- 44 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KADINA ŞİDDET VE MÜCADELE
KADINA ŞİDDET VE MÜCADELE
Özellikle yaşadığımız sancılı coğrafyada en çok şiddette maruz kalan maalesef kadınlar okluyor. Özellikle geri bıraktırılmış ülkelerde bu şiddet daha yoğun yaşanıyor. Buna birde savaşlar eklenince yaşamaz oluyor. Bu nedenle bu haftaki yazımı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü’ne ayırmak istedim.
Elbette şiddet kime yapılırsa yapılsın karşı koymak gerek. Bunun nereden geldiği, kime karşı yapıldığının çok önemi yok. Karşı durmanın en etkili yolu da kadın haklarını yasal korumaya almaktan geçer.
Yapılan şiddetin rengi, dili, dini, ırkı cinsiyeti çok da önemli değil, insan olmaları yeterli. Daha doğrusu canlı olmaları yeterli. Şiddete uğraya bazen bir hayvan da olabilir. Şiddetin her türlü insani değildir.
Konunun daha iyi anlaşılması için günün anlam ve önemini belirten tarihçesine bakmak gerek.
1960 yılında Dominik’te diktatörlüğe karşı mücadele veren üç kız kardeş vardı: Mirabel kardeşler. Mirabel kardeşler diktatörlük karşıtı mücadelelerde sembol haline gelmişlerdi.
25 Kasım 1960’da bir uçurumun kenarında üç kız kardeşin cansız bedenleri bulundu. Kız kardeşler cinsel saldırıya maruz kalmışlardı.
1981 yılında Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü olarak ilan edildi.
1999 yılına gelindiğinde ise Birleşmiş Milletler 25 Kasım’ı ’Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ olarak ilan etti.’’
Kadına karşı şiddet gün geçmiyor ki vahşice işlenen bir kadın cinayeti, bir taciz vakası, bir yaralama haberi duymamış olalım. Kadına şiddeti en çok erkekler gösteriyor.
Kadına şiddet olayları artık had safhaya ulaşmış durumda. Kimisi sokak ortasında kadınını dövüyor, kimisi çocuklarının dahi gözü önünde kadının canına kıyıyor, kimisi de canice öldürüyor.
Şiddete maruz kalan kişiler kadar şiddet mağdurunun yakınları da zarar görüyor. Bu dalga büyüdükçe toplumsal travmalara sebep olarak ilerlemenin, gelişmenin ve en önemlisi toplumsal huzur ve güvenliğin önündeki en büyük engellerden biri haline gelebiliyor.
Bu nedenle şiddete karşı sessiz kalmak ve şiddete göz yummak dilsiz şeytan olmaktır. Şiddet mağduru bugün hiç tanımadığımız biri olabileceği gibi yarın bir yakınımız da olabilir. Bizler şiddete göz yumdukça şiddet kendine yer bulur.
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü’nde İstanbul Sözleşmesi’nden söz etmemen büyük eksiklik olurdu.
Bu sözleşme 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için ‘’İstanbul Sözleşmesi’’ ismiyle anılıyor. Sözleşme kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak amacını taşıyordu.
Türkiye, Sözleşme’yi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştı. Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylandı.
Kadınlar için büyük kazanım taşıyan ’’İstanbul Sözleşmesi’’ uzun bir aradan sora Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile feshedildi.
Mahkeme sözleşmeden çekilme kararının iptal edilmesi teklifini reddetmiş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kararı Meclis’in alacağı bir karar değildir, Cumhurbaşkanlığı’nın attığı adım tamamen yasaldır” diyerek bu kararı savunmuştu.
Sonuç olarak şunlar denilebilir ;
1-Yaşadığımız sancılı ülkede, Ortadoğu’da hatta dünyanın birçok yerinde kadına karşı şiddet devam ediyor.
2-Şiddet insanlık sucudur önlenmesi için gereken tedbirler alınmalı.
3- Şiddettin dini, dili, ırki, cinsiyeti olmalı, nerede şiddet varsa karşı koymalı.
4-İstanbul sözleşmesi yenide yasalaşmalı.
5-Artık kadınlar eski kadınlar değil, dünyadaki gelişim ve değişimlerde önemli rol alıyor ve kendi kaderlerini kendi elleriyle yazıyor.
6- Bir zamanlar belki ‘’kadının adı yok’’ denilebiliyordu, artık kadının da adı var diye düşünüyorum.
Sizlere konuyla ilgili şiirimi sunuyor, keyifli okumalar diliyorum.
KADININ DA ADI VAR
Sormayın bana
Kadının kimliğini
Ne adı belli
Ne de benliği
Tepeden tırnağa
İşgal edilmiş güzelliği
Sanki
Tokat gibi
Suratında his ederdi
Kimliksizliğin acı bedelini
**
Hani derler ya
Saçı uzun aklı kısa
Eksiltmeyin
Bir an sopayı sırtından
Olmalı her zaman
Biri kucağında
Diğeri karnında
Düşünüyorum da
Nasıl bu kafayla
İlerlenir insanlık yolunda
***
Kadın dediğin
Bazen ana bazen yardır
Direne direne
Özgürleşmeyi yaratandır
Özgürleşen güzelleşir
Güzelleşen kadın
Zulme dur diyendir
Artık kadının da adı vardır
Kendi kaderini
Kendi elleriyle yazandır
****
Her sekiz mart’ta
Dünya kadınlarıyla
Dilleri
Dinleri farklı olsa da
Yürüyorlar kol kola
Halaylar zılgıtlarla
Zulme isyandır aslında
Bir gün
Zulüm saltanatlarını
Elbette yıkarlar başlarına
Muzaffer KALABA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.