- 35 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bahçedeki yalnızlık 2. Bölüm 2. Parça
Yılanlar aslında çok asıl varlıklardır. Bu nedenle kadınla bağdaştırılır.
Ayduru, “Peki ya cennetten kovulmaya sebep olan yılan?” dedi.
Aylin, “Ah kuzum, o aslında tam olarak bir yılan değildi,” diye cevap verdi.
“Nasıl değildi?” diye sordu Ayduru.
Aylin, “Onun ayakları vardı, hatta ‘ayaklı yılan’ diye anlatılır,” dedi.
“Evet işte, dünyaya gelince ayakları alındı, sürünmeye mahkum edildi.”
“Hayır, bu ataerkil toplum cahillerinin uydurması. Kadınlara da yılan derler aslında. Kelime kökeni Türkçedir. Anlamı ise ‘cilveli olmak’ ve ‘kıvrılmak’tır. Bu yüzden kadınlarla ilişkilidir,” dedi Aylin. “Dedim ya sana, aslında cennetteki İblis’ti, yılan değildi. Bizde yılan olduğunu düşünenler var. Hatta benim babam da ‘ayaklı yılan’ diyor. Sonra dünyaya gelince ayakları alınmış bu sürüngenlerin,” diye ekledi.
“Ben de çocukken uzun bir süre yılanların gerçekten Havva’yı kandıranın soyundan olduğunu zannettim. Bu, nedense eski bir inanç. Tevrat’taki bir değişiklikten dolayı olduğunu düşünüyorum. Mesela Kur’an’da yılan değil, İblis’tir.”
“Ya Kur’an’daki gerçek değilse?” dedi Ayduru. “Ya Tevrat doğruysa?”
Aylin, “O zaman bunu gerçekten bilemeyiz. Ancak ‘ayaklı yılan’ sana mantıklı geliyor mu? O zaman neden sürünmek için özel tasarlansınlar ki?” diye cevap verdi.
Ayduru, “Çok garip. Musa’nın beş kitabı, İncil, Kur’an…” dedi.
Aylin, o sırada devam etti: “Ohoo, o da bir şey mi? Daha ne inançlar var: Taoizm, paganizm, Tengrizm, Budizm…”
Ayduru, “Hangisine inanıp doğruya tam inanırmış gibi hissedeceğiz ki?” dedi.
Aylin, “Haklısın. Herkes kendi doğduğu yerdeki bilgileri kullanıyor gibi. Mesela Hindu bir yazı okumuştum. 1800’lerle ilgili. Bir kadın, kocası ölünce cenazede kocasıyla birlikte kendini de yakarmış.”
Ayduru şaşkınlıkla sordu: “Niye? Niye ki?”
Aylin cevap verdi: “Çünkü bu, o toplumda eşe var olan bağlılığı ve sadakati gösteriyormuş. Simgeymiş. Bunu yapmak istemeyen kadınlara da genelde toplum baskı yapıyormuş. Bu yüzden kadınlar, eşlerinin cenazelerinde kendilerini de öldürüyorlarmış. Hatta nişanlı kadınlardanda bunu yapmalarını istiyorlarmış. ”
Ayduru çok şaşırdı: “Peki çocuklarına ne oluyor?” dedi.
Aylin, “Eğer çocukları varsa, onlara genelde akrabalar bakıyor,” diye cevapladı.
Ayduru, “Ama öyle olur mu ki? Anne babanın yerini tutabilir mi akrabalar? Teyzemle halamla yaşamaktansa annemle yaşamayı tercih ederim,” dedi.
Aylin, “Evet, haklısın. Çocuklar bir tık daha köle gibi ya da mazlum büyüyor olabilirler. Ancak buna inanan insanlar var. Şu an yasaklanmış, ancak bir İngiliz adam hâlâ az da olsa yapıldığını söylemişti,” dedi.
Aylin, aslında bu konuşmalarla Ayduru’ya yaşadıklarını unutturmaya çalışıyordu ve işe yarıyordu.
“Aslında,” dedi Aylin, “biliyor musun? Dünyadaki tüm dinler neredeyse insanı iyiye yönlendirmek için. Yani, ‘Benim sözümü dinlemiyorlar. Ben yöneticiyim. O zaman diyorum ki, bakın yukarıda ilahi bir güç var. Beni dinlemezseniz o sizi cezalandırır.’ Böylece insanları iyiye yönlendirebiliyorsun.”
Ayduru, “Peki ya Tanrı?” dedi.
Aylin, “Tanrıya gelecek olursak, onu hissetmek istersek, o hep var. Mesela evrenin Tanrı olduğuna inananlar var. Aslında her şey bir enerji olduğu için tanrının ışıldamaları gibi düşünülebilir. Mesela İslamiyet’te de ‘Size şah damarınızdan bile daha yakınız’ şeklinde bir durum var. Bu, ne demek oluyor? Aslında ‘tanrı içimizde’ diyenler de var. ‘Tanrı hiç yoktur, o bir bağımlılıktır’ diyenler de var. Ancak bu hiç önemli değil. İnsan istediğine inanabilir. Eğer bir tanesine inanmak istiyorsan, aç hepsini oku. Sana mantıklı gelene inan. Hiçbiri mantıklı gelmiyorsa da sadece kendine mantıklı olanı seç. Eğer Tanrı merhamet sahibi ise zaten seni bunun için suçlamayacaktır. Çünkü sen doğru olanı aradın. Ya hiç aramayanlar? İşte arayanlarla aramayanların farkı burada ortaya çıkar,” dedi.
Aylin devam etti: “Her toplumda illaki seni dışlayan olacak. Hatta aynı dine inandığın, aynı soydan olduğun, aynı toplumsal yapı ve inançtaki kişiler bile seni dışlayabilir. Seni herkes sevmek zorunda değil. Sen kendi doğrularınla var olabilirsin. O yüzden bırak, insanlar seni sevmek zorunda olmasınlar.”
“Dünyada yaşamak çok zor,” dedi Ayduru.
Aylin cevap verdi: “Sen burada yaşadığın için sana zor gibi geliyor. Ancak buna şükretmelisin. Çünkü daha kötü şartlarda yaşayanlar var. En azından burada özgürlük var, laiklik var. Şükürler olsun ki herkes iç içe istediği gibi yaşıyor.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.