- 44 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜVENSİZLİK EN BÜYÜK SORUN
GÜVENSİZLİK EN BÜYÜK SORUN
Güven, insanlar arası ilişkilerin sağlıklı yürümesi için gerekli olan en önemli unsurdur. Ancak, birbirine güvenen insanlar birlikte yola çıkar, bir iş yapmaya kalkar. Güvenemediğiniz insanlara asla yaklaşmaz, onlarla ilişkilerinize dikkat etmek istersiniz. Fakat hep güvendiğiniz insanlardan en büyük darbeyi yer, ihanete uğramış olarak hissederiz kendinizi ve artık kimseye güvenmemeye başlarız.
Anlaşılan o ki, insanlar arasındaki güvensizlik sorununun baş müsebbipleri yine bizim en çok güvendiğimiz insanlar…
Aile içinde, hısım akraba ilişkilerinde ve sosyal hayat içinde iletişim kurduğumuz insanlar hep en çok güvendiklerimiz olur. Güvenemediklerimizle de ilişkilerimizde mesafeli olur, onlarla fazla samimi olamayız zaten... Aslında onları yakından tanımadığımız için, gerçek niyetlerini de öğrenemez, güvenilmez insanlar sınıfına dâhil ederiz. Belki de en güvenebileceğimiz insanlar onlardır. Bunu ne zaman anlarız? En güvendiğimiz insanlardan gördüğümüz ihanetlerden. Kime güvenip kime güvenemeyeceğimizi anlamak için iletişim işinde olmalı insan. Yakından tanımalı, iyi ve kötü huylarını bilmeli... Zamanın, bu değerlendirmede en önemli unsur olduğunu da unutmamalı. Çünkü insanlar ancak zamanla anlaşılabilir, tanınabilirler. Belki de bir ömür ister insanları gerçek manada tanımaya. İnsanı tanımak o kadar kolay değildir. Sabır ister…
Bu gün kim kime ne kadar güveniyor?
Siyasetçilere, öğretmenlere, doktorlara, din adamlarına, askere, polise, devlet memurlarına, yerel yöneticilere, komşuya, eşe, dosta, arkadaşa güven ne durumda?
Aynı siyasi partide, kurumda, cemaatte, tarikatta olmasına rağmen insanların birbirine olan güvenleri ne kadar?
Aynı camiye gidip saf tutan insanların birbirleriyle olan iletişimleri ve samimiyetleri ne kadar, cemaat olabilmişler midir? Bunca güvensizlik içinde insan, çok kısa zamanda birbirini tanıma aceleciliğine soyunuyor, hatta çok iyi tanıdığını iddia edebiliyor.
Son zamanlarda herkes, kendi düşünce ve inancının doğruluğu saplantısında diğer insanlara karşı önyargılı davranıyor. Siyasetten çok iyi anlıyor... Her partili sadece kendi siyasetlerinin önemli olduğu inancında, diğerleri yanlış yolda hatta ihanet ediyorlar. Saldırı, hakaret, küfür, aşağılama, ötekileştirme hat safhaya gelmiş. Eğitimde veliler öğretmen ve idarecilerden daha iyi biliyorlar eğitimi ve onlara karşı saygısız ve güvensiz. Din konusunda zaten herkes uzman olmuş, fetvalar veriyor. Din üzerinden yapılan her hareket, söz ve davranış tartışma ve suçlama konusu oluyor, neredeyse herkes birbirini küfürle suçlayıp Müslümanım diyenler neredeyse diğer Müslümanı kâfir ilan edebiliyor. Böylece insanlar arasında güven yara almış durumda.
Sonuç…
Güvensizlik, sevgisizlik, kin ve nefret salgın hale geliyor. Ardından kaos… Anarşi… Sosyal bunalım, intihar, aile içi cinayetler, tacizler ve linçler…
Toplumda güveni sağlayacak olan kurumların başında öncelikler siyasetçiler gelmektedir. Devleti yönetenler, her şeyi ben bilirim mantığından kurtulmalı ve yetkiyi bir baskı unsuru olarak kullanmamalıdır. Muhalif olanlar da her şeye muhalefet yapma hastalığından kurtulmalıdır.
Doğruya doğru, yanlışa yanlış demedikçe (diyemedikçe demiyorum) bizde güven de olmaz, işler de iyi gitmez. Bizdendir, onlardandır; bizdense doğru, onlardansa yanlış hastalığı bizi hiç iyi yerlere götürmüyor. Her şeye rağmen birbirimize güvenmek zorundayız. Birbirimize güvendiğimiz ve bu güveni sağladığımız sürece bizi kimse engelleyemez, yolumuzdan alıkoyamaz vesselam…
25.02.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.