- 143 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
Uçan Balon "Bazen Gitmek Gereklidir"
Buraya çok ünlü insanlar geldi ama o benim için çok özel bir insandı. Yıllardır onun sözleri ve karakterini kendime ölçü edinmiştim. İşte o yüzden diğerlerinin aksine bir resim çekilmek yerine farklı birşeyler yapmalıydım.
Uzun zamanlar hayranı olduğum Nejat İşler’i çalıştığım kitapçının kafeterya bölümünde görünce açıkçası biraz heyecan yaptım. Oysa bizim burada en soğukkanlı ve tecrübeli üç personelden biriyim.
Hatta Şebnem Schaefer geldiğinde yaşadığimız o küçük diyaloğumuzdan beri lakabım "Schaefer" olarak halen sürüyordu.
- Bir resim çekikebilir miyiz?
- Samimi olsun mu?
- Olur..
Yanağıma öpücük kondururken ki o resmi hala dolabımda asılı tutup saklıyorum.
"Bar" dediğimiz alanda çalışan Burak Bey’den rica edip servisi ben yapmak istedim. Sağolsun beni kırmadı. Belli ki yanındaki adamla bir iş konuşuyorlardı. "Okumam kazım" tarzında kısa konuşmalara şahit oldum.
Etrafa şöyle bir göz gezdirdikten sonra bizim patronun oralarda olmadığını anlayınca kurguladığım hamleye koyulacaktım ki izlendiğini farkeden Nejat Beyle göz göze geldim.
- Birşey mi söyleyeceksiniz?
Gerisi tamamen doğaçlama gelişti.
- Evet..
İlk başta ne söylediğimi anlamaya çalışan Nejat Bey öne eğik durduğu misafir koltuğundan arkaya doğrularak dik bir vaziyete geçti ve gerçekten de o an için birkaç saniyeliğine de olsa beni odak noktasına koydu.
- Buyrun lütfen!
Yanındaki adam bir imza yahut resim isteyecek gibi kendinden emin bir gülümsemeyle masaya bakar vaziyette bize müsade etti.
Sadece birkaç saniyem vardı.
- Bildiğime göre meslekten önce sokakta kitap satıyormuşsunuz. Hatta ilk zamanlar kış vakti soğuktan titremeye başlayınca küçük bir soba almışsınız ve bu sizin o zamanki en büyük mutluluğunuz olmuş. Sonrasında "bir daha hiç o kadar ısınamadım" demiştiniz. Neden peki? Oysa şu an hayal ettiğiniz herşeyi yaptınız.
Hiç düşünmeden cevap verdi.
- Çünkü birdaha hiç o kadar üşümedim!
Güldüm. O bakışlardan sonra tekrar ciddileştim.
- Peki o günleri özlüyor musunuz?
Konuşma uzayınca bir el işaretiyle masaya buyur edildim. İlk başta utana sıkıla durduysam da sonra kendimi olacaklara bıraktım. Belki beş belki on dakikalık bir sohbetten sonra daha fazla rahatsızlık vermemek adına müsade isteyerek kalkarken son birşey daha istedim.
- Bana anlamlı bir söz söyleyebilir misiniz?
Nejat Bey o dakikada yine karakteristik özelliğini konuşturdu.
"Bazen gitmek gereklidir"
Bir tebessümle onları selamlayıp yanlarından ayrildım.
Görev yerime döndükten sonra iş çıkışı patron beni yanına çağırttı. İnanın işten kovulacağımı düşünsem bile umurumda değildi. Ben hayranı olduğum o güzel insanla sohbet etmiştim.
Elime bir kitap ayracının üzerine yazılmış "Schaefer’e sevgilerle" imzalı bir not iliştirdi. Nejat Bey çıkarken ismimi sorup bir imzalı not bırakmak istemiş ve bizimkiler de lakabımı söylemişler.
Dolabımdaki ikinci güzel hatıra olarak yerini aldı. Onlarca uçan balonu gökyüzüne bırakmış gibiydim.
Şimdi Candan Erçetin’i bekliyorum..
YORUMLAR
bayduygusal
Yarı kurgu yarı gerçek diyelim..
Gerçek mi, kurgu mu bilmiyorum. Ama gerçekte öyle bir durum olsa Nejat İşler aynen böyle davranır, bire bir aynı olmasa da buna benzer cümleler kurardı bence. Ben de çok severim O'nu. Bu yazıda O'nunla karşılaşmak hoş bir sürpriz oldu.
Çok güzel, tadında bir anlatımdı. Keyifle okudum.
Kaleminize sağlık...
bayduygusal
Ben de onun ağzından bir cümle kurmuş oldum diyelim.
Schaefer hikayesi gerçekti.
Saygilar..