- 38 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Yollar Ve İnsan
Yollar, evet yollar... İnsanlık kadar eski, hayat kadar anlamlı. Yollar, alır başını gider; kıvrıla kıvrıla, vadilerden güneş gibi süzülerek, yeşil ovalardan bir iplik gibi uzanarak akıp durur. Üzerinde uçuşan kırlangıçlar, yamacında akan sular, dallarında kuşların şarkı söylediği ağaçlar... Yollar, hayatın durmaksızın akan nabzıdır; bizi hem kendimize hem de başkalarına götürür. İşte bu yüzden yollar yalnızca bir taş ve toprak parçası değildir; onlar, ruhun duraklarına doğru çizilmiş ince, kesintisiz bir çizgidir.
Her şey doğduğumuz an başlar. O ilk nefeste, yolların hikâyesine yazılırız. Yürümek bilmeyen ayaklarımız daha beşiğin içinde bir yolculuğa hazırlanır. İlk adımı atarken titreyen dizlerimizle o bilinmez menzile doğru bir başlangıç yaparız. Yollar, o ilk yürüyüşten itibaren bizimle olur. Her yol, bir varış noktası vaat eder; her varış noktası ise yeni bir yolculuğun başlangıcıdır.
Peki, neden hep yollardayız? Çünkü insanoğlu için durmak yoktur. Doğumdan ölüme kadar uzanan yolculuk, ölümle bile noktalanmaz. Ölüm dediğin de bir yoldur; bu dünyadan bir başka diyara uzanan, bilmediğimiz ama inandığımız bir yoldur.
Yolların üzerinde rüzgârın taşıdığı sırlar var. Kim bilir kaç adım, kaç ayak izi geçti o yollardan? Kimin gözyaşı, kimin mutluluğu serpildi o toprağa? Kimi yollar umutla doludur, kimisi ise hayal kırıklıklarıyla örülüdür. Bir yol, babanın eve dönüş umudu olur; diğeri, annenin gözünde parlayan yaşlar. Bir başka yol, özgürlüğe açılan kapıdır.
Düşün, bir yol, seni tutsaklıktan kurtarabilir. Başka bir yol, seni sevdiğin birine götürür. Kimi yollar ayrılığa, kimisi kavuşmaya çıkar. Ama her yolun bir amacı vardır. Bu amaç, yola çıkan kişinin gönlünde saklıdır.
Bizler, yolların yolcusuyuz. Kimi zaman yürürüz, kimi zaman koşarız; bazen durur, dinlenir, göğe bakarız. Ama asla vazgeçmeyiz. Çünkü biliriz ki yolun sonu, bizim çizgimizi belirlemez. Asıl önemli olan, yolun kendisidir.
Bir yolcunun aklında her zaman bir soru vardır: “Nereye gidiyorum?” Bu soru, yolun kendisinden daha ağırdır bazen. İnsan her adımında kendini sorgular. “Ben kimim?” der. “Neden bu yoldayım? Bu yol beni gerçekten gitmek istediğim yere mi götürüyor?” İşte bu sorular, yolculuğun en çetin kısmıdır.
Yollar, sadece fiziksel bir gerçeklik değildir. Yollar hayallerdir. Bir dağın yamacında sarp bir patika, karla kaplı bir ormanın derinliklerinde ince bir çizgi, gökyüzünde bulutların arasından süzülen bir ışık demeti... Bazen bir yol, seni hayal gücünün derinliklerine taşır. Kendi zihninde yeni dünyalar keşfedersin.
Ama bu hayal gücünün içinde bile yollar birleştirir. İki gönül bir olunca samanlık seyran olur, derler. Yollar, gönülleri buluşturur; aradaki mesafeleri, engelleri, dağları ve vadileri ortadan kaldırır. O yollar sayesinde, bir zamanlar imkânsız görünen her şey mümkün olur.
Bir yolun kenarına oturup onu izlemek, hayatı izlemek gibidir. Yollar sana sabrı öğretir. Hızlı koşarsan düşersin; yavaş kalırsan geride kalırsın. Her adım, her nefes, her durak bir anlam taşır. Yollar, bizi sadece fiziksel olarak bir yerden bir yere götürmez; onlar bizi içsel olarak dönüştürür.
“Yol” bir metafordur. Hayatın kendisini anlatır. Her yol, bir seçimdir; her seçim bir yön tayin eder. Kimi zaman yanlış bir yola saparsın, geri dönmek istersin. Ama o yol da sana bir şeyler öğretmiştir. Yanlış yollar, doğru yolları bulmamız için vardır.
Bazıları yolların bir sonu olduğunu düşünür. Ama yolların sonu yoktur. İnsanlık, hep yolda olmuştur ve hep yolda olacaktır. Çünkü yolculuk, insanoğlunun doğasında vardır. Kendini arayan, yeni yerler keşfetmek isteyen, hep daha ileri gitmek için çabalayan bir varlık olarak insan, durmayı bilmez.
Bir gün, belki o yolun ortasında durup dinleniriz. Belki de o yolun kucağında sonsuza kadar uyuruz. Ama o bile yolun bitişi değildir. Yollar, bizden sonra da akmaya devam eder. Başka yolcular, başka hikâyeler, başka umutlar taşır.
Yolların hikâyesi bizim hikâyemizdir. Doğumla başlayan, ölümle sonlanmayan bir seyirdir bu. Yollar, bizi kendimize götürür; bizi başkalarına ulaştırır. Yollar, hayattır.
O yüzden, eğer yolun başındaysan, korkma. İlk adımını at ve ilerle. Çünkü bu yol, seni bir yerlere götürmek için var. Nereye varacağını bilmiyorsan da sorun değil. Unutma, yolun kendisi, varacağın yerden çok daha önemlidir.
Yolların sesiyle haykırıyorum: Yürümekten asla vazgeçme!
Erol Kekeç/02.09.2024/Sancaktepe/İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.