- 101 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
VEFA BORCU
VEFA BORCU
Tam olarak hatırlamıyorum. Belki 20 belki de 25 Yıl kadar önceydi, Doğuanadolunun şirin bir beldesinde yaşayan fakir bir ailenin ortanca kızıydı. Babası ailenin yaşamsal gereksinimlerini, bir keçi, iki inek ve 14 koyundan elde ettiği süt ve yoğurtla sağlıyordu. Kendisinden büyük olan ablasını ve iki yaş küçük olan erkek kardeşini imkansızlık sebebiyle, babası okutamamıştı. Kendisinin okumasına ise, şehirde oturan dayısı destek vermiş, lise ikinci sınıfa geldiğinde, ani bir rahatsızlık sebebiyle dayısı apar topar hastahaneye kaldırmış. Ardı ardına yapılan tetkikler sonucu; bir şekilde kedi tüyü yuttuğu ve akciğere saplanarak kist oluşmasına sebep olduğu anlaşılmıştı!
O günlerde, bir rahatsızlık sebebiyle, ben de hastahanede yatıyordum. Henüz 17 yaşlarında olan bu güzel kız, hemen yanı başımdaki odada yattığı için, zaman zaman ağlama seslerini, zaman zaman da sohbetlerini ister istemez duyuyordum.
Bu güzel kızın, wn son duyduğum sözleri, ağlayarak babasına; "Babacığım, elini avucunu anca toplamışsın. Bırak keçiyi, koyunu, ineği, bir tavuk dahi satmanı istemiyorum. Hem sen tüm varlığını satmış olsan da, benim ameliyat masrafımı karşılamaz!" olmuştu...
Bana refakat eden anneme; yan odadaki hastanın refakatçisini, yani babasını çağırmasını istedim.
Bir müddet sonra, yattığım odaya gelen kızın babası ile selamlaştıktan sonra, olur mu, olmaz mı? Nasıl olur? Ben borçlanmak istemiyorum? tartışmaları neticesi, nihayet; kızın okuması, karşılığında, ameliyat masraflarını tamamen üsleneceğimin sözünü vererek, bu dünyalar tatlısı kızın, hayata tutunmasını sağlamıştım!
O günlerde kız; Hüma amca, "Bir gün bana yaptığın iyiliğin karşılığını mutlaka ödeyeceğim." demişti...
Memuriyetim sebebiyle atamam başka bir ile yapılmış, aradan geçen onca zamanda, böyle bir şeye vesile olduğumu tamamen unutmuştum.
Kurban bayramının dokuz gün tatile denk geldiği bir zamanda komşu ziyaretlerini yapmış, aramamız, bayramlaşmamız gereken kişileri arayıp bayramlaşmış, ailece evde oturup dinleniyordum. Öğleden sonra saat 15:00 sularıydı. Kapının zili çaldı. Hanım mutfakta giriş kapısına yakın olduğu için, kapıyı açtı.
Salonda kanepeye uzanmış, televizyonda "hayvanlar alemi" belgeselini seyrediyordum. Kapıdan konuşma sesleri gelince kumandayı alıp televizyonun sesini kıstım.
Hanım; "evet Hüma’nın evidir. Kendisi içeridedir, ama siz kimsiniz, sizi tanıyamadım?"
Kız; lütfen teyzeciğim sürpriz olsun istiyorum. Hüma amcam beni görürse tanır!" deyince, uzanmış olduğum kanapeden kalkmak için doğrulmuştum ki, hanım; "Hüma, gelir misin, seni görmek isteyen birisi var!" diye seslendi.
Evin giriş kapısına geldiğimde; "Bir gün bana yaptığın iyiliğin karşılığını mutlaka ödeyeceğim." demesinin üzerinden 20 yıl geçmişti. Bu yüzden de onu tanımam mümkün değildi.
Kadınlığın en güzel yılları olan 40’lı yaşlarındaydı. Koridorda beni görmesiyle birlikte, hanımı çiğnercesine geçip; "Hüma amcaaam" nidasıyla, koşup boynuma sarıldı. Ne oluyor diye, hanım da, ben de şaşkınlık içinde kalakalmıştık.
Doğruyu söylemek gerekirse; 20 Yıl önce, o cılız kızın bunu gerçekten yapacağını hiç hayal etmemiştim üstelik de bu kadar inanılmaz bir şekilde!
"Hüma amca beni tanımadın mı?" diyerek iki gözü iki çeşme ağlıyordu. Evde oturup televizyon seyrederken kapının çalındığını ve böyle birşeyle karşılaşacağımı, aklımın ucundan bile geçirmezdim.
Aklımda deli sorular, ama cevabını da kendi verdiğim sorular vardı; "Almanya’da yaşayan, ama uzun zamandır görüşmediğim abimin kızı mı?"
"Yok yok, o değildir. O olsa tanırım.
Manisa’da yaşayan abimin kızlarını zaten tanıyorum."
"Amcamın ya da dayımın kızı mı?"
"Yok canım, ne amca, ne dayı, hiçbiriyle sıcak bir ilişkimiz olmadı, ama bu kız öyle bir candan amca diyerek sarıldı. Kimdir acaba?" diye içimden geçirdim.
-"Dur kızım, kendini paralama. Hele geç bir içeride oturalım, kimsin, nesin, sana nasıl yardım edebilirim? Sonra ağlaman gerekirse birlikte ağlar, gülmen gerekirse, yine birlikte güleriz.
-"Ah benim yüreği bol amcam, ah güzel insan, bana yapacağınız yardımı, zaten yıllar önce yaptınız! Şimdi onu ödemek için buradayım"
O an kafam oldukça karıştı.
Sıcacık candan bir gülümsemeyle.
- Necla. dedi.
- Necla kim?
- Ali, ben Ali’nin kızı Necla! dediği an tanıdım.
- Evet Hüma amca, evet seni bulmak için yıllarımı verdim. Hatırlarsan o gün sana bir söz vermiştim. O sözümü tuttuğumu ve sana olan minnet borcumu ödemek için burdayım.
- Ne borcu kızım?
- Evet Hüma amca. Siz unutmuş olabilirsiniz, ama ben asla unutmadım. Öncelikle verdiğim sözün ne olduğunu söyleyeyim; Okuyup, vatanıma ve milletime hayırlı bir birey olacağımın ve Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yolda, hedefe yürüyeceğimin sözünü vermiştim! O sözümü tuttum, okuyup cerrah doktor oldum. Bu vesileyle bana yolu düşen, fakir, ameliyat parasını ödeyemeyecek olan herkesin ameliyatını ücretsiz yapıyorum!
Borcum ise, "VEFA BORCUDUR." Bana hayatımı bağışlayan o adamı hiç unutmadığımı, birgün mutlaka bulup sarılarak elini öpme borcudur ki, Tanrım bana bu şansı da verdi! Bana hakkını helal et Hüma amca. Sana minnettarım!..
Efkan ÖTGÜN
YORUMLAR
Hüma Efkan
Yorum için teşekkür ediyorum.
Saygılar...