- 304 Okunma
- 11 Yorum
- 10 Beğeni
Ülkeyi Böyle Bırakmadım!
2012 Temmuz’unda anjiyo oldum..
İki damar tıkalıymış. Biri %70 diğeri 80 oranında. Sigaranın etkilerinden biri. Ondan sonra tüm eşe dosta sigarayı bırakın tavsiyesinde bulundum. Yazı yazdım. Şiir yazdım. Daha ne yapayım.?
Yakışıklı çekip gitti
Kel bize kaldı Kel bize
dediğim ne Yakışıklı bıraktı o lanet olası şeyi, ne de Kel!
O anjiyoyu, konusunda tanınmış, çok ünlü bir Prof. Yapmıştı.
O zamanlar kasıktan giriliyordu. Anjiyodan sonra, oraya, saatlerce kum torbası konulup baskı yapılırdı. Kıpırdamadan saatlerce duracaksın. Kolay mı ana damar açılmış, onu durdurmak lazım!
Anjiyo sonrası hocayla konuştuk. “Şunları şunları yapacaksın, şunları yapmayacaksın. Bol bol yürüyüş yapacaksın. Yürüyüş ilaç ilaç!”
“Hocam tekrar tıkanır mı?” diye sordum korkak, endişeli.
Umursamaz bir tavırla, o kadar rahat elini sağdan sola sallayarak,
“Canım tıkanırsa bir daha açarız!” dedi hoca.
Onun için ne kadar kolay.
Aradan 12,5 yıl geçmiş. İlaçları düzenli kullandım, yalan yok. Mesleğim gereği hareketli bir yaşamım vardı. Ama gün geldi, o Corona namussuzu, ne zaman bizi eve hapsetti, işte hareketsizlik de başlamış oldu. Kısa süreli çalışmaların haricinde gerçek emekli oldum.
Epeydir göğsümde daralmalar, nefes almada sıkıntılar, yokuş ve merdiven çıkamama gibi durumlar vardı. Kısaca teklemeye başlamıştım. Açıkçası arabamız arıza yapsa götürüp anında tamir ettiriyoruz. Her yıl sigortasını, kaskosunu, düzenli bakımını yaptırıyoruz. İş kendimize gelince ihmal ediyoruz. Ta ki son kerteye kadar.
Küçük oğlum yurtdışında. Burada arkadaşları var. Ankara’daki bir üniversite hastanesi başhekim yardımcısı, dr. bir arkadaşı var. Aralarında konuşup randevuları falan ayarlamışlar. Emir komuta zinciri kapsamında geçen hafta gidip tahlilleri falan yaptırdım. Hoca,
“Pazartesi’ye bir günlük yatış verelim. Salı günü sıvı verip tıkanıklık varsa anjiyo yapalım” dedi.
Pazartesi kuzu kuzu gittim.
İşlemler, ilaçlar falan. Yattık. Ertesi gün saat 11.30 da aldılar içeri. Resmen ameliyat masası. Koldan girdiler beu defa. Teknoloji gelişiyor tabii. Bayıltma falan yok. Hoca benimle habire konuşuyor. Ekranda kalbim. İğne gibi bir şey dolaşıyor.
Bir öksürük geldi, öksürdüm. “Abi ne yapıyorsun? Kalpteyim şu an!”
Birine “Kaşınmadan 3-5 dakika dur!” deyin bakalım kaç dakika duruyor!
Öksürük bu, geliyor arkadaş.
Sonrasında “Az öksürük" diyorum, hoca “tamam” deyip bekliyor.
Çok uğraştı.
“E26 ver, 2 4 6 8“ falan. Ne’ce konuşuyorlarsa. Sanki sanayide usta anahtar takımı istiyor!
En sonunda “Suat bey, her damarı inceledim. Ben titiz adamım, işimi temiz yaparım. O eski stendler tıkanmış. Oraya yeni stend koyup açtım. Her tarafa girip çıktım. Tıkalı yer kalmadı.”
“Mimar titizliğinde. Ben mimarım hocam. Mimarlar da titiz olur.”
“Evet” dedi.
İşlem bitti. Odaya aldılar.
Odada 2 hasta daha var. TV yok. Sessiz, sedasız. Hiç dert etmedik, birbirimizle sohbet falan. Ne haber ne dizi, ne başka şey. Çıkacağını anladığımda kanal değiştirdiğim meymenetsiz suratları falan görmek yok! Oh be!
Ertesi günü taburcu edecekler, biliyorum. Hoca "1 gün daha kalsın, böbreklerde sıkıntı var" demiş.
Emir demiri keser. Kaldık. Tekrar uzatabilir korkusuyla dün taburcu oldum.
Bu gün sabah programını izledim de!
Neler olmuş, neler!
Mecliste bilmem kim, konuşurken bilmem kime ne demiş!
Kavgalar, sokak ortasında adam öldürmeler…
Ulan 4 günde neler olmuş meğer!
Ben gittiğimde ülke böyle değildi ya!!
Suat Zobu
YORUMLAR
Saygıdeğer üstâdım,
Sonsuz geçmiş olsun, sağlığına duacıyım, inşallah en kısa zamanda sağlığına kavuşmanı temenni ediyorum.
Doktorun her türlü tavsiyesine uymak ve moral bozucu haberleri aşırı izlememek lazım ama o da elimizde değil ülkemiz adına endişe duymamak mümkün mü?
Engin tecrübeler ışığında yakında Suriye'yi de ihya edersek şaşırmamak lazım, ülkede emekli ve asgari ücretli geçinme zorluğu yaşarken.
Sonsuz selam, sevgi ve saygılarımla.
İyi hafta sonları diliyorum.
Geçmişler olsun abim. Bir telefon etseydin keşke!.. Faydam olmazdı belki ama en azından uğradım yanına belki moral olurdum bir nebze.
Bununla geçmiş olsun. Umarım bir daha doktora gerek duymadan sağlıklı bir yaşam sürersin artık. Sen anlattıkça ben tedirgin oldum bu anjiyo işinden:))
Sağlıkla, sağlıcakla kal abim.
Suat Zobu
Sağlığımıza çok dikkat etmemiz lazım. Maalesef ihmal ediyoruz.
Haber vermediğim için sitem etmekte haklısın. İnan ki çok ani oldu. Kimseye haber veremedik.
Çok teşekkür ederim kardeşim.
Müsait bir zamanda mutlaka görüşelim.
Ben Yaşamkent’te oturuyorum. Bir yerlerde buluşalım.
Selamlar sevgiler kardeşim.
Suat hocam, çok geçmiş olsun. Günümüzde gündem artık saniyeler içinde değişebiliyor. Samimi gördüğümüz tüm yüzler birden bire hain olabiliyor. Hayatımızı kuşatan karanlık zihniyetin azgınlığı, medya maymunlarının hokkabazlıkları ve daha niceleri anlık gelişerek büyüyor bir ur gibi. Selam ve saygılarımla
abi çok geçmiş olsun, acil şifalar dilerim... umarım artık damar sorunu yaşamazsın:) kimse yaşamasın, operasyonun güzel geçmiş ya, gerisi düzelir :))
ülke mi, kötü bir yolda da umarım büyük bir badire atlatmadan her şey olması gerektiği gibi yoluna girer.
sağlıklı ve bol tebessümlü nice yıllara şimdiden..
en sevenlerinize emanet efenim..
Geçmiş olsun arkadaşım. Sigara çok sıkıntılı bir durum gerçekten ki ben de 2001 yılında bıraktım keşke hiç içmeseymişiz ama oluyor işte gün günü tutmuyor. Gün gün neler neler değişiyor memlekette siyasetinde insanların da hızı inanılmaz yetişemiyoruz. Tekrar geçmiş olsun selamlar...
Zaten bekliyordum.
Suat kendini toparlasın mutlaka bir yazı yazar diyordum.
Yanılmamışım.
Suat’ım bizler duygulu insanlarız.
Yaşadıklarımızı yaşama ihtimalleri olanlarla, bildiklerimizi bilgileri tazelensin diye hep paylaşırız.
Senin bu yazını defalarca okudum. Dostum olmanın ötesinde, her insanın yaşayabileceği rahatsızlığını,
o kendine has üslubunla çok güzel anlatmışsın. Kalemine yüreğine sağlık.
Peki… Bu tür yazılar niye yazılır?
Yazmak duyguların paylaşımıdır.
Yazmak okuyanları yaşananların içine çekmek, hayal etmelerini sağlamaktır.
Her yazıda; yazılmamış olsa da çıkarılacak bir dersin, bir mesajın olmasıdır.
Ben de sık sık yaparım bunu. Yaşadıklarımı yazarım.
Bazı okuyucular:
“ Bana ne senin yaşadıklarından. Edebiyat her ne kadar anlaşılamazsa da süslü cümleler kurmaktır.”
Diye düşünse de, Bazı okuyucularda:
“İşte yaşamdan bir kesit. Neler oluyor hayatta. Olmaz olmaz deme olmaz olmaz.” Der.
Yazarıyla kendi duygularını düşüncelerini paylaşırlar.
Bazen de bilgilerin paylaşıldığı yazılar yazılır. Bilmek, bildiğini bildirmek bir insanlık hasletidir bana göre.
Geçtiğimiz günlerde ben de böyle bir paylaşım yaptım. Her ne kadar yazının başlığı UKALA olsa da niyetim kesinlikle
Ukalalık değildi. Orada yazılanları bilenler bilgilerini tazelesinler, bilmeyenler bilgilerine yeni bilgiler eklesinler istemiştim.
Onun yolu da yazıyı güne getirmekti. Ben yazdıklarımın güne gelme sevdasından çoktan vaz geçtim. Niyetim bilgi paylaşmaktı.
Ne kadar çok yanılmışım. Seçki kurulu yazdıklarımı ve daha fazlasını bildikleri gibi, Defterin yazarlarının bu basit bilgilere ihtiyaçları olmadığını da
biliyorlarmış. Büyük cahillik ettim. Seçki kurulundan özür diliyorum.
Önemli olan senin şifa bulman ve kadim olan dostluğumuz. Yine yazılar yazarız, yine paylaşırız. GÜN, güne meraklı olanların olsun.
Tekrar geçmiş olsun diyor, gözlerinden hasretle öpüyorum.
GARDAŞIM BENİM…