çeşit çiçeğin arzı endam ettiği bu bahçeye girerken tepeden tırnağa hazla titrer vücudum.Bütün beden ve ruhumla başka bir iklime girdiğimi hissederim.
Mevsim sonbahardır. Kasımpatılar karşılar beni kapıda. Her mevsimin bir çiçeği vardır, her çiçeğin bir tutkunu; benim gönlümde her çiçeğin müstesna bir yeri.
Yapraklarını okşuyorum, eğilip kokluyorum, diplerine bir yudum su döküyorum, onlarla konuşuyorum, oyunlarına katılıyorum. Aralarında böyle böyle dolaştıkça gökyüzünün mavisi ziyadeleşiyor. Güneş, ışınlarının çiçekler üstündeki etkisinden memnun, gülümsüyor.Çiçekler güneşe dönmüş, yapraklarına düşen ışığı emiyor. Güneşin bu cömert ışığını emdikçe renk geliyor yüzlerine.Yaprakları parlıyor, boy atıyorlar güneşe doğru.
Herbiri güneş olmuş gülüyor çiçeklerin.Artan kokuları çevreye taşıyor. Çevre, her türlü çiçek tohumu taşıyor bahçeye avuç avuç. “Bu bahçede iyi gelişiyor çiçekler, lütfen bunları da ekin.”Bu bahçe çiçek bahçesi, bütün çiçeklere yer var burda.
Herkes kendi çiçeğini sever; kimi karanfili, kimi gülü, kimi fesleğeni...Kendi bahçesinde kendi elleriyle yetiştirdiğini; ben cümlesini.Bu bahçedeki çiçeklerin hepsi içtenlikle kucaklanır.Kokusu, dalı, yaprağı, renkleri, çiçeği; her şeyiyle bir bütün olarak.
Çiçek dili bilirim, kuş dili bilirim.Tabiattaki her varlığın bir dili olduğunu bilirim. Herbirine en iyi görüldüğü açıdan bakarım.Çiçeklerin ele gelen yerlerini belirler, oradan tutarım. Herbirinin tutulacak bir yeri vardır.Bu yeri buldum mu dal budak salarlar, gürbüzleşirler gönüllerince. Seyrederim yanıbaşlarından bu şahlanışı.
Güllerin rengine vurgunum, fesleğenlerin kokusuna. Nergislerin endamına âşığım, sümbüllerin boyun büküşüne. Sardunyalar göz bebeklerimi okşar, hercai menekşeler yaşama sevincimi kamçılar. Sarmaşıklar gövdeme sarılır, daha bir dikleşir duruşum.Unuturum yorgunluğumu. Kardelenler beyazdan çok mavidir bu bahçede. Başlarını çıkarıp kabuklarından, aydınlık yüzleriyle ısıtırlar içimi.Devasız dertlerimin dermanı bu çiçekler.
Baharı badem çiçekleri müjdeler.Çiçeklere su yürür.Bahçe bir içim su olur, tadına doyulmaz olur.Yıl on iki ay bu bahçede eğleşir.
Tatlı bir rüzgâr eser, çiçeklerin kokusu birbirine karışır.Meydana gelen bu muhteşem koku harmanı, yüreğimi cilâlar, ufuklarımın pasını siler. İliklerime dek bahar soluklarım. Temiz hava coşturur kanımı, sürüp çıkarır gönlümden umutsuzluğu. Özlediğim dünyaya kanatlanırım.O dünyada kardeştir tüm insanlar, kuşlar kurtlarla söyleşir, meyve veren ağaçlar el üstünde tutulur.Mavi gökyüzünde akıp giden pamuk bulutlardan yağar yağmur. Yağmur açılır,güneş çıkar.Yunmuş yıkanmış bir dünyaya adım atar çocuklar.Yaşamak her zamankinden daha güzeldir orada.
Yaza doğru kiraz çiçeklerinin şenliği başlar bahçede.Coşkun bir neşe sürüp gider dolu dizgin.Yaşadığını anlarsın.
Yaz mevsimi az biraz tatil, çokça ayrılık demektir.Çiçekler meyveye durur, meyveler olgunlaşır.Olgunlaşan meyveler pazarda sergiye çıkar.Meyve güzel olunca taliplisi bol olur, pazardan dönmez.Buruk bir gururdur bu, bahçenin sevdalı bahçıvanına.Ayrılığa alışırsın, uzaktan gözlersin onları bir ömür.
“Gül açılır yaz olur,
Güzellerde naz olur,
Ben yarime gül demem,
Gülün ömrü az olur.”
Boynu bükük kalakalırsın “Hüzün ki en çok yakışandır bize” dizesini mırıldanarak.
Toprağa yeni tohumlar atılır. Sonbaharın anlamı değişir.Bahçeye rağbet artar, sevinirsin.Yeniden başlarsın yaşamaya; gökkuşağının altında, gökkuşağının renkleriyle bezeli bahçede.