- 41 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ATEŞLİ AŞKLAR
AŞKIMIZIN ÇEŞMESİ
II.Bölüm:
Çeşmenin başı hayli kalabalıktı,akşam yakın olduğu için bütün köy kızları, biran önce sularını almak için acele ediyorlardı.Çeşmede acele etmeyen birisi vardıki, herkez önce onun doldurması için saygıyla kenara çekiliyor, sıralarını vermeye çalışıyorlardı.Kızlar belki yaşca Emineden büyüktüler ama o ağa kızı idi, saygılı davranmak lazımdı.
-Hadi Emine desdini doldur.
-Sağ ol esma, sen doldur benim acelem yok.
-Gız yohsa Muradımı gözlersin?
-Daha neler, benim Muradla ne işim olaki.
-Hadi hadi, bende Esma olmayayım sen Muradı sevmiyorsan.
-Aman Esma deyze, duyanda essah sanır.
-Hadi hadi senin yaşındayken bizde bu çeşmede yavuklumuzu çok bekledik, kaç kere buluştuk allah bilir.
Esma çeşmede bulunanların en yaşlısı ve evli olanı idi.Tecrübesi onu yanıltmasada Emine açık vermemek için çaba gösteriyordu.Çam kozalaklarını eşeğe yükleyip ellerini ovuştura ovuştura Topal Osmanın oğlu çeşmenin önünden geçti.Kızlar oğlanı görünce hepsi yaşmaklarını ağızlarına çekip yönlerini hemen çevirdiler.Eğer istediği yoksa ne kızlar bakardı nede oğlanlar.
Çeşme giderek tenhalaşıyordu,Emine oyalandıkça oyalanıyor,kızların gözündende bu oyalanma kaçmıyordu.Suyunu dolduran gitmişti,ikişer üçer giden kızlar, birbirleriyle şakalaşıyor,belliki Emineyi çekiştiriyorlardı.Emine testiyi dolduruyor, sonra bırakıp ellerini yıkamak için vakit geçiriyordu.Köy altındaki ormandan dönen köyun sürüleri karda sanki kepirli bir yol yaparak ahırlarına biran önce dönmek için birbirlerinin üstüne çıkarcasına koşturuyor,köpeklerde karda oynuyorlardı.Son sürü İpeğin Osmanın sürüsüydü,çırağı koyunları kovalıyarak götürüyordu,sanki çok acelesi vardı.Emine testiyi omuzuna koyup çeşmeden tam ayrılacaktıki,koruluğun arkasından Murad çıkıvermiş, iki adımda çeşmeye, Eminenin yanına gelivermişti.Emine umutsuzdu,gelmiyecek diye çok korkuyordu.Kendisinin yaşı küçük ama gösterişli,endamlı,yanakları al al sanki gören peri kızı sanırdı.İri dolgun göğüsleri heyecandan inip inip kalkmaya başlamıştı,al al olan yanakları, şimdi daha bir güzelleşmişti.
-Emine çok bekledinmi?
-Yoh emme çeşme galabalıktı, gitmeleri için bekledim.
-Akşam olmadı bir türlü,seni göremesem valla ölürdüm.
-Hadi yalancı sende.
-Valla gız ben seni görmeden ne yiyiyor nede içiyorum.
-İnandım sankim,hani bubangili beni istemeye gönderecektin.
-Emine ne ettm ne söyledim ise bizimkiler yanaşmadı.Ağa kızı ağaya varır,biz Duranağanın garşısına nasıl çıkarız,deyolar..
-Eeee bölemi yaşıyacağız,ben sana sevdalıyım biliyonmu?.
-Bilmez olurmuyum gülüm ben sankim sensiz yaşarım.
Konuşmaları dahada sürecektiki,karabaş neereden çıktıysa gelip Murada hırlamaya başlamıştı.Evlerine yakın olan çeşmeden iki aşık haman uzaklaşmak zorunda idiler.Bir gören olursa, Duranağa adamı o an köpek gibi vururdu.
-Hooşt karabaş, bah ben varım çekil ordan.
-Mağrur bi hayvan, hanımını bak kıskandı.
-Murat ne olacak bizim halimiz.
Murat konuşamadı,yutkundu,yutkundu,.diline geleni bir türlü söylüyemedi.Yedi köy içinde Murat"da yiğitlik,dürüstlük,yakışıklılık yönünden ün salmıştı.Babası çok fakir su ile dönen değirmen ile un öğütür, ancak tütün parasını kazanabilirdi.Murat daha yeni yeni bıyıkları terliyor,emsalleri içinde sivriliveriyordu.Yaşı onsekizlerde,daha askerliğine çok vardı, ama o, yirmibeşinde tıpkı yağız bir delikanlının havasında idi.
Murat Emineyi tutmak istedi,Emine bir adım geri gidip şuh bir gülücük atıverdi.
-Hadi hadi yaaa, ya iste beni ya gaçır,bubam asla sana beni vermez.
-Vermesse alır kaçarım bende.
-Demek gız gaçıracak kadar büyüdün.
Emine yaşından büyük kouşuyor,Muratın cesaretinide deniyordu.
-Bu gece varmısın ,benimle gaçarmısın.?
-Bu gecemi!
-Heee...
-Sen şimdi git bi gören olur,gece yarısı ahırın ardına atınla gel.
-Tamam Eminem gelirim,anlımın yazısınıda çekerim.
-Bubamdan gohmuyon deel.
"Gohmuyom dedi murat gohmuyom eminem,sen yokken yaşamak ne anlam ifade ederki".Ayrılmışlardı,karabaş önde, emine acele ile eve döndü.
Eminenin gözüne uyku girmedi, guşluğa kadar bohçasını hazırladı,girdi çıktı, hiçmi hiç kaçacağını kimseye hissettirmemişti.
-Yarabbi,yarabbim, bizi birbirimizden ayırma onu çok ,ama çok seviyom.Nede bitmek bilmiyordu gece, Emine dalıp dalıp gidiyor,Muratla ne yapacaklarının hülyasını kuruyordu.
Koyu karanlığın yavaş yavaş sona erdiğinin müjdecisi horozlar ötmeye başlamıştı.
Çok şükür diye dua etti Emine, çok şükür sabah yakındı.Gözleri karanlığı görmüyordu ama kulakları Muratın vereceği işarette idi.Bir an ya gelmesse dedi içinden, ya gelmezse,yoo dedi ,kendi kendine kışda olsa kıyamette olsa, Muradı söz verdimi mutlaka gelirdi.
Karabaşın kesik kesik seslerine,birden saldırganlaşması,Muradın geldiğine sanki işaretti.
-Murad senmisin.?
-He Emine benim, hadi çabuk ahırın arhasına gel.
-Dur bohçamı alıp hemen geliyom.
Sırtına yaşmağını atıp bohçayı koltukladığı gibi aşağıya, ahırların yanına varıvermişti.Hanımının geldiğini anlayan karabaş koşup Eminenin ayaklarına sürününmeye arasırada Muradın bulunduğu ahırın arkasına dolanmaya çalışıyordu.
-Hooşt karabaş uslu dur,bah benim.Hayvan olaya tanık olmamak için gözlerini Emineden sanki çeviriyor,git diye yalvarıyordu.
-Hadi Murat hadi gidek.
-Gidek Eminem.
-Nereye gideceğiz Murat
-Allah nereye kısmetledi ise oraya, hele şu köyden bi çıkıverelimde.
-Hadi karabaş,hadi sen git yat, beni unutma.Sanki Emine karabaşla vedalaşıyordu,birdaha buraya asla dönemiyeceğini biliyordu.Karabaş karanlığı delercesine acı acı havlarken,.Murat Eminesini kuş gibi kıratın terkisine atıp mahmuzladı...
GAHBE GAHBEDEN DOĞAR III.bölüm:
Evde kıyametler kopuyordu.
-Vuracagım getirin silahımı,vuracagım oruspuyu,kahbenin eniğini, vuracağım,sizi gidi şerefsizler sizi.
Halime Duranağanın elinden kurtulur kurtulmaz avludan kendisini dışarı attı.Hava soğuk,karda dizboyu olduğu için ortalıkta kimseler yoktu.Halime yakında bulunan Durdu" ların evine koştu,çığlık üstüne çığlık atıyordu.
-Amanın yetişin..!. Durduuuu.yetiş..!.
Halimeyi evin köpeği karşılamıştı,köpek yırtıyor,Halimenin çığlıklarıda köpeğin sesini bastırıyordu.
-Gıız Durdu.!.Durdu..Gızzzz.!
Halime olduğu yere yıkılıvermişti.Elindeki süt tasını fırlatan Durdu;
-Halime dizem ne oldu abam sana.?
-offf gız,! Selim ağa yokmu ?
-Anammm! valla camiye gitmişti,nolaki?
-Gız aman anam, Selimağa hemen gelsin bi haber uçuruver,Duran deliler gibi saldırıyor.
-Anam,bacım gurban olayım ne olduki?
-Gız Durdu bizim kör olası gız gitmiş,gitmiş bohcasını bilem almış gaşmış,gaşmış.!.
-Amanınıın budamı gelecekti başımızaaa..!.
-Goşun gelinler,gızlar, Halime deyzeni eve götüreh.
-Anaa.bubama habar veremmi?
-Heee ver mısdık he çabuk çabuk uçuver.
Halime eve geldiğinde ortalık ana baba günü olmuştu.Duranağa önüne geleni kırıp parçalıyor" vuracağım,vuracağım,gomam yanlarına gomam"...
-Amanın anaam, Halime dizem bayıldı hele bi yetişiverin...
Döndünün kolunda içeri girer girmez Halime bayılıvermişti.
- Anaam al çabut yahın,cuara cuara diye bağıdı birisi.Şimdi çabut ve tütün dumanından geçilmez olmuştu evin içi.
Halime kendine geldiğinde, saçı başı dağılmış,göz bebekleri büyümüş,yanakları al al olmuş öylece dona kalmıştı...
Duranağayı zapdetmek çok güçtü.Köpekler gibi uluyor,iki dizinin üzerine çömelip yerdeki karları dövüyordu.Camiden çıkanlar korkulu gözlerle bakarken,İpeğin Selim,muhtar Hüseyin bin dereden bin su getiriyorlar,etme,yapma şu haline bah gibi sözlerle teselli etmeye çalışsalarda,Duranağayı zapdetmek imkansız oluyordu.
-Yapma ağam bah hepimizin başında o seni düşünmemiş sende hiç düşünme geçen sene bizdende gaştı ,ne yapalım,itin biride eksik olsun.Muhtar Hüseyin köy bekçisi ile zabitliğe haberi uçurmuştu.
Öğleye doğru jandarmalar köye girdi.Köy köpekleride gelen atlıları karşıladılar,Bekçi Memiş Zaptiye başına yol gösteriyor elindeki deyneklede saldıran köpekleri dağıtmaya çalışıyordu.
-Hoşgeldin zabitim.
-Hoşbuldukda ne olmuş bu kışta kıyamette,hiçmi işleri yoktu,tam gününü bulmuşlar.
Zabtiyebaşının arkasıda duran jandarma sırıtkan bir suratla toplananlara bakıyordu.İçin içinde,amma yürekli oğlanmış be,bu adamın gızını değil itini bile kaçırsan adamı gurşuna dizer valla diye düşnüyordu.Zabtiyebaşı ile Selimağa kısaca görüşüp,Duranağadan emir almak için hemen yanına gitti.
Evde kıyametler kopuyordu.
-Vuracagım getirin silahımı,vuracagım oruspuyu,kahbenin eniğini, vuracağım,sizi gidi şerefsizler sizi.
Halime Duranağanın elinden kurtulur kurtulmaz avludan kendisini dışarı attı.Hava soğuk,karda dizboyu olduğu için ortalıkta kimseler yoktu.Halime yakında bulunan Durdu" ların evine koştu,çığlık üstüne çığlık atıyordu.
-Amanın yetişin..!. Durduuuu.yetiş..!.
Halimeyi evin köpeği karşılamıştı,köpek yırtıyor,Halimenin çığlıklarıda köpeğin sesini bastırıyordu.
-Gıız Durdu.!.Durdu..Gızzzz.!
Halime olduğu yere yıkılıvermişti.Elindeki süt tasını fırlatan Durdu;
-Halime dizem ne oldu abam sana.?
-offf gız,! Selim ağa yokmu ?
-Anammm! valla camiye gitmişti,nolaki?
-Gız aman anam, Selimağa hemen gelsin bi haber uçuruver,Duran deliler gibi saldırıyor.
-Anam,bacım gurban olayım ne olduki?
-Gız Durdu bizim kör olası gız gitmiş,gitmiş bohcasını bilem almış gaşmış,gaşmış.!.
-Amanınıın budamı gelecekti başımızaaa..!.
-Goşun gelinler,gızlar, Halime deyzeni eve götüreh.
-Anaa.bubama habar veremmi?
-Heee ver mısdık he çabuk çabuk uçuver.
Halime eve geldiğinde ortalık ana baba günü olmuştu.Duranağa önüne geleni kırıp parçalıyor" vuracağım,vuracağım,gomam yanlarına gomam"...
-Amanın anaam, Halime dizem bayıldı hele bi yetişiverin...
Döndünün kolunda içeri girer girmez Halime bayılıvermişti.
- Anaam al çabut yahın,cuara cuara diye bağıdı birisi.Şimdi çabut ve tütün dumanından geçilmez olmuştu evin içi.
Halme kendine geldiğinde, saçı başı dağılmış,göz bebekleri büyümüş,yanakları al al olmuş öylece dona kalmıştı.
Duranağayı zapdetmek çok güçtü.Köpekler gibi uluyor,iki dizinin üzerine çömelip yerdeki karları dövüyordu.Camiden çıkanlar korkulu gözlerle bakarken,İpeğin Selim,muhtar Hüseyin bin dereden bin su getiriyorlar,etme,yapma şu haline bah gibi sözlerle teselli etmeye çalışsalarda,Duranağayı zapdetmek imkansız oluyordu.
-Yapma ağam bah hepimizin başında o seni düşünmemiş sende hiç düşünme geçen sene bizdende gaştı ,ne yapalım,itin biride eksik olsun.Muhtar Hüseyin köy bekçisi ile zabitliğe haberi uçurmuştu.
Öğleye doğru jandarmalar köye girdi.Köy köpekleride gelen atlıları karşıladılar,Bekçi Memiş Zaptiye başına yol gösteriyor elindeki deyneklede saldıran köpekleri dağıtmaya çalışıyordu.
-Hoşgeldin zabitim.
-Hoşbuldukda ne olmuş bu kışta kıyamette,hiçmi işleri yoktu,tam gününü bulmuşlar.
Zabtiyebaşının arkasıda duran jandarma sırıtkan bir suratla toplananlara bakıyordu.İçin içinde,amma yürekli oğlanmış be,bu adamın gızını değil itini bile kaçırsan adamı gurşuna dizer valla diye düşnüyordu.Zabtiyebaşı ile Selimağa kısaca görüşüp,Duranağadan emir almak için hemen yanına gitti.
-Bulun,bulun da bana getirin!
Yoh yoh, durun benim atımıda hazırlayın.
Zabit:Jandarmaya kısa ve kesin bir kaç talimat verdi.
-Başüstüne gomutanım,emredersiniz.
Çok geçmeden on atlı hazırlanmışlardı.Mülazım,Selim ağaya iyi bir iz süren varmı diye sormuş,oda yarım saat içinde Yamuğun Aliyi getirttip, altına kendisi gibi yamuk yumuk bir at verip, yola koyuldular.Yamuk en önde gidiyor,arasıra attan inip bilmiş edalarla:
-Ahaa buradan gitmişler, nasılda belli.bi ata binmişler,bakın bakın, derin derin, izler gömülmüş.Köyden çıkmışlardı,zabit şu kışta kıyamette diye sokur sokur sokurdanıyordu.
IV.Bölüm CEYLAN GİBİ ÜRKEK
Emine Muradı bir kavradıki, değil attan düşmek,mezara gitseler bu kolları kimse çözemezdi.
Kırat rüzgar gibi karlı yollarda yol alırkan burun deliklerinden çıkan buharlar buz olup yelelerine sarkıyordu.Ara sıra yelesini okşuyan Murat,hadi kırım hadi canım benim sen bizi kavuşturacaksın.Eminenin gözleri dolu dolu idi.
-Murat çok üşüdüm nere gidiyoh?
-Sık dişini Eminem akşama galmaz karşı dağları aşarız.
-Gorhuyom ya bubam bizi aramaya gelirse.
-Gohma gelselerde seni elimden kimse alamaz,seni Azraile bile gaptırmam.
- Valla bi an önce varalım çok çok üşüdüm.
Kırat hızla yol almaya devam ediyor, kar demiyor kaya demiyor kuş gibi uçuyordu.Emine, donan ellerini Muratın sıcağına iyice bastırıp başını gocuğunun içine sokmaya çalışıyordu.
-Emine kırat eyice yoruldu, biraz insek.
-İnelim Murat.
- Bırısss,..
Kırat ağzındaki donmuş gemi adeta hırsından kemiriyordu.Murat,: Emineyi kuş gibi atın üstünden kandine çekip aldı.Eminenin yeni yeni dolgunlaşan göğüslerinin başı sanki kalbine girmişti.Kalbi çarpmaya, ağzının içi kurumaya başladı Bu neydi acaba diye düşündü murat:Bu soğukta daha elleri Eminenin koltuk altlarına vardığında içinden sıcacık bir şey akıverdi.Muradda Emine gibi bakirdi,bu güne kadar eli hiç bir kadının eline değmemişti.Bu ateş ne olaki diye düşündü,aşk dedikleri şeymiydi.Hemen bu duygulardan kurtulup gocuğunu çıkarıverip kıratın üstüne iyice çekti.
Hava açmış,kuru bir ayaz çökmüştü.Kuytu bir ormandaydılar.Çınarın altına çömelip karşılıklı birbirlerinin gözlerine kilitlendiler.
Murad ya bubamgil bizi bulurlarsa.
Dert etme bulamazlar.
Uff be dizlerim tutulmuş sankim
Çok yol aldık ama daha tekin deyilik Eminem.
Ben dinlendim akşam olmadan çıkah.
Hadi çıkah
Ayağa kalkmışlardı,Emine kıratın yularını çeken Muratın koluna girerek, karla yüklü dallardan inen karların yüzüne buz gibi değdiğini bile farketmiyordu.Hadi kıratım bi gayret daha.Kırat söylenenleri anlamışcasına kulaklarını dikip,acı acı kişnedi.Ormanı çıkıncaya kadar konuşmadılar.Arasıra atın homurtusu,burnuna biriken suların foşurtusu duyuluyordu.
Murat rüyaya,Eminede aklındaki kötü düşünceleri atıp, mutluluğun hülyasına dalmıştı.
-Hadi Emine bi gülsene,sana çok yakışıyor.
Emine kolları ile Muratı biraz daha sıkarak,
-Hadi ordan yalancı gülecek ne varki,ağlanacak halimize.
-Karşı yamaçlarda gür ormanlar görünüyordu,Murat atın gemini Karabende doğru çevirdi.Giriyorlardı artık çıkılmaz yere.Karabent sık ormanların çevrelediği dağ yamaçlarının en kuytu yeri idi.Artık atla yol almanın imkansızlaştığı yerde indiler attan.Murat Eminenin elnden tutup, atıda yedeğe alıp yürümeye başladılar.Eminenin bohçasını atın terkisindeki heybeye yerleştirip silahını omuzladı.Ağaçlar gittikçe sıklaşıyor bazen atın geçmesi bile zorlaşıyordu.Emine bu kaadar siteme hiçmi hiç alışık değildi,o nede olsa büyük bir ağanın kızı idi.Bir dediği bu güne kadar iki edilmemiş,eli sıcak sudan soğuk suya değmemişti.
-Ayyyy..
-Gohma gız tavşan gaştı.
-Ay ödüm patladı aniden çok korktum.
Murat kıs kıs gülüyordu,nede olsa hanımağa, tabi korkak olur.
Emine Muradın düşüncelerini sanki anlamıştı.
-Bana bah ben gorhah deelim, sen gendine bah,azmı dabanca sıhdık kızlarla.
-Yaaa demek dabanca sıktınız,ben niye duymadım
-Bana bah valla şuracıkta seni bırakırım benimle alay etme.
-Gız buraya giren çıkamaz, nasıl bırakacaksın.
-Ne bilem bırakırım işde.
-Yoh bi tanem seni ben bırakırmıyım,seni uçan guşdan bile sakınırım.
-Korulukda da öyle diyordun hınzır,beni bu lafların yahmadımı.
-Emine bah garı yara vardıkmı, mağaralar var orada, sabahı edelim,
-Olur valla bende heç hal galmadı.
Konuşa konuşa mağaralara kadar varmışlardı.Murat av için defalarca buralara gelmişti,bunun için her yeri karda olsa çok iyi biliyordu.
-Biliyonmu Murad, böyle kaçacağımız dünyada aklıma gelmezdi.
-Senin için dağları delerim Eminem.
_Amma
-Nolduki niye iç çektin?
-Telli duvaklı gelin olmayı isterdim helbet, ama gel görki bubam olacak...
-Sana telli duvağı yine giydiririz be Eminem.Benim Barastalda ahrabalarım var bir iki güne gadar oralara olaşırız,hele şu izimizi bi gaybedelimde.
-Herhalde bu havada bizi aramazlar
-Duranağanın gızı olmasan kimsenin gılı bile gıpramaz, ama gel görkü senin buban ağa.
Allah büyük be, heç aldırmıyorum.
Bir ara kırat gemini çekerek ayak diremişti.Murat kuşkulu gözlerle arkalarına baktı acep takipmi edliyordu.Son bir gayretle çiftesini bağrına basarak mağaranın içini kolaçan etti, Burası iyi.Hadi gel.
-Emine ben odun toplayayımda bi ataş yahalım.
-Eyi bende sofra hazırlarım.Güldüler,sofra değilde ellerine şimdi kuru bir dilim ekmek geçseydi.Murat Karlara bata çıka ormanın içine doğru oduna gitti,Eminede yogunluktan uykusuzluktan kuru yere yığılıvermişdi.Murat kucağına hayli odun doldurup hızla mağaraya döndü.Ortaya yığdığı odunları tutuşturup,ata biraz ot bulmak için tekrar izleri üstünde ormana geri dönüp karların arasından bulabildiği kadar otu getirip kıratın önüne attı.
Şimdi alaz alaz yanan ateşin gölge oyunları mağaranın içine ayrı bir hava veriyordu.Karlı bir gece, yanında Eminesi,kıratı,çiftesi daha ne isterdi . Ölse inanmazdı.At Avrat.Silah...
Ateşin yanında yanakları al al olmuş bir ceylan, avcıdan kurtulmaya çalışan ökseye tutulmuş kınalı bir keklik duruyordu.Murat dalgın dalgın bir Emineye bir kırata bakıyor,bunlar benim işte, bütün malım mülküm bunlar, at avrat silah.Bir yiğidin arayıpta üçünü bir arada bulması imkansızdı.Emine birden oturduğu yerden doğrulup köşede duran heybedeki bohçayı çıkardı.
-Valla unuttum helecandan ben aşamdan bohçama yiyecek şeyler hazırlamıştım.
Okkalı bir kuru et mail ekmekler ekmek içi gıyma .
-Valla dünyada aklıma gelmezdi amma iyi oldu Eminem.
-Sen şu kuru eti bi ateşe gösteriver çok iyi olur.Murat etleri alp közlerin üstüne bıraktı.Ortalığı çok geçmeden mis gibi kuru et kokusu sarmıştı.Cızır cızır etleri alıp ekmeğin arasına koyup başladılar iştahla yemeğe.
Gece bir hayli ilerlemişti kalan ekmekleri etleri yine çıkına sarıp kaldırdı Emine. şimdi ikside birbirlerine iç geçirerek bakıyorlardı.İlk adım yine Emineden geldi.
-Murat ben üşümeye başladım,hadi beni ısıtsana.
-Dur şu gocuğuda sırtına verem.Murat atın sırtındaki gocuğu alıp heyecandan tir titreyen Eminenin omuzlarına koymaya çalştı.
-Hadi gel yanıma daha iyi ısıt...
Delkanlı sırtındakileri yavaş yavaş çıkarırken,kızda gocuğu sırtından alıp yere serivermişdi.Mağaranın içide, birhayli ısınmıştı.
-Hadii, gelsene...
-Tamam geleceğim.Kırata baktı sanki atından utanıyordu.Emine şuh bir eda ile soyunup dökünmeye başlamıştı.Körpecik omuzlarının altında tıpki iki mavzer mermisi gibi dimdik duran memeleri,ceylan gibi omuzlarından dökülen saçları,aman tanrım körpecik kalçalar,sutun gibi bacaklar hepsi hepsi, şimdi mağaranın alzlarında dans etmeye başlamıştı.Murat avını yakalamış kaplan gibi Eminenin belinden yakalayıp yavaşca gocuğun üstüne yatırıverdi.Vucutları yanan ateşten daha sıcaktı,ellerinin değdiği yerler yanıyor,cıvık cıvık terliyordu.
-Eminem,canım benim ,Eminenin konuşacak hali yoktu,Muradın neresi dudaklarına değse irkiliyor yıllanmış şarap gibi kendisini içen murada teslim oluyordu.Bu mağara mağara olalı, böyle bir sevdaya şahit olmamıştır.Murat avını parçalayan vahşi hayvan gibi saldırıyor,Eminenin vucudunda gezinmediği alan, kalmıyordu.Kızda boş durmayıp oğlanın her isteğini yerine getirmeye çaba gösterip kıvır kıvır gıvranıyordu.Mağarada alevler devleşmiş,kıratın gözleri büyümüş mağarada ki görülmeyen varlıklar bile Eminenin çığlıklarına şahit olmuştu.Terleri birbirlerine akarken,ıslanan vucutlar birbirlerine kaynamış, ,ara sıra eminenin irkilmesinin yanına ahhh seleri,Kırat"ın acı acı kişnemesi,Muradın elleri eminenin minnacık kalçalarını öyle bir kitlemiştiki, bedeninin altında sanki ezilmişlerdi.Bağ bozumuna girmiş hoyrat eller,kanarcasına öpülen dudaklar.yeni yeni olgunlaşmaya başlayan turunç gibi memeler,iki gencin soluklarının kesildiği an,.
-hadi,hadi Murat seni istiyorum...
-Ben kevser ırmağından şerbet içiyom Eminem.
Fısıltı halinde çıkan seslerin yerine iki genç sevişmeyi,birbirlerini keşfetmeyi,gizemli yerlerin sırrını çözmeyi deniyorlardı.İkiside kendilerinden geçmiş bir beden olmuşlardı.
Emine, tıpkı bir ceylan gibi birden ürktü...!
-Murad !
-Noldu Emine?
Emine çırpınıp Muradın altından kalkmış,yerdeki gocuğu kaptığı gibi mağaranın köşesine kaçmıştı.Murat vurulmuşa döndü,sağa baktı sola baktı,kırata baktı ?
-Noldu gıız.
-Valla ben bizi gözetleyen birini görür gibi oldum.
-Dellenme bu vahitte burada kim olaki.
-Sen giyin hele benim hislerim beni yaniltmaz.
Emine hemen fistanını giyivermişti,Murat çaresiz istemeye istemeye kalkıp giyindi,avını elinden kaçıran aslan edası ile:
-Ben ortalığı bi kolaçan edeyim,kimseler olmaz ama sen bi kere işkilendin.
-Valla ben yanılmam, sen silahınıda yanına al.
Murat mağaradan dışarı söylene söylene çıkıp karanlığa alışmaya çalışıyordu.
O çıkınca, Emine altına dononu giyinip saçlarını arkaya atıp üstünü başını tozlardan temizlemeye çalıştı.Bir ara kıratla göz göze geldiler,hemen gözlerini kaçırdı, utanmıştı...
Cemil Ateş
Şiir&Roman
Devam edecek