- 65 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
CEYLAN SOKAĞININ UŞAKLARI 4
CEYLAN SOKAĞININ UŞAKLARI 4
Molla Ömer’ in torunu olan Emine abla bizim komşumuzdu.
Emine abla annemin en samimi arkadaşlarından biriydi.
Kocası Ahmet amca evin içine kurduğu düzenekle kilimler dokurdu.
Bazen fırıncılık yapar Kilis ekmeği dediğimiz tırnaklı ekmeği fırınında pişirir kilo ile satardı. Mülayim , candan, samimi bir insandı.
Biz çocukları sokakta ne zaman görse,
-Ano nasılsın ano? diye gülümseyerek sorar yoluna öyle devam ederdi.
Emine abla ev işlerini bitirir bitirmez soluğu bizim evde alır, oturmaya gelirdi. Annem ile sohbet etmeyi çok severdi.
Komşular bizim evde toplandıklarında, sohbet özelse bizi sokağa oyun oynamaya gönderirlerdi.
Özel değilse oturur onları ve anılarını dinlerdik.
Emine abla bir gün dedesinden duyduklarını bize anlatmaya başladı.
Dedesi molla Ömer, Kilis’in oldukça zengin evli ve çocukları olan genç bir delikanlısı imiş.
Bir gün arabasına binip üzüm bağlarına gezmeye gittiğinde bağın içinde birbirine sarılmış ağlaşan kimi iki ,kimi üç , kimi beş yaşında sekiz on çocuk görmüş.
O zamanlar yani, 27 Mayıs 1915’te Osmanlı Hükûmeti tarafından I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusu ile karşı karşıya gelebilecek iç unsurların savaş bölgelerinden uzak yerlere devlet eliyle gönderilmesi için çıkarılan göç kanunu varmış.
Ülkemizde olan ermeniler kaçıp gitmek için çabalıyorlarmış.
Büyük ihtimalle o kaç göç karmaşası içinde bu çocukları bilerek veya farkında olmadan bırakıp gitmişler.
Molla Ömer dedemiz bu çocukları arabasına alıp Kilis’ e getirmiş.
Yolda rastlayan tanıdıklar ona,
- Zenginsin bir ikisini evlatlık alırsın deyince
- Alamam ! Kanları kanıma karışmasın ola ki büyüdüklerinde benim uşaklarımdan biri ile evlensinler. Caiz olmaz demiş.
O dönemde Kilis’ te ne yetiştirme yurdu ne de teslim edeceği bir yetkili bulamayınca çocukların hepsini alıp Antep’e gitmiş.
Orada hükümet konağına varıp çocukları teslim etmiş.
Zaten bu gibi çok çocuk getirdikleri için kimini oradaki aileler evlatlık almış, kimini yurtlara koymuşlar.
Ben bu anlatılanları dinlerken ne kadar üzüldüğümü anlatamam.
Sessizce bir köşeye çekilip, ağladım o çocuklar için.
Niçin? Neden bırakıp gittiler onları aileleri diye yıllarca sorguladım.
İlk okula başladığımda yetiştirme yurdundan sınıfımıza gelen mahcup ve mahzun arkadaşlarım vardı. Her gün sıraya girerek başlarında bir abla ile okula gelir, okul bitince de giderlerdi. Onlardan birisinin ismi hala aklımdadır. Gülderen Dere!
Yıllar sonra onu çok aradım ancak imkansız bulamadım.
Onları da Ermeniler bırakıp kaçıp gitti sanırdım.Üzülürdüm hem de çok üzülürdüm.
Oysa ki aradan neredeyse 60 yıl geçmişti.
Şartlar ne olursa olsun hiç bir anne ya da baba evlatlarını geride bırakmamalı.
Geride kalan çocukların ne halde yaşadıklarını, psikolojilerini, hayatın onlara sunduğu acımasızlığı düşünemiyorum bile.
06.12.2024
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.