- 54 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
GELİR GEÇER
O gün boynu bükük, gözlerinde nem, hüzünlü bir sesle "Kefil olur musun?" diye gelmişti. "Olurum ama şayet ödemede güçlük çekerseniz haberim olmalı ki, ben de zora düşmeyeyim." diye belirtince, "Tabi ki, seni sıkıntıya sokmayız. Biz aksatmayız da. Şayet olurda ödeyemezsek mutlaka haber veririz." demişti.
Altı ay çok düzenli bir şekilde ödendiğini görünce, takibi bıraktım. Nasılsa ödüyorlar. Sözü de var, bildirir diyerek, rahattım. Ah, sözler verildiğinde ’Kişinin verdiği sözle borçlandığı’nı bilselerdi. Unuttular sözlerini, altı ay kadar sonra iş yerime bir ihbar nâme ile güven duyduğum rehavetimin acısını ta ciğerlerimde hissediyordum.
Olan olmuş, sözler unutulmuş, rahata erdikleri için de ’borcu kim öderse ödesin’ demişlerdi anlaşılan. İrtibata geçtiğimde ya dönülmüyor, ya da sadece üzüntülerini dillendirip, utandıkları için arayamadıklarını söylüyorlardı.
Çare, altı aylık ödeme imkanım olmadığı için, maaşımı aldığım bankadan hiç istemediğim halde kredi çekerek, borcu kapatmak ve bankama borçlanmaktaydı. Fakat o da ne? Hesabım olan bankalarda ki ek hesaplarıma varıncaya kadar çekilmiş, maaşım bloke edilmiş, tam bir çıkmaza sürüklenmiştim. Nasıl bir sistemle çalışanlara kefil olmuştum Ya Rab? İnsanoğlu çiğ süt emmiş derlerdi ya, helal lokmalarım harama kaymış, bir güvenle hayatım kararmıştı. Kimseyle de paylaşamıyor, güvenin, eminliğin heba edilmemesi için gayretle çareler arıyordum. Merhum anamdan kalan hisseli arsamızın satışını istedim. Yakınlarım kırmadı. Hisseme düşenle benim olmayan, ’sıkıntısı gitsin, hüznü dağılsın, insanlık ölmedi diyerek bir güven örneği gösterdiğim için’ girdiğim hayli yüklü tüm borçlarımı ödedim.
O gün beni bulan, derdini paylaşan, çare arayan, el pençe divan durup, minnetle yanımdan ayrılandan, ne arayan, ne soran, ne de ödeyebilecek mi bilgisini bile vermeyenin varlığını anlamıştım. İnsanlık ölmemeliydi. Yine güvenilir, emin biri olacaktım. Ancak edindiğim tecrübeyle önceki halimden tek farkla -asla ve asla kimseye kefil olmadan varsa yanımda destek olmak yoksa tatlı dille anlatmak kaydıyla- yine güvenilir, emin biri olacaktım.
Oldum da elhamdülillah. Hani gece karanlığı var ya güneş doğunca aydınlanan, izi kalmayan benim de yaşadıklarım gece karanlığı gibi gelip de geçti. Lakin bir kaç yılıma karanlık çöktüren o günler, yaşattığı tecrübe ile kalan ömrüme seherin aydınlığında, parlayan güneşten günün taze ışıkları gibi geldi.
Hayat öğretiyor, sıraların öğretemediğini. Sabır-sebat anlatıyor, kitaplarda ki satırların güzelliğini. Yaşattı, yaşasın demeden, gösteriyor güven-eminliğin yüceliğini. Yediğimiz onca şeyden; bedenin istifadesinden geriye ne kaldı ki? Değmezmiş gelenin gideceğini, günlerin bir bir geçip gideceğini, imtihan dünyasındayken soru ve sorunların farklı olacağını bilirken, gamlanmaya-tasalanmaya-üzülmeye değmezmiş de insanız işte, kalp herkeste var derdim. İnançla gönül bilirdim. Dayanışma-cesaretle yüreklenirdim. Herkesi de kendim gibi bilirdim. Hatta, "Herkesten biriyim, ama asla herkes değilim." derde hayatımı sürdürürdüm. İyi ki, yaşadıklarım kimlik, kişilik ve karakterime ket vurmadı. Fırtına esti de umutlarımı kırmadı. Biliyorum ki, dün geçti, yarın meçhul, bugün benimle olan. O halde ânımı en güzel şekilde -İNSANCA- yaşamalıyım ki, - O DA GELDİ GEÇTİ!- diyecekler nasılsa!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.