Hata Oluştu (Ö)
Ölülerin anmasında toplanmıştık, çok eski ölülerin. Çünkü anı bugünü kaybetmiştik, yarınımız meçhuldü. Aczimiz mutlaktı. Cesaretimiz ise çok yavan. Tek tek avlanıyorduk Karanlık Ormanda. Daha avlanmadıysak şansımıza diyordu ulu bilge. Ulu bilge çok şey bilirdi, lakin o da alt türdü sonuçta, bizim gibi. İnsandık ya, daha kurtulamamıştık bu zavallılıktan.
Yıllardır görüntüler durmak bilmeyen yağmur gibi gözümüzden zihnimize akıyordu, daha üstün bir canlı olabilirdik, mesela bedeni metalden bir robot veya düşünebilen konuşabilen becerisi olan bir hayvan, yani giyime kuşama ayakkabıya hatta ahşaptan betondan vb vs sığınağa ihtiyacımız olmazdı. O yüzden diyorum mecbur bir şekilde yaşam döngümüz melezlenmeye. Kim ne derse desin gelecekte bunlar da mutlaka yapılacak işte. Ondan önce bilmem kaçıncı çöküşünü yaşamazsa insanlık alemi. Lakin bana ne ki, fazla da zaman kalmadı hani şunun şurasında 40 güneş yılı daha ya yaşarız yaşamayız değil mi?
Bazı ölmüşlerin güzel sözleri mi desem etki eden sözleri mi desem bilmem, ama bir ölmüş şöyle demişti; ... gülüp geçeceksin.
Duyduğuma yani okuduğuma göre AB rh pozitif kan grupları diğerlerine göre daha zeki oluyormuş. Her şeyin önceden belirlendiği bir sistem içinde yaşamak ve yarışmak tam cahillere göre olmalı. Bir zaman kan grubumu ölçtürmüştüm, AB yazıyordu, sonradan yine ölçüldü bu sefer A çıkmıştı. O yüzden hangi kan grubu olduğumu sorduğumda kendime, galiba A ama AB de olabilir diyorum, sonra askerlik künyeme bakıyorum sonra da ehliyet bilgilerime. Hala tam olarak öğrenemedim. Hayır hayır benim uydurmam olabilir bunlar, zihnimin bana oynadığı bir başka oyundur belki de, sonuçta A’yım ben Ab değilim, Lakin bunun ikilemini hep yaşadım, nedenini düşünüyorum; zihnimi yokladığımda ihtimalen herhangi bir kurumda lise yıllarımda kan grubu yazan herhangi bir belgede elle yazım sırasında Ab yazılmıştı, aklımda kalmış olabilir lakin sonradan hep A çıkıyor. Belki de bu benim uydurmamdır. Çünkü kan grubu değişmiyor değil mi yaşam sürecinde. Yani ben zeki değilim. Bilim öyle diyor, lakin bilim de değişiyor devamlı. Bir yorumda okumuştum, insanlık daha kan üretmeyi başaramamış. Çok mu zor ki kan üretmek laboratuvarda. Bilmem, sevmem ben kanlı işleri. Ne o cıvık cıvık bir sıvı. Lakin işte dünya aleminde cıvıklık kandan kaynaklı. Yani bizi yaratan veya programlayanlar bunu bile bile böyle yapmış olmalı. Geçilen son 10-12 bin yılda 500 yıl yaşayan duymadım pek. Yani ışıktan bir döngümüz olabilirdi mesela, bizi bu hale koyanlar onu da becerebilirdi yani. Ne bu ya hu, göz yaşı cıvık, kan cıvık, dışkımız cıvık, terimiz de cıvık yani. Yani akışkan.
Oysa biz insanlar katıların kuluyuz, katılara değer veririz, katının içine ruh koyar üzerinden mana ticareti yaparız. Dünya üzerinden bir çok mağarada cıvık yaşam türü taşın önünde düşünür durur, ha keza tahtanın ve örtünün önünde değil mi? Üzülüyorum bu halimize ister istemez.
57 yaşındaki bir evlat 75-80 küsür yaşındaki annesini öldürmüş diyor haberlerde. Bebeklerini satan anne haberleri de çıkıyor ara sıra. Hele aşk meşk konularında haberlerden geçilmez internet sayfaları.
Yörüngesi kaymış bir türüz sanırım yıldızlar aleminde. O yüzden fazla da şey etmemek lazım. Yukarıda yazılanların günlük yaşamımla bir alakası yok, kimsenin de yoktur, lakin sistem tıkanıyor ve çöküyor dünyada. Yoksa bu algı mı, hem bana ne sistemden, sistem denilen ister ben yaşarken çöksün ister ben öldükten sonra yani beni ne ilgilendirir ki.
Şehirleri tavuk kümesine benzetiyorum arada. Tavuk üretim tesislerini incelediniz mi hiç olmazsa internetten veya bir beldede 10 binlik-20 binlik bir tavuk kümesine girdiniz mi? Gördünüz mü yollarda tavuk kamyonlarını hiç. Sanki bir avcı veya insanı kümeslere koyup alem tezgahlarında satacak bir gemi bekliyorum gökyüzünden gelecek.
Ana akım olan bir çok şeyin yalan olduğunu anlamaya başladığınızda geriye uçmaktan başka çareniz de kalmaz, lakin diyorum ya, kanatları olmayan bir türüz. Uçabilmek için çok şey arıyoruz, çok fazla iş ve işlemden geçiyoruz. En kolay uçma yönetimi lunaparklardaki oyuncaklar, lakin onlar da tam uçmak sayılmaz hani veya yamaç paraşütleri olabilir çevrenizde. Diğer türlü işte a noktasından b noktasına giderken uçağa binersiniz bir vakit sonra inersiniz lakin bu da uçmak sayılmaz. Kimi kandırıyorum ki, uçamıyoruz sonuçta.
Seri cinayet haberleri de çoğaldı bu ara. İnsanımız cinnet geçiriyor sanki. Orta okul yaşlarındaki çocuklardan, 60’lık 70’lik ihtiyarlara kadar çok fazla katil türedi toplumda. İnsanlar kaldıramıyor yokluğu ve yoksunluğu rahata erdikten sonra. O yüzden siydik yarıştırmaktan yoruldu dünya toplumları lakin bunun yanında da saatli bomba gibi insanlar.
Bu tür ortamlarda yüksek kesim bulunmaz pek, yüksek kesim dediğim emri altında en az 100 den başlayıp 500, 5000, milyon vb vs olduğu insanlardan bahsediyorum. Ve onların korumaları olur çevrelerinde. Hatta onların kendi gıclarını temizlediklerini bile düşünmek biraz abes olur sanki vardır gıç temizleme makineleri, siz hiç bir devlet başkanının çöp topladığını gördünüz mü veya bulaşık yıkadığını, ayakkabısını boyadığını, çağdan çağda değişse de görüntüler veya yönetim sistemleri...
Özür dilerim konu dağıldı, klavyenin canı sıkıldı.
Ölülerden bahsetmekten nefret etmeye başladım, ölmüşlerden. Lakin bizlerin önüne ölü edebiyatını koydular yem diye, bizler de yedik mecburen çünkü başka bir şeyiniz yoktu yiyecek, hiç ölü eti yediniz mi, canlı insan eti yenildiğini biliyordum da acaba ölü insan eti yediniz mi diye merak ediyorum. Yer misin sizlere sunulsa, hiç olmazsa yemden daha lezzetli olmalı değil mi?
Belki de vardır diğer galakside dünya lokantası gibi bir yer, arada bir avcılar gelip hayvanlardan, balıklara, insanlardan , böceklere heybelerine toplayıp satıyorlardır oralarda. Çok fazla duymadım ama olabilir diye düşünmesem de olmuyor .
Yani şanslıyız bizler bir bakıma çünkü karnımız doyduğu için buralarda siydik yarıştırabiliyoruz fikir diyerek veya siyaset veya ideoloji veya din veya spor müsabakası, yok yok hak yemeyi sevmem, spor muhabbeti yapan nadir yazı veya şiir okumuşumdur, genelde aşka sevgiye hasrete özleme ve siyasete ve dine ve isyana şiirler ve yazılar çıkıyor karşımıza.
Acaba insan üstü olsak yine şikayet eder miyiz ki?
Burada özür dilerim bir gülücük koyayım:) Tanrının hayıflandığını şikayet ettiğini hiç duydunuz mu? Sahi Tanrı neden şikayet edecek ki.
Yeni bir soru çıktı abes olanından işte. Tanrı olsanız neden şikayet edersiniz.. Olmadığınıza göre ne diye yaşıyoruz ya hu...
Ölülere saygılarımla efendim.
En sevenlerinize emanet.
Y.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.