- 547 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
BARAKLAR
“Ah bu türküler
Türkülerimiz,
Ana sütü gibi candan
Ana sütü gibi temiz.
Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla
Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.
Ah bu türkülerler,
Köy türküleri.”
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
Aşağıbarak doğumluyum. İlkokulu köyümde okudum. O zaman köyümüz 250 haneydi. İlçemizin Hacıbektaş Ortaokulu’nda okuduk. Zor koşullarda, dört kişi bir toprak damda barındık. Okulun başarılı öğrencileri olduk! Ardından Kırşehir Erk. İlköğretmen okulu’na… Köyümüzde ilk okuyanlarından sayılırız. Oldukça başarılı öğrencilik yıllarımızdan sonra savrulduk. (Osman ve Kemal rahmetli oldu! Hidayet Ankara’da. Ben İstanbul’dayım…)
Geçmişte köyümüze ortaokul da açıldı. Sonraları okullar kapandı. Göç dalgası hızla gerçekleşti. Çoğu kimseler Almanya’ya gitti ve birikim elde ettiler. Şimdilerde bir avuç öğrenci minibüsle ilçeye taşınmakta. Öğrenim de tarım da bitirildi. Bir zamanlar Ankara’da iyi bir daire eden tek tarlamız, şimdilerde değerinin çok çok altında ve alıcı bile bulamamakta…
Aslını aramak noktasından devinimle araştırmalarım sonrasında böyle bir yazı ortaya çıktı. Bir eksikliği giderebildiysem kendimi mutlu sayarım.
***
KÖYLERİMİZİ AD OLAN BİR BOY: BARAKLAR
Gaziantep-Kilis ve Nizip’in güney kesiminde yaşayan Oğuz kökenli Türk aşireti, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın 1473’te Otlukbeli’nde Fatih’e yenilmesinden sonra bir bölümü İran, bir bölümü de Anadolu’ya göç etti.
Anadolu’ya gelenler, Kanuni Süleyman dönemi (1520-1566) belgelerinde Halep Türkmenleri arasında Bayat boyuna bağlı bir oba olarak belirttiler. Kimi kaynaklardaysa 15. yy ’da yeni ilin Dulkadirli kolundan bir Cerit Obası oldukları anlatılır.
Baraklar, uzun süre tarımla uğraşmış olmalarına karşın konargöçerdik geleneğini günümüze dek korudular. Sünni olmalarının yanı sıra inançlarında Alevilikle ilgili birçok iz ve etki göze çarpar. Din konusunda laik, hoşgörülü bir anlayışları var. Barak Göç Destanı, bir tarih niteliğindedir.
Günümüzde yerleşik oldukları bölgede tarım ve hayvancılık yapmakta; üzüm, fıstık, zeytin üretimiyle de uğraşmaktadırlar. Aşiret geleneklerine sıkı sıkıya bağlılıkları sürmektedir.(1)
***
Baraklar
Barak Türkmenleri ya da Baraklar, Oğuzların sağ kolu Bozoklar’dan Yıldızhan Oğulları’na bağlı Beğdilli boyu içerisinde yer alan oymaklardan biridir.
1100’lü yıllarda Firuz Beğ’in önderliğinde Anadolu’ya gelen Baraklar önce Yozgat yöresinde yurt tuttular, fakat devletle araları açılınca Antep‘e sürüldüler. Antebin bulunduğu platonun güneyine Tilbaşar Yaylası’na yerleştiler. Bu coğrafi bölge, doğuda Fırat’a (Culap Suyu), batıda, Nur Dağları’na, güney ve güney batıda, Halep ve Amik Ovası’na kadar uzanır. Bu bölgede Araplarla ve Kürtlerle uzun süre uğraşırlar.
Dedemoğlu bir türküsünde: “Ömrümde sevmezdim Arabı Kürdü, Çekti çadırını karşıma kurdu.” der. Bu durum karşısında Firuz Beğ oymağın yarısını alarak Horasan’a göç etti. Geride kalan Barakların bir kısmı Anadolu’nun muhtelif yörelerine dağıldılar, diğerleri ise Antep’te yaşamaya başladılar.
Antep’te kalan Barakların yaklaşık dörtte üçlük bölümü, padişah II. Süleyman döneminde bölgedeki devşirme unsurlarla sürekli kavga edip, bunların tarlalarını ve evlerini yaktıkları gerekçesiyle Rakka’ya sürüldü. Bu sürgün olayının 1690’lı yılların sonunda gerçekleştiği ifade edilebilir.
Şu an İran topraklarındaki Horasan şehri atayurtlarıdır. Horasan’dan 84.000 hane göç etmiştir. Şu an Gaziantep ilinin İslahiye, Karkamış, Nizip, Oğuzeli ilçelerinde; Şanlıurfa’nın Birecik, Bozova, Halfeti, Suruç ilçelerinde (Birecik ilçesinin Bağlarbaşı köyünde); Adıyaman ilinin Besni ilçesinde özellikle Kızılin, Ören köylerinde; Nevşehir ili Hacıbektaş İlçesi Aşağıbarak (Büyükbarak) ve Yukarıbarak (Belbarak) köylerinde; Samsun ili Vezirköprü ilçesi sofular köyünde yaşamaktadırlar. Kültürel olarak zengin bir sözlü kültüre sahiptirler. Kendilerine has kültürleri vardır. Kültürlerinde kendi adlarıyla anılan Barak uzun havaları önemli yer tutar. Bu uzun havalarda kendilerine ait bütün bilgileri sözlü olarak sonraki kuşaklara ulaştırmışlardır. Ünlü ozanları Karacaoğlan, Dedemoğlu, Kılınçoğlu, Dadaloğlu ve Garip‘tir.
İnanç ve yaşam
Barak Türkmenleri biz “Sünniyiz” der, kendilerini Alevi kabul etmezler, Aslında her ne kadar biz “Sünniyiz” deseler de Alevi töre ve adetlerinin izlerini taşırlar (saz çalarlar, içki içerler, kadınları kapalı değildir.).
Antep yöresinde şimdilerde “Aleviyim” diyebilen ve böyle yaşayanlar (Antep Çepni köyleri ve Kürt Alevileri buna dâhil değildir.) .
Yerleşim yerleri
Antep’teki Çepniler Alevidir. Çoğunlukla Araban ve Yavuzeli ilçesinde yaşarlar. Yine Barak Türkmenlerinin bir kolu da Şarkevli Türkmenleridir. Bunlar Antep-Kilis yolunun 30. kilometresinden (Kilise doğru) 50. kilometresine kadar yolun doğu ve batısındaki köylerde yaşarlar. Çoğu yerde Alevi ve Sünniler karışıktır. En tanınmış Alevi köyü Kazıklı’dır. Şarkevli’ler bu bölgede doğu tarafında Baraklara komşudur. Baraklar ve Şarkevliler birbirlerine “Emmioğlu” derler. Bu söylem, aynı soydan geldiklerinin belirtisidir.
Ayrıca Gaziantep’in kuzey doğusunda, Yavuzeli ilçesinde Besni’ye doğru, yine bir Türkmen kolu olan Alevi Çepni köyleri vardır. Çepniler, Şehir merkezinde, eski adıyla Düztepe, Yavuzlar ve Saçaklı Mahallelerinde, Şarkevli ve Beydili Türkmenleriyle beraber yaşarlar. Birbirlerine kız alıp kız vermişlerdir. Aşiretin bir bölümü de Antalya ili Kaş Ilçesine yerleşmiştir. Özgün motifleriyle dokudukları Barak kilimleri ile yörede tanınmış olan köylerinin adı da Yeşilbarak’tır. (2)
Barak Obama’nın Barak Türkmeni olduğu iddiaları
Yrd. Doç. Dr. Abdulkadir Tekin tarafından ABD Devlet Başkanı Barack Hüseyin Obama‘nın atalarının 15. yüzyılda Özbekistan’dan Beğdilli cemaatiyle Gaziantep’in Barak köyüne geldiğini öne sürülmüştür. İddiaya göre; İran Horasan üzerinden Orta Anadolu’ya Yozgat, Kırşehir ve Nevşehir yörelerine yerleşen Barak Türkmenleri, Yavuz Sultan Selim döneminde vergi ödemedikleri ve askere gitmedikleri için Feriz Bey’in önderliğini yaptığı orduyla beraber Irak üzerinden Kerkük, Süleymaniye ve Erbil bölgelerine sürgüne gönderilmişlerdir. O dönemde Sudan, Cezayir, Fas, Kenya, Somali, Nijerya, Orta Afrika ve Kuzey Afrika bölgeleri Osmanlı Devleti’nin hegemonyası altında bulunduğundan dolayı bir bölüm vatandaşlar ve insanları 15. yüzyılın sonuna doğru gemilerle Orta Afrika ülkelerine sürgüne gönderilmişlerdir.
Bunların içerisinde Kenya’ya sürgüne gönderilen Obama’nın İslam ve Türk olan dedesi, Hristiyan ve Zenci olan bir Kenyalı kadın ile evlenir.
ABD Başkanı Obama’nın Türk olduğu İddiası
Türkiye ve Dünya Barak Türkmenleri Birliği Lideri ve İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Abdulkadir Tekin, sunduğu belgelerle ABD Devlet Başkanı Barack Hüseyin Obama‘nın Gaziantep’in Barak köyü Türkmenlerinden olduğunu iddia etti.
Gaziantep’in yerel televizyon kanalı Mega TV’de ana haber bültenine konuk olan Yrd. Doç. Dr. Abdulkadir Tekin, burada yaptığı açıklamada, ABD Devlet Başkanı Barack Hüseyin Obama’nın atalarının 15. yüzyılda Özbekistan’dan Beydilli cemaatiyle Gaziantep’in Barak köyüne geldiğini öne sürdü. ‘Barack Hüseyin Obama’nın ataları, İran Horasan üzerinden Orta Anadolu’ya gelerek Yozgat, Kırşehir ve Nevşehir yörelerine yerleşiyorlar.
Burada Yavuz Sultan Selim döneminde vergi ödemedikleri ve askere gitmedikleri için Feriz Bey’in önderliğini yaptığı orduyla beraber Irak üzerinden Kerküt, Süleymaniye ve Erbil bölgelerine sürgüne gönderiliyorlar. O dönemde Sudan, Cezayir, Fas, Kenya, Somali, Nijerya, Orta Afrika ve Kuzey Afrika bölgeleri Osmanlı Devleti’nin hegemonyası altında bulunduğundan dolayı bir bölüm vatandaşlar ve insanları 15. yüzyılın sonuna doğru gemilerle Orta Afrika ülkelerine sürgüne gönderiliyorlar. Ben Barack Obama’nın Türk ve Müslüman olduğunu iddia ediyor.
Araştırmacı yazar Cezmi Yurtsever‘in 8 Kasım 2008 yılında yaptığı araştırma da Barack Obama‘nın bir Barak Türkü olduğunu kanıtlıyor. “Barack Obama, Şubat 2009 yılında ABD Başkanı oldu.” dedi.
Abdulkadir Tekin, kendisinin de Barak Türkmen Birliği’nin lideri olduğu için araştırmalar yaptığını ifade ederek: “Osmanlı arşivinden araştırmalar yaptım. Ayrıca aile fotoğraflarına da bakıldığında kültür değişmemiş. Bakın aynen bizim Gaziantep Barak yöresinin giysileri var. Ellerini bağlama kültürü bile hiç değişmemiş. Yaptığım araştırmalarda ABD Devlet Başkanı Barack Hüseyin Obama’nın beyaz ırklı Müslüman olan babası ve Hristiyan zenci annesiyle evlenmesi sonucu melez bir insan çıkıyor meydana. Daha sonra Obama, 16 yaşlarında ABD’ye gidiyor. Ve orada hukuk eğitimi okuyor. Demokrat Parti’den senatör oluyor ve ABD Devlet Başkanı seçiliyor. Osmanlı arşivinden araştırdığım bilgilere göre, Obama’nın Barak Türkmeni olduğunu ve Türkiye’den gittiğini meydana çıkarmış olduk. Ben ve araştırmacı-yazar Prof. Dr. Erdal Keley ile 8 aydan beri Barack Hüseyin Obama’nın Muscleman ve Turk olduğunu kanıtlamaya çalıştık ve kanıtladık. ABD Devlet Başkanı Obama Türkiye’den gitmiştir, Barak Türkmeni ve Müslüman’dır.” diye konuşur.(3)
Gaziantep’e özgü Barak ve Barak kültürü
Karkamış’tan başlayarak batıda Oğuzeli’ne, Kuzeyde Nizip-Birecik asfaltına kadar uzanan güneyde Suriye tepeleriyle çevrili geniş düzlüğe Barak Ovası adı verilir. Verimli topraklar ve üzerinde yüzlerce yerleşim alanının yer aldığı bu ova. adını eski bir Türk boyu olan Baraklılar’dan almaktadır.Barak adına Halep Türkmenleri arasında Kanuni devrine ait kayıtlarda rastlanmaktadır. Bu konunun Oğuzların Bayat boyundan geldiği araştırmacılar tarafından kabul edilir.
Anlam olarak Barak, çok tüylü köpek anlamına gelirse de Barak boyu için bu ifadeyi kullanmak son derece yanlış olur. Barak sözcük olarak kıllı anlamına gelir ki bu bir nevi önüne gelen ismi niteler. Kısa, uzun, şişman gibi. Barak boyunun Anadolu’nun hangi siyasi ortamında Anadolu’ya geldikleri pek kesinlik kazanmış değildir. Kaynaklarda bu konuda sağlıklı bir bilgi yer almamaktadır. Bilinen husus, onların 16.yüzyılda Anadolu’da olduklarıdır. Baraklılar Anadolu’ya Beydilli cemaati ile beraber gelmişlerdir. Osmanlı şer’i sicillerinde ve padişah fermanlarında bu boyun adına da 16.yüzyılın ortalarında rastlanmaktadır. Yani Baraklılarda bu tarihlerde Anadolu’da olmalıdırlar. Gerçi onların sözlü tarihlerde bu yüz yılın başını işaret etmektedir.
Sonuç olarak: Barak ve Beydilli oymaklar, Horasanda yaşarlarken siyasi bir tazyik ya da vuku bulan bir kuraklık sonucu 16. yüzyılın başlarında Anadolu’ya gelmişlerdir. Şu şiir, onların Anadolu’ya gelişlerini hikâye etmektedir:
Kalktı sökün etti piri dedeler,
Çan çalar mayalar bozlaşır gider.
Arap ata binmiş gelinler kızlar,
Onlarda hup dilinden söyleşir gider.
Bizim beylerimiz düştüler yola
Alâ gözlerine ben olam köle
Abbasi beşiği, maafe bile
Atlarda çöl deyi sızlaşır gider.
Mevcut konumdan daha güzel yere göçmek bile insanda bir burukluk yaratır. Asırlardır yaşanılan yerlerden, yurt tutulan topraklardan kopmak kolay değildir. Ata-dede yurdu üzerinde unutulmaz acı tatlı olayların yaşanıldığı yerler, hep hatırasında yaşar insanın. Zorunlu, zahmetli, meşakkatli ve sonu görülmeyen bu tür yer değiştirmeler sonraları kuşaktan kuşağa aktarılır. Türkü olur, şiir olur, öykü ve destan olur. Anlatılanlara bakılırsa bu göçe 84 bin çadır katılmıştır. Sivas, Gemrik, Zile üzerinden Yozgat bölgesine gelinir ve oraya yerleşilir. Sonraları bunlar için yeni il denilen bir iskân bölgesi kurulur ve oraya alınırlar.
Barak ve Beydilliler yaşamlarını göçebe ve hayvancılık üzerine kurmuşlardır.
17. yüzyılın sonlarına doğru daha öncede değindiğimiz gibi devlet yeni bir iskânı uygulamaya koydu. Bunda amaç; konargöçer halkın merkeziyetçi bir devlet nizamı ile bağdaşmayan hayat tarzları yüzünden yerli ve çevre halkına zarar vermelerini önlemek, harap ve boş yerleri imar etmek, o günkü anlamda şenlendirmek, bu gibi yerleri yeniden tarıma açmak, devleti uğraştıracak unsurlar etkisiz hale getirmek ve bölgelerin sosyal etnik yapısını devlet politikası çerçevesinde değiştirip yeniden düzenlemek için bir dizi iskân hareketine girişildi.
Orta Anadolu’da konargöçer aşiretler hem merkeziyetçi devlet sistemine uymuyorlardı, hem de yerli halka ve onların ekinlerine zarar veriyorlardı. Colap ve Rakka’ da ise devlet otoritesi yok denecek kadar sarsılmıştı. Buradaki yerli Arap kabileleri devleti oldukça uğraştırıyorlardı.
Ayrıntılı nedenler ve olaylar sonucu başta Beydilli, Baraklar ve daha başka Türk oymakları 17. yüzyılın sonunda kuzey Suriye bölgesine kaydırıldılar. Böylece Beydilli, Barak ve öteki Türk boylarının güzel günleri sona ermiş, acı ve hüzünlü günler başlamıştır. İskânın icrasına Kadızade Hüseyin Paşa başlamış ve Yusuf Paşa tamamlamıştır.
İskan başı Feriz (Firuz) Beydir. Uzunca bir yolu ancak uzun ve meşakkat1er sonucu yol almışlardır. Bu kez de kaderlerine bilip bilmedikleri yaban elleri çıkmıştır. Tehlikeli yolculuk ve varacakları yerde tehlikeli düşmanları onları bekliyordu. Şu şiirde onların bu göç olayını hikâye etmektedir:
Dövülür davullar iniler dağlar,
Harbiler çağrışır analar ağlar,
Gürleyip feyhana konduğu çağlar,
Şemsettinden ubur etti Beydilli.
Kadıoğlu Yusuf Paşa gelende.
Yalan dünya benim derdi Beydilli,
Seksen bin evle Rakka’ya iskân olanda,
Tayı muvaliyi kırdı Beydilli.
Şiirde iskâna tabi tutulan insan sayısının 80 bin olduğu görülüyor. Ancak bunların yanında 4 bin kişide çalgıcılar grubu (Aptallar) olduğu söylenenler arasındadır. İskân işi büyük bir disiplin ve takip altında yapılır. Devlet geriye kaçışları önlemek için çok sıkı tedbirler almıştır. Serin ve otlağı bol yaylalardan sıcak ve susuz çöl bölgesine gitmenin acı ve burukluğunu şu dörtlük en iyi şekilde yansıtmaktadır:
Uzun yaylalardan konup göçerken,
Soğuk sulu badeleri içerken,
Al sofraya türlü taam açarken,
Seyredin neye vardı halimiz.
Baraklar’ın kendi sözlü tarihlerine göre Colab’a sürülme nedenleri, civar köylerin kendilerini devlete şikâyet etmelerinin yanında, adlarının karıştığı devlete ait bir posta arabasının soyulmasıdır. Bununla ilgili devletin kendileri hakkında verdiği sürgün kararını aşiret ileri gelenleri bir aramaya gelerek müzakere ederler. Tabii bu toplantıda çeşitli görüşler ileri sürülür. İşte bununla ilgili bir dörtlük:
Feriz Beyden Muslu Beye bir selam,
Gelin bu ellerden göçelim, dedi.
Ali Osman oğluna karşı durulmaz,
Vakitken arayı açalım dedi.
Uzun, yorucu ve zahmetli bir yolculuktan sonra devletin denetiminde yeni iskân bölgesine vasıl olunur. Burası artık onlarında deyimiyle bilip bilmedikleri yaban elleridir. Başlarına gelenler ancak düşlerinde bile göremeyecekleri olaylardır. Sıcak çöl ikliminin altında yanık yürekleriyle birlikte şimdi kendileri de yanacaklardı. Acı ve hüzünlü günler onların her şeyini acılı kılacaktır. Yaşantılarını türkülerini ve öykülerini kara gün, kara yazgı ve kara haber onların içlerini karartacaktı. Doğa ile düşman ile devlet ile mücadele onları yaşamdan ve canlarından bıktıracaktı. Kısaca tatsız, tuzsuz bir yaşamın içindelerdi artık. Ne gergiler kurdukları günler kalmıştı ne de soğuk sulu badeleri, Her şeyleri kararmıştı.
Oysa yaşamları iyi, keyifleri yerindeydi. Urum dedikleri Anadolu’da, Anadolu bereket dolu, sevgi ve huzur doluydu onlar için. Yurt olmuştu, vatan olmuştu Anadolu.
Bir ikindi namazı çadırlar yıkıldı, ihtiyarlar atlandı, insanlar, hayvanlar, göç oldu yola. Katarın başına mayanın hası getirildi ve iskân başının işaretiyle yola koyuldular. Bu kez yönlerini güneye çevirmişlerdi. Yollar kat edildi. Yaylalar, ovalar, dağlar aşıldı. Fırat, bugünkü Carablus’ un hemen güneyinden, Şemsettin’den geçilerek Colab’a ulaşıldı. Colap ve Rakka Anadolu’nun kuzey Suriye ile kesiştiği nokta. Yağmurun, suyun ve doğa nimetlerinin en az olduğu yer. Öteden beri devletin cezalandırmak istediği toplulukların gönderildiği bir sürgün yeri. Sıcak, susuz, çöl ikliminin hâkim olduğu ıssız bucaksız bir yer buralar. İlkel bedevi Arap aşiretlerinin kendilerinden başkasına yaşama hakkı tanımadıkları, devlet otoritesinin bitme noktasında olduğu bölgedir burası.
Baraklılar, buralara daha önce belirlenen esas üzerine bir düzen içinde yerleştirilirler. İskan başı Feriz Bey, buralarda yaşanılmayacağını anlayınca oymağın kalabalık bir kısmıyla Aceme, yani İran’a geçer. Beydillinin diğer obaları, Baraklar ve öteki Türk toplulukları 19. yüzyıla kadar Rakka’ da kalırlar. Kendilerini, tehlikeli düşmanları Arap boylarına kabul ettirirler. Ancak burada da meydana gelen bir kervan soygunundan yine onlar sorumlu tutulur. Bu kez de devletin takibine maruz kalırlar. Halep Valisi Abbas Paşa bunların üzerine yürüyerek Colab’ı dağıtır. Abbas Paşa’ya yenilen Beğdilli, Barak ve diğer oymaklar Colab’ı terkederek dağılırlar. Rakka’ dan ayrılan Beydillilerin önemli bir kısmı Gaziantep’in güneyine Sacur Suyu ve Oğuzeli civarına yerleşirler. Ancak Lozan Sınır Antlaşmasıyla bu boyun birçok oba ve köyleri sınırlarımız, dışında Suriye’de kalmıştır.
Baraklara gelince, onlarda yazımızın başında sınırlarını belirttiğimiz topraklara yerleştiler ve buraya kendi adlarını verdiler. Buralar ondan sonra Barak Ovası olarak anılmaya başlandı. Fırat’tan Oğuzeli, kuzeyde Nizip dâhil bu geniş topraklar üzerinde yaşayan Baraklar; kendi töre, gelenek, örf ve adetlerinin sentezi olan kültürlerini de günümüze kadar korumuşlardır.
Sonuç olarak şunları diyebiliriz: Karkamış ve Barak ikisi de zenginliklerin yatağıdır. Birincisi tarihin, diğeri bereketin ve kültürün. Bu nedenle her ikisi de araştırmacıların ilgi alanı olmuştur. Birçok tarihi değerler, belgeler ile Türkmenlerin birçok töre ve adetleri buralarda araştırılmıştır. Diyebiliriz ki, tarih ve kültür iç içedir bu yerlerde. Bizlere düşen görev bu değerleri araştırmak ve değerlendirmek, aynı zamanda korumaktır. Türkiye bu değerlerle dopdoludur. Yeter ki onlar tarihin karanlığından gün ışığına çıkartılabilsin. Ancak her tarihi değer kendi mekânında değerini bulur. Bu kural dünyaca geçerliliğini giderek artırmaktadır. Bir zamanlar Karkamış’tan kaçırılan, yağmalanan tarihi değerlerin yeri Louvre ve British müzeleri olmamalıdır. Evet, onlar kendi mekânlarında daha çok değer ve anlam ifade etmektedirler.
Karkamış’tan kaçırılan bu tarihi değerlerin iadesi de insanlığa saygının ifadesidir. Bilelim ki tarih; insan, zaman ve bir mekân içinde olur. Bu üç unsur tarihi olguların oluşum halkasıdır. O aynı zamanda insanlığın ortak ürünüdür. Bu nedenle tarih yağmacılığına son verilmelidir.
İşte bu tanıtım kitapçığı içinde dünü, bugünü ve özelikleriyle tanıtmaya çalıştığımız Karkamış ve onun bir parçası olan Barak, bu zenginlikler ve özeliklerle doludur. Tarihin, bereketiyle kültürün simgeleştiği yerler buralar. GAP kapsamı içinde yer alan bu yöre ileriki yıllarda ekonomik ve sosyal yapı bakımından daha da ileri noktalara gelecektir. Başaklar, bire on yerine 40-50 verecek, fıstık cumbasında daha da kırmızılaşacak ve toprak şak şak yarılmayacak susuzluktan. Mavi göğün altında yeşil bir ova uzanacak Fırat’tan ta Kilis’e dek. Harran’dan Elbeyli ve Oğuzeli ovalarıyla bir yeşilin uzantısı gibi. Boz kanatlı üveyikler uçuşacak göklerinde. Ve bakir Barak topraklarından bereket fışkıracak. (4)
***
Seni Çok Özledim Aşağıbarak
Hacıbektaş ilçem, Nevşehir ilim
İki dere akar, her yer yeşilim
Ne yazık ki şimdi, köyde değilim
Seni çok özledim Aşağıbarak.
Aslımı sorarsan, Oğuz boyundan
Gaziantep Nizip, Barak soyundan
Size selam olsun, Barak köyünden
Seni çok özledim Aşağıbarak.
Kurt başı demekmiş, Barak mânâsı
Karaman beyi de yakmış kınası
Barak türküsüne ağlar anası
Seni çok özledim Aşağıbarak.
Hacıbektaş Veli’yi etsem ziyaret
Aslanlı su ile alsam bir abdest
Köy camisi, huzur evde rahat et
Seni çok özledim Aşağıbarak .
Nuriye anamla ah bir gün kalsam
Zeynep halamdan da bir dürüm alsam
Amcam dayılarım, mezarın bulsam
Seni çok özledim Aşağıbarak.
Naciye halam da çoktan göç etmiş
Beş yüz hane Barak sanki yok gitmiş
Bağlar viran olmuş, okulum bitmiş
Seni çok özledim Aşağıbarak
Gelin köye, Büyük Barak olalım
Kızlar, gençler, köye merak salalım
Ana çocuk dolsun, ocak yakalım
Seni çok özledim Aşağıbarak.
Ötaçe’ye gitsem, teyzeme varsam
Çökelek peyniri, püloya garsam
Gungulu maşrapla soğuksu versem
Seni çok özledim Aşağıbarak.
Tandırda kaynamış fasulye nerde?
Yanında bir soğan kırmak var yerde
Şambayatı, killik, kavgası bir de
Seni çok özledim Aşağıbarak.
Aşık Ali: Dedem var Hacı Durdu
Köprüler, çeşmeler, hayırlar kurdu
Babam Hanifi’ye tamir gururdu
Seni çok özledim Aşağıbarak .
Ali GÜNDÜZ (5)
Kaynakça:
1-Eğitim ve Mutluluk, Muhsin DURUCAN-Dilem Yayınevi, İstanbul-1991
(Görsel Büyük Genel Kültür Ans. Sayı:32)
2-Vikipedi-Özgür Ansiklopedi.
3-www.medyantep.com/abd-baskani-obamanin-turk-oldugu-iddiasi.html
(Obama’nın Barak Türkmeni olduğu iddiası)
4-wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=1005365-Ahmet Özbuluk
5-www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?id=488369
***
Muhsin DURUCAN İletişim: [email protected]
***
EKLEME BİR ARAŞTIRMA
Tanınmış Yiğit Türkmen Barak Aşireti Oymağı
Sadun KÖPRÜLÜ
Türk Dünyasının birçok topraklarında yaşayan ve yiğitlik, kahramanlıkla tanınan büyük Türkmen oymak, aşiretlerinden Barak Aşireti Adıyla, şanıyla Türklüğünü savunan Barak Türkmenleri, Baraklar, Oğuzhanın 24 boyunun sağ kolu olarak Bozuk Yıldızhan Oğullarına bağlılığıyla Beğdilli boyuyla bir araya gelerek iç içe yaşayan öz be öz Türkmen Aşiret oymaklarındandır.
Baraklarının İlk gelişleri Türkiye Anadolu’ya 1100’lü yıllardan Firuz Beğ’in Liderciliğinde Anadolu’nun birçok yerlerine yerleşerek Yozgat yöresini kendilerine ana yurtları olarak tuttuktan sonra, yiğitlik, atılganlıklarından dolayı bölgeyi ele geçirmek nedeniyle Yozgat yöresinden Gaziantep güneyi Tilbaşar yaylasına yayılmışlardır.
Barak Aşireti her bir alamda genişleyerek, sayılarının artmasıyla bu coğrafi bölgeyi seçerek doğuda Fırat’a (culap suyuna), batıda, Nur Dağlarına, güney ve güney batıda, Halep ve Amık ovasına kadar uzun alana sahip olarak varlıklarını kurmuşlardır.
Barak Türkmenleri Bu bölgelerde Arap ve Kürtlerle yerleşmelerine karşı uzun süre uğraşarak, yiğitlik, kahramanlıklarını göstererek, yerlerine, topraklarıma sahip çıkmışlardır.
Barak Türkmenleri tüm güçlerini toplayarak, kahramanca savaşarak, Barak Lideri Firuz Beğ oymağının sayısının nüfusunun fazla artması nedeniyle yarısını toplayarak, İran Türkmen bölgesi olan Horasan’a yerleşmişlerdir. Gaziantep’te yaşayan bir bölüm Baraklar Anadolu’nun değişik yerlerine, bölgelerine dağılarak, diğerleri koruyarak, günümüze kadar Gaziantep’te yaşamaktadırlar.
Uzun yıllardan beri Gaziantep’te yerleşen Baraklar padişah 2 Süleyman döneminde bölgedeki Türkmen olmayan halklarla sürekli savaş, kavga ederek, haklarını almakla birçoğu 1690’lı yıllarında Rakka’ya zor koşullar altında uzaklaşmışlardır.
Barak Türkmenlerinin Irak, Türkiye, Suriye ve İran Türkmen Horasan şehrini ata yurtları sayılmaktadır. Horasan’a o dönemde 84.000 göç ederek yerleşmişlerdir.
Günümüzde Barak Türkmenleri Gaziantep şehrinin İslahiye, Karkamış, Nizip, Oğuzeli, Çatalçam ile yüzlerce Türkmen köyleri bulunmaktadır.
Barak Türkmenleri, Kahraman, Yiğit olmalarına rağmen çok zengin, üstün varlı, kalıcı Kültürleri vardır, Halk oyunları Türkleri ile Eski kalıntılarına özel olarak değer önem vermekle Milli kültürleri çağlar boyunca önlüğünü varlığını kazanmaktadır.
Barak Türkmen Kültürleri kendi adlarıyla anılarak, uzun ezgi, yerli havaları önemli yer almaktadır. Bu İçli yerli halk uzun havaları kendilerine bağlı olarak, içlerinden çıkmakla tüm bilgileri sözlü olarak kuşaklardan kuşaklara günümüze kadar ulaştırmışlardır.
Barak Türkmenlerinin tanınan ünlü ozanlarından Dedemoğlu, Kılınçoğlu ve Garip oğulları ön sırada gelmektedir.
Barak Türkmenlerinin Büyük bir bölümü Gaziantep’in Nizip ve Oğuzeli ilçesi Karkamış yaşayarak, doğu da Fırat ırmağına, güneyde Suriye’ye kadar uzanan Türkmen bölgelerinin en önemli ve verimli elverişli topraklarına sahip olarak adlarıyla tanınan Türkmen Barak ovasında çağ boyunca yaşamaktadırlar.
Türkmen Baraklar Aşireti güçleri ile tüm haklarını elde ederek Anadolu’nun, Türkiye’nin, İran, Suriye’nin Halep gibi çeşitli yerleşim yerlerinde de adlarıyla eskiden devletler kurmuşlardır ve savaşlarda yiğitlikle tanınmışlardır.
Barak Türkmen Oymak, Aşireti birbirlerine, dillerine canla, kanla bağlı olarak, bir karış yerlerinden tavız vermeden Türklük şuurları ile coşarak milli yollarında yiğit, kahramanca Türk güçleriyle savaşmışlardır.
Türkmen Barak oymağın eski Türk Efsanelerde destanlarında sözü edilerek, sürekli savaşlara katılmakla yiğit olmaları ön sırada gelmektedir.
Barak Türkmenlerinde it diye söylenen Kara tüylü köpek çok yırtıcı olarak çadırları düşmanlardan savunarak, koruyarak savaşlarda ön sırada yer almaktaydı. Ve Barak İti diye tanınmaktaydı.
Barak Türkmenleri, Oğuz Türklerin boylarından biri sayılarak günümüzde İran topraklarındaki Türkmen Horasan şehri ata yurtlarıdır. Horasan’dan Yaygın adıyla Barak Aşireti Ezo Gelin’in yaşadığı bölgedir. Barak Ovası, Gaziantep’in Nizip ilçesi, Fırat Nehri, Sacır Çayı, Carablus ilçesi Kilis, Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale Ve Suriye sınırı arasında kalan verimli toprakları kapsayan yem yeşil ovadır. Barak Ovası’nda yüzlerce Türkmen köyleri varlıklarını yaşamaktadırlar.
Bu topraklar verimli olduğundan ilkçağ uygarlıklarının merkezi olmuştur. Barak bölgesindeki toprakların ve köylerin çoğu, Türkiye ile Suriye sınırı çizilirken Suriye topraklarında birçok Baraklar kalmıştır.
Barak aşireti Suriye’de olduğu gibi Irak’ın birçok yerlerinde özellikle Bağdat Azamiye, Baya, Tikrit, Bici, Faluca, Selahattin, Diyala, Mandalı, Hanakın, Telafer, Tuzhurmatu ve Irak’ın güneyinde bulunarak birçoğu Araplaşmışlardır.
Barak sözcüsü ise Bark, Barak Arapçada Yıldırım, Şimşeğin çaktığı parlaklık söylenmektedir. Ayrıca Barak sözü Kaşgarlı Mahmut, Türkçe sözlüğü olan Divani Lügat’it Türk’te ‘Barak çok tüylü,
Öte yandan Anadolu’da uzun tüylü bir tür av köpeğine, Barak ya da Kılbarak… Ağaça sarılan büyük asma. Bayrak diye adlandırtmaktadır.
Bu gün Barak Ovası’nda yaşayan Türkmenler Oğuzların Kınık ve Begdili oymağından bir parça sayılmaktadır.
Mehmet ÖZBEK, Irak Türklerinin elçisi
Türkmen Baraklar, Adana Tarsus’ta yaşayan Tahtacı Türkmenleri ile bir oymaktan olarak aynı yerlerde Bayraktar diye tanınmaktadırlar ve Bayraktar Oymağı ise İran, Irak, Suriye, Dâhil tüm Türk dünyası Arap devletlerinde bu aşiret bulunmaktadır. Ve bir türlü çuha kebeden, giyimler kullanmışlardır.
Barak oymağının 12 obası bulunmaktadır. Eseli, Karakozan, Adıklı, Kürdülü, Abdürrezaklı, Torun, Bayındırlı Torun, Abdürrezaklı, Kürdülüdür, obaları gibi.
Ayrıca Türkmen Barak Oymak Aşiretinin Karaşıhlı, Bekmişli, Araplı diye tanınan üç kolu vardır:
Barak Türkmen Aşireti Anadolu’ya 11. yüzyılın başlarında göç Ederek Yerleşmişler ve Abdal oymakları ile yakınlaşarak birlik kurmuşlardır.
Barak Türkmenleri birbirlerine bağlı olarak başka milletler ile ilişki kurmayarak Türkmen Barakların çoğalması birleşmeleri ile birbirleriyle evlenmeleri fazla çocuk yapmaları ön sırada gelmektedir. Barak Türkmen olmayana hiç kız vermeyerek ve yabancı ile evlenmemişlerdir. Barak Türkmenleri devletten önemli yer alarak köylerini kurarak ziraat tarımla uğraşarak, topraklarına, yerlerine bağlı olarak, bir bölüm baraklar göçebe hayvancılıkla geçinmişler.
Türkmen Barakların yaşamış oldukları yerlerden, köylerinden; Ağcaköy, Akkuyu, Aşağıbayındır, Çakmaktepe, Çatalca, Danaoğlu, Elifoğlu, Eşme, Hüsün Efendi, Hülmen, İkizce, İzan, Kürep, Gökçeli, Kesiktaş, Kurcahöyük, Kefrik, Yeşerti, Karacurun, Kılcan, Mızar, luyatar, Mıkbılı, Melike, Nohu, Ayyıldız, Şıngak, Tüsülmen, Urumevlek, Uruş, Yağmuralan, Yeniyapan, Zöhrecik, Zammır, Adakli, Alagoz, Arikdere, Germis, Belkis, Cakmaktepe, Husunefensi Canakci, Ciftlik, Cultuk , Dazhuyuk, Dokuzyol, Urus, Duzbayir, izan, Ekinci, Hazanız, Erenyolu, Tilhabes, Eskikonak, Diveyli, Gevence, Gunalti, Tilmiyen, Kersentas, Kivircik, Kizilcakent, Kerzin, Onculer, Hilmen, Sekili kasabasi, Orul, Soylu, Sinsile, Subeği, Tüsulmen, Tilsevet, Türkyurdu, Ugurova, Urumevlek, Yağmur alan Mizrin, Yazir, Yeniyazi Cidet, Yesiltepe, Mindikli, Yolağzi, Coksuruk, Telafer, Musul şehrine bağlı birçok Türkmen köyleri, Barakların yaşamış oldukları köylerin adlarını taşımaktadırlar.
Barak Türkmenlerinin çok zengin halk kültürleri folklor Halk Oyunları, türküleri gönülleri yakmaktadır gönüllerde iz etki bırakmaktadır,
Barak Halk oyunları toplu olarak el ele tutuşarak, halay oynanır Halaylarda ilk başta erkekler geride de kadınlar yer alacaktır. Halay oyunlar davul zurna eşliğiyle başarılır.
Çoğunluk Barak Türkmen folklor olarak tek oynama çok güzel karşılanır, Barak havası, Oyunları bizim eski Irak Türklerinin Bayat, Telafer Oyununa benzemektedir. Ayrıca ikişerli veya gruplar halinde oynanır.
Türkmen Barak oyunların adları ise Ağır hava, Coma düzü, Düz hava, Velde, Berde, Üçayak, Cezehir, Meryem ve leylim, Çoban, Kozu havalarıdır.
Barak Türkmenleri, tarihi belgelere göre M.Ö. 209-174 tarihinde yaşamış olan Oğuz Kağan’ın Destanı’nda yer almaktadırlar.
Oğuz Kağan Destanı’nda; Barakların, İtil Nehri kuzeyinde, Karanlıklar Ülkesi olarak bilinen bölgede yaşayan bir Türkmen topluluğu olduğu anlatılmaktadır ayrıca Baraklar Kıl Barak, Kara Barak olarak geçmektedir Destana göre, Oğuz Kağan’ın, Karanlıklar Ülkesinde yaşayan Baraklar sonradan Oğuz Kağan ile anlaşarak birleşmişlerdir.
Ayrıca Baraklar 18. yüzyılda Cengiz Han’ın ülkesi olan Moğolistan’ın güney bölgelerinde Baraklar yaşayarak Cengiz han, Hindistan Seferinden sonra Baraklara karşılaşarak bir savaş çıkmıştır Cengiz Han, ordusu ile Baraklar arasında çıkan savaş güçlü Cengiz Han ordusu karşısında yenilgiye uğraşmasına rağmen Baraklıların güçlü oldukları görünmüştür sonrada Cengiz Hanın Ordusunun Türk olduğunu anlayan Baraklar birden kucaklaşarak birleşmişlerdir.
Eskiden Barakların Dini Şaman olarak tanınmıştır ve Allah’a inanarak, İslam Dinini seçmişlerdir.
Barak Türkmenleri, uzun yıllardan beri Türk kültürünün ilerlemesinde büyük katkıları olarak parlak geleceğe taşınmasında çok üstün önemli roller olmuştur.Türkmen kültürü yeni genç kuşaklar tarafından dünyaya tanıtmışlardır.
Barklar eski bir Türkmen boyu Halep Türkmenleri arasında Süleyman Kanuni döneminde yaşamışlardır Ve Baraklar Oğuzların Bayat boyundan olarak Azerbaycan, İran, Suriye, Irak, Urdun, Filistin, Lübnan, Türkiye’de, yaşamaktadır.
Türkmen Barak ve Beydilli oymakları Horasanda yaşamış oldukları dönemlerde siyasi nedenlerden dolayı 16. Yüzyılın başlamasıyla Anadolu’ya gelerek, bu toprakları kendi yurtları olarak tutarak seçmişlerdir. Çağlar boyunca yaşamış oldukları ana yurtlarından, topraklarından yerlerden, koparılan Barak Türkmenleri günümüze kadar unutulmayan yaşamış oldukları acı olaylar eski toprak, yurtları içinde, gönlünde duygusunda yaşayarak, bu tür yer değiştirmeler kuşaktan, kuşağa üzüntü, , çile, özlem getirerek, düşünceden, kafalardan hiçbir zaman çıkmayacak böylece Barak Türkmenleri Oğuz han boyundan bu yana birkaç bölgelerde yaşamaktadır kendi toprakları olan İran Horasan yurtlarından başka toprakları, yerleri kendilerine yurt edinmişlerdir ve tüm acıya, baskıya dayanmışlardır.
Artık Barak Türkmenleri bu göç yaşamlarını Hoyrat gibi uzun havalarında, Türkülerinde, şiir, öykü destanlarında dile getirmektedirler Barak Türkmenler ilk göçleri, yurtlarından ayrılmaları Sivas, Gemrik, Zile üzerinden Yozgat bölgesine yerleşmişler olmuştur.
Barak ve Beydilli Türkmen bu bölgelere yerleşerek göçebe olarak hayvancılık üzerinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
Böylece Beydilli, Barak Türkmen Oymakları bir bölümü 17. çağın sonunda kuzey Suriye bölgesine yarlaştırılmıştır, Beydilli, Barak ve öteki Türk boylarının Araplarının baskısıyla güzel, mutlu günleri sona ererek, acı, çileli günler yaşamaya Mecbur kalmışlardır. Beydilli, Baraklar ve öteki Türk oymakları 19. Yüzyıla kadar Rakka’ da yaşayarak. Tehlikeli düşmanları olan Arap boylarından ne kadar acı, baskı görmelerine karşı kendilerini savunarak her zaman savaşı yiğitlikle kazanmışlardır.
Beğdilli, Barak ve diğer oymaklar günümüze kadar Suriye’de Arap Baas partisin baskı, işkencesine rağmen toprak yerlerini bırakmayarak, zorlukla yerleşişlerdir.
Lozan sınır antlaşmasıyla bu oymağın birçoğu oba ve köyleri ile birlikte Suriye topraklarında kalmışlardır.
Türkiye’ye yerleşen Baraklar, geniş topraklarda yaşamlarını sürdürmekle töre, gelenek, göreneklerine örf ve adetlerine bağlı olarak zengin varlı kültürlerini günümüze kadar koruyarak dillerde Baraklar Türkmen oymağı, Aşireti diye yiğitlik, kahramanlıkla destan olmuşlardır.
Kaynak: www.asikurtlar.com/barak-turkmenleri.html
KÖYÜM AŞAĞIBARAK
Ne güzel, Gediğinağzı’ndan köye girmesi
Taşına, toprağına, havasına yüzün sürmesi
Soranlara ‘Baraklı’yım diyerek övünmesi
Doğduğum, büyüdüğüm, köyüm Aşağıbarak.
Kadir emminin Gözek’te tarlayı herk etmesi
Hacı Omar emminin Ayazağlı’nda koyun gütmesi
Kahvesi dayının kahvesinde çay içmesi
Gurbette emekçilerin özlemi Aşağıbarak.
Derinyurt’ta orak ile ekin işlemek
Başakları derleyip yığın eylemek
Harman yerinde düvenle sürmek
Başaktan buğdayı ayırdığım Aşağıbarak.
Güz gelince kıza, oğlana düğün yapması
Fevzi Ustanın davul, Gülabi’nin zurna çalması
Köprüden geçti gelin’ türküsüne halay çekmesi
Anılarıyla yaşadığım Aşağıbarak.
Göktepe’den Hacıbektaş’a okumaya gitmesi
Bahçelerden erik çalıp, bağlardan üzüm yemesi
Gömükpınarı’nda suya çimmesi
Çocukluğumu yaşadığım Aşağıbarak.
Çok meşhurdur Cıbır Bahri’nin sövmesi
Hayrullah emminin hiciv ile nüktesi
Erol Metin’de köyünün olgun meyvesi
Anamın, babamın vatanı Aşağıbarak.
Erol METİN, 14.06.2016 – Kayseri
YORUMLAR
Barak oymağı
Anadilleri Türkçe olan bir topluluğun çok emek verilmiş, çok ayrıntılı bir tarihi olarak değerlendiriyorum. Bu makaleyi yazanı ve katkı verenleri alkışlıyorum.
“Barak Türkmenleri biz “Sünniyiz” der, kendilerini Alevi kabul etmezler, Aslında her ne kadar biz “Sünniyiz” deseler de Alevi töre ve adetlerinin izlerini taşırlar (saz çalarlar, içki içerler, kadınları kapalı değildir..”
“ Sünni olmalarının yanı sıra inançlarında Alevilikle ilgili birçok iz ve etki göze çarpar. Din konusunda laik, hoşgörülü bir anlayışları var.”
“https://www.edebiyatdefteri.com/233545-baraklar/
Burada bazı öngörülerde bulanmak istiyorum: Günümüzde bile, değil tek bir kişinin bir topluluğun kendisini Sünni olarak tanıtıp, ama Alevi inancını-kültürünü yaşaması mümkün değildir. (çok yakın tarihimizde, 1978 yılında, Maraş ve Çorum; 1993’te Sivas-Madımak vahşetleri belleğimizde)
Ben, Sivaslıyım, Kızılbaşım. 1966 yılında Ankara-Etimesgut köyüne geldik; bir Sünni gölde küçük bir taş parçasıydık. Köyümüzde bayramda kurban kesmezdik, bazı aileler ölmüşleri veya askerden gelen çocukları ya da herhangi bir işlerinin hayra çıkması için kurban keserlerdi. Kurban kesmek isteyen aileler özellikle sonbaharda, yani tarla -harman işlerini bitirdikten sonra büyük baş hayvan kesip etli bulgur pilavı pişirir hem köylülerimize, hem de civardaki köylüler davet edilerek yuha (lavaş ekmeği) ile ikram ederlerdi. Benim ailem de bir yıl ölmüş atalarımızın canına yetmesi için kurban kesmişti.
Etimesgut’ta komşularımızın çoğu günlük yemeklerine et koymazlardı, daha çok hamur yemekleri yaparlardı, ama Kurban Bayramı’nda kurban keserlerdi. Bizim her gün yediğimiz yemeklerin birinde mutlak et olurdu; her yıl kasım ayında köyde bir öküz keser, kavurma yapıp Etimesgut’taki gecekondumuza getirirdik. Yapılacak yemeğe göre Sincan’daki kasaplardan da kıyma veya sakatat da alırdık. Etimesgut’taki mahallemizde Kurban Bayramı’nda bir toklu keserdik, en az beş komşumuza toklunun en iyi yerlerinden kestiğimiz et götürürdük, ama yıllar sonra bize götürdüğümüz etleri çöpe attıklarını itiraf etmişlerdi. Babam, Bayram Namazına beni de zorla götürür, namaz sonrası orada bayramlaşmada bütün büyüklerin ellerini öpmemi isterdi. Camiye yardım toplandığı zamanda tek maaşı ile okuyan dört çocuğunu okutmaya çalışırken herkesin verdiği paranın en az iki-üç katını verirdi. Kendisi de, biz çocukları da Ramazan ayında ve Muharrem ayında oruç tutuyorduk, ama Muharrem ayındaki oruçlarımızı gizli tutuyorduk. Babam, bize Sünni baskı olmasın diye bu tür davranışlar sergiliyordu.
Kısacası, Alevi bir halk Alevi inancını-kültürünü yaşadığı halde Aleviliğini inkar ediyorsa orada benim aklıma zorun karşısında bükülme olduğu gelir.
Asimilasyona bir örnek:
“Birinci dünya savaşı yıllarında, yani 1915’li yıllarda “ tehcir = Ermeni göçü” sırasında bir Ermeni aile kaçmış, Cudi dağına sığınmış. 25 yıl hiç kimseye görünmeden Cudi dağında saklanmışlar. 1940’lı yıllarda ovaya, Cizre’ye getirilmişler. Ancak, Ermeniceyi unutmuşlar, çocuklar Kürtçe konuşuyormuş, aile dualarını Kürtçe yapıyormuş. Patrikhaneyi hiç duymamışlar. Hatta Türkiye topraklarında başka Ermeni var mı, onu da bilmiyorlardı. Kürtçe konuşuyorlar, ama Kürtlerden de farklı olduklarını biliyorlardı. Bütün çocukların isimlerini kutsal kitaplardan ya da Kürt adlarından seçmişlerdi. İstanbul’a geldiklerinde ise, “Aşiret çocukları aralarında Kürtçe konuşuyordu”. Kürtçe konuşan, Ermeni kimliğini yeni öğrenen” bir topluluk. “(Rıdvan Akar: Cudi’li Rakel’in Masalı, Aktüel (30.12. 1999)’dan aktaran Cemal Şener : Agy.)
Bu makalede söz konusu olan Barak toplulukları belki de eski dinlerini-inançlarını-kültürleri yaşadıkları için sürekli göç etmek zorunda kaldılar ve kuşkusuz o göçlerde yoğun şiddete uğradıkları için de kendilerini inkar ettiler.
Makalede başta Barac Obama hakkında yazılanlar olmak üzere çok eleştirilecek yer olabilir. Ama, burada kesiyorum.
Bir düzetme yapmak istiyorum: Çalgıcılar grubu (Aptallar) değil, “Abdallar” dır.
Leon Cahun adındaki yazar “Asya Tarihine Giriş” adlı kitabında Abdalları “Akhunlar” olarak nitelemiştir.
“Onlar da hup dilinden söyleşir gider.”
Bir soru: “hup”= Hun dili olabilir mi ?
bohun tarafından 13.12.2024 14:13:18 zamanında düzenlenmiştir.
bohun tarafından 13.12.2024 14:16:51 zamanında düzenlenmiştir.
bohun
Şeyhülislam İbn-i Kemal fetvası: "Bu topluluğun durumu kafirlerin ( kitap sahibi Hıristiyan ve Yahudileri) halinden daha kötüdür. Bu topluluğun kestiği veya gerek şahinle gerek ok ile gerek köpek ile avladığı hayvanlar murdardır.