- 72 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
YALNIZLIK
Tuhaf bir sızı var sanki bu sabah göğsümün tam üstünde.
Yeri yadsınamaz bir boşluk...
Yalnızlığın tok sesleri, içimde şahlanan nal seslerine karışıyor sanki.
Hangisi daha ürkütücü şu an kestiremiyorum.
Varlığı ezici bir bir varlığın sesi mi, yoksa sessizliğin sesi mi diye...
Belki de şu günlerde hayat, beni kendi sessimle tanıştırmaya çalışıyordur, kim bilir...
Yıllardır yalnızlığı Tanrı’nın bana biçtiği en büyük cezası gibi görsem de, aslında ruhumun büyümesi için bana sunduğu bir armağanı gibi görmeye başlıyorum.
Bana rağmen engel olamadığım bir güçle ve hızla içerde bir şeyler büyüyor, gelişyor ve değişiyor sanki!
Son zamanlarda içimde durmadan büyüyen o boşluk, ’beni tamamlayacak birini beklemekten ziyade’, zaten tamam olduğumu fark etmem için orada duruyor sanki!
Belki de bu dönem, güne yalnız uyanarak da bütün olmayı, kendi sesimle konuşmayı, kendi sıcaklığıma sarılarak da ısınmayı öğrenebilme zamanımdır.
Biz bize, kendimle de mutlu olabilmeyi, kendimle dostluk kurabilmeyi, ona sessizce “Ben buradayım ve her zaman senin yanında olacağım" demeyi öğreniyorumdur.
Sanki bu yalnızlığın, bana kesilmiş bir ceza değil de uzlaşmakta geciktiğim, içimde saklı kalan sevgiyi, gücü ve huzuru bulmam için yaratılmış bir alan olduğunu deneyimliyorum.
Kim bilir, belki de bu zamanlar, kendime dönme, kendimi tanıma, gideni nazikçe uğurlama, kalanı sımsıcak kucaklama, kendi sessizliğimin içinde de var olan huzuru hissetme zamanıdır...
Ve sanıyorum ki benim için kaçınılmaz olduğunu düşündüğüm bu yalnızlık, beni yalnız bırakmak değil de; beni benimle tanıştırmak derdinde...