- 150 Okunma
- 2 Yorum
- 5 Beğeni
SEK SEK NURİ...(ÖYKÜ)
Sözcükleri inkâr etme hakkını kullanıyordu bir de ikilettiği dünündeki taşkın m/eziyetlerini.
Sözcükler bulvarında ip atlıyordu içindeki ergen sonra da baş göz ediyordu acılarını sözüm ona.
Cepleri söküktü bir kere bu yüzden onu tanımlamak çok kolaydı ve bulmak da ne de olsa avuç avuç bozuk para koyardı cebine ve çakıl taşı döker gibi ardından asfaltta adımladığı her santimetrekarede saklıydı ceplerinden dökülen ruhu ve ah, bir de yürürken yüksek sesle sayıp da atladığı kaldırım taşları yok mu.
Bir adı vardı ama önemsizdi bu, insanlar için ne de olsa bir kez kabullenmişlerdi onu ‘’Sek sek Nuri’’ diye.
Eşrafı yiten bir semtti oturduğu aslında kimse bilmezdi de nerede oturduğunu hatta bir evi olup olmadığını da.
Bir yakını vardı ya da yok: iyi de nasıl sağlardı geçimini Nuri?
Bunun da izahı yoktu çünkü insanlar idmanlıydı: hem merak etmeye hem de aldırış etmemeye.
‘’Gönülsüz Aşklar Bulvarı’’ elbet kim varsa uzak yakın, hafta sonu oldu mu resmiyet kazanırdı ilişkiler ve kızlı erkekli ne çok grup gelip gün bitene kadar ayrılmazları muhitten.
Tıpkı Nuri’nin hep yalnız takıldığı gel gör ki ilk kez bir kızla baş başa görüldüğü.
Tuhaf gelmişti insanlara öncesinde. Ne mi?
Elbet Nuri’nin yalnızlığı sonrasında kabullenmişti herkes.
Sonra da herkes Nuri’yi koruyup kollamıştı. Ne zamanki onu bir başına görse semtin esnafı ya bir sandalye çekerlerdi altına ya da usulen selam verip cebine döktüğü bozukluktan çok fazlasını koyarlardı ve Nuri asla itiraz etmezdi çünkü bonkör çocuktu elbet eline tutuşturulan tüm parayı yine cebine koyacak akabinde bir bir de saçacaktı parasını.
Yağmurlu ve soğuk bir gündü ve sağanak bir ara şiddetini öylesine arttırmıştı ki ve bizim Sek Sek Nuri yine günlük mesaisini ifa ediyordu ve seke seke yürüyordu kaldırım taşlarında bir de ne görsün semt insanı? Peşi sıra gençten bir kadın ve Nuri’nin saçtığı paraları topluyor ve yerleştiriyor iç cebine.
Herkeste bir merak hâsıl olmuştu ve öncelikle garipsemişlerdi bu gençten kadını çok da kızmışlardı enikonu ne de olsa çocuğunun paralarını rahatlıkla çantasına atmaktaydı.
Derken öne geçti kadın ve Nuri düşmemek adına zor sağladı dengesini. Kadınla yüz yüze gelmişlerdi aslında Nuri için bu, bir ilkti ne de olsa kadınlarla ömrü boyunca bir kez dahi değil yakınlaşmak konuşmamıştı bile karşı cinsle. Fazlasıyla utangaç ve mahcup biri için hiç de kolay değildi hani bir kadınla ansızın karşı karşıya gelmek.
Yağmur azıcık da olsa kesmişti hızını ve semtin esnafı dükkânlarının vitrin camından seyrediyorlardı Nuri’yi ve gizemli kadını. Derken kocaman bir çığlık attı kadın ve ardından çantasından çıkardığı ip ile ip atlamaya başladı ve Nuri de yüksek sesle ona eşlik ediyordu elbet sektiği kaldırım taşlarını saymaktan geri duramazken.
Merakla herkes onları izliyordu gerçi başta garipsemişlerdi ip atlayan kadını ama Nuri’nin ona eşlik ettiğini gördükten sonra pek bir hoşlarına gitmişti bu iki gencin yakınlaşması derken Nuri kolunu uzattı ve kadın ip atlamayı bırakıp girdi koluna ve yol boyunca ahenk içinde ilerlemeye başladılar sonra da gözden kayboldular.
Ertesi gün hep geçtiği saatte yoldan yine bekliyordu esnaf Nuri’nin geçiş saatini lakin ne gelen vardı ne de giden ve herkesi bir meraktır aldı bir de ne görsünler ki; elinde kocaman bir tekerlek ve araba sesi çıkaran Nuri bu sefer taşlarda sekmeden geliyor ve sürekli vın vın sesini çıkarıyor bir de ip bağlamıştı sözde direksiyonuna ve arkasında o gizemli kadın ve başında çiçekten bir çelenk.
Sonra da Gönülsüz Aşklar Bulvarına gidip sahildeki banka oturdular ve arabasını da bankın hemen yakınına park etmişti Sek Sek Nuri ve kız arkadaşı da hemen yanı başına ilişti Nuri’nin. Belli ki arası bayağı iyiydi genç çiftin iyi de bu kadın nereden çıkmıştı da aklını başından almıştı Nuri’nin? Gel gör ki ne onların umurundaydı bu ne de çevredekilerin sonuçta birbirlerine sevgi dolu gözlerle bakan bir çiftti onlar üstelik birbirlerine değil sarılmak dokunmadan seven iki küçük çocuk gibi saf ve masum bir halde yüzleri kızaran.
Artık vakti gelmişti belli ki: iyi de bu iki genç insan özellikle kimseye benzemezken mümkün müydü bir arada olmaları elbet onları bir arada tutacak bir sevginin temeli çoktan atılmıştı iyi de onlar herkes gibi bir yuva kurup bir evin geçimini ve sorumluluğunu üstlenebilecekler miydi bakalım?
İnsanlar bunu düşüne dursun onlar artık iki sevgiliydi ama birbirine dokunmayan ama birbirine sarılmayan.
Artık Nuri yolda sekmeden ve kaldırım taşlarını saymadan yürüyordu ve genç kadın yanı başında üstelik o da ip atlamıyordu artık ne zamanki Nuri ile bir araya gelse ve esnaf karar verdi:
Bu genç çift bir an evvel yuva kurmalıydı ama nasıl ve nerede?
Mahalleli karar aldı ve tüm imkânlarını seferber edip mahalle bakkalının depo olarak kullandığı bodrum dairede karar kıldılar gerçi Bakkal Ahmet Efendi buna zor ikna olmuştu ama yüklüce bir parayı onlara sunduklarında kabul etmek zorunda kaldı bodrum katını onlara vermeye.
İşin zor kısmı mıydı aşılan yoksa kolay kısmı mı? Hem bu genç çift azıcık farklı iken sair insandan sevgiyi madem bu kadar sahiplenmişlerdi demek ki Yaratan da bunu öngörmüştü onlar için üstelik Nuri kimsesiz olsa da koskoca semt onun ailesiydi bir şekilde ve nihayetinde karşılarına alıp konuşmayı kararlaştırdı semtin ileri gelenleri. Bakalım nasıl ikna olacaktı Nuri?
En uygun anı kollayıp Nuri’yi oturttular bir sandalyeye ve kim var kim yok gözü kulağı bu konuşmada herkes sabırla ve inançla bekliyorlardı Nuri’nin ne diyeceğini ta ki haftalardır Nuri’nin kız arkadaşı yanlarına gelene kadar bir de göstermez mi elindeki kâğıdı…
‘’Hayırdır kızım, ne o elindeki?’’
Manav Remzi merakını yenememişti ve gözü kâğıda takılırken Berber Şükrü kocaman bir çığlık attı tam da ilişmişken gözü kadının karnına:
‘’Nuri baba olacak.’’
İyi de bu nasıl olmuştu böyle? Üstelik bu iki genç birbirine dokunmaktan dahi çekinirken…
Nuri şaşkın bir ifade ile baktı tek tek herkesin gözüne sonra da kız arkadaşına:
‘’Ben baba olamam henüz küçük bir erkek çocuğuyum ben. Hem senin yüzünden artık eski alışkanlarımdan da ayrı kaldım.’’
‘’Ne yani? Sevinmedin mi bir çocuğunun olacağına?’’
‘’Bu imkânsız. Seni bir kez dahi öpmedim bile. Git buradan. Beni kendi halimle bırak. İstemiyorum seni.’’
Herkesin tanıdığı daha doğrusu tanıdığını sandığı Nuri bu olamazdı? Demek ki o da saman altından su yürütmüştü. Sen hem kızla birlikte ol hem de inkâr et.
Artık her şey önemsizdi Nuri için ve her şeyi herkesi geride bırakıp hayatında hiç yapmadığı bir şeyi yaptı. Kaldırım taşlarına aldırmadan ve yüksek sesle saymadan deli gibi koşmaya başladı bir yandan da avaz avaza bağırıyordu.
‘’Ben babası değilim ben babası değilim.’’
Genç kadınsa kaldığı yerde kala kalmış hüngür hüngür ağlıyordu.
‘’Ben günahkâr değilim ben günahkâr değilim.’’
Manav Remzi bir anda kadının elindeki kâğıdı aldı ve incelemeye başladı. Görünen o ki; kadın basbayağı hamile idi hem de dört aylık iyi de Nuri’yi tanımasından bu yana sadece birkaç hafta geçmişti. Bu işin içinde bir iş vardı ama…
***
‘’Sonra hiç geri gelmedi mi Nuri?’’
‘’Zaten bir yere gitmemişti ki. Korkmuş ve kaçmıştı ani bir refleksle.’’
‘’Ya, o kadına ne oldu, anne?’’
‘’Mahalleli allem etti kellem etti Nuri’yi razı ettiler sonuçta ortada bir çocuk vardı sahiplenilmesi gereken üstelik kadının da hiçbir suçu yoktu. Sadece tecavüze uğramış ve istemediği bir şekilde hamile kalmıştı.’’
‘’Yani evlendiler sonra nasıl yaşadılar peki?’’
‘’Bebek erken doğdu ve çok çelimsizdi ama anneyi yaşatamadı doktorlar.’’
‘’Yani Nuri ve bebek yalnız kaldı.’’
‘’Tam olarak değil çünkü Nuri’nin arkasında onu seven kocaman bir mahalle vardı ailesi gibi ona sahip çıkan. Kadın öldükten sonra Nuri artık ne yapması gerektiğinin bilincindeydi ve inanılmaz bir şekilde akıl sağlığı yerine geldi. Sonra da bir işin ucundan tutup çalışmaya başladı hem de ne çalışmak ve işte o ünlü marketler zincirini kurdu. Ve adını da Sükût koydu.’’
‘’Sükût marketler zinciri… Yani anneannemin ismi, öyle mi?’’
‘’Aynen öyle canım: rahmetli annemin ismi.’’
‘’Sen hiç görmedin, değil mi anneni?’’
‘’Resmi bile yok elimde ama Nuri Deden onu hep anlattı bana hala da anlatır ne kadar güzel bir kadın olduğunu.’’
‘’Anne, ip atlayabilir miyim?’’
‘’Bunun yasak olduğunu unutuyorsun ama. Hayır, izin vermiyorum.’’
‘’Sek sek de oynamama izin vermiyorsun ama. Neden anne?’’
‘’Biraz daha büyüdüğünde anlatacağım her şeyi sana.’’
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Sebep-sonuç ilişkisi irdelenmesi gereken bazense mümkün olmayan.
Olası ya da değil lakin özünde saklı tutmalı insan ne varsa hayata dair ve dik durduğu kadar da bu sıkıntılar bir bir aşılacaktır.
Teşekkür ederim sevgili neneh
Sevgilerimle
Evlilik ruhsal bir beraberlik.
Çerden çöpten bir birliktelik yetmiyor taşımaya.
Günahlarımızı çocuklar ödüyor.
Bir dahaki sefere, bu acıklı tablonun müsebbibini de ekleyin hikâyeye.
Olaylar olgunlaştırır mı insanı, büyük ihtimalle.
Çok saygımla Üstadım
Gülüm Çamlısoy
Hem olgunlaştırıyor hem de yıpratıyor.
Teşekkür ederim.
Günahlarsa ayrı bir mefhum.
Çocuklar elbet en büyük yarayı darbeyi alan.
Olan aslında çocuklara oluyor.
İçten saygımla hocam