Sakin Ol
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sanki hayat kelimelerden ve sözlerden ibaret. Yani anlam katan şey nedir ki zihnimize ve ruhumuza. Şekiller mi? Anlam yüklüyoruz olura olmaza, olmayacak şeylere ve bu yüzden de başlıyor insanların arasındaki mücadeleler ve insanın kendisiyle mücadelesi.
Mesela çok büyük denilen insanlar bir kaç laf ediyor yüzlerce yıl aktarıla aktarıla oluyor sana atasözü. Tabii geçmişten günümüze gelen hayvan veya bitki veya varsa uzaylı sözü ve cümlesi yok. Ha keza Tanrı veya Allah sözü denilenlerin de ne denir, kanıtı yok.
Bizim kültürün lügatinde, ortalama 5 bin yıllık lügatte; "Ol" sözü var Tanrı’ya yani Allah’a atfedilen. Bilim Dünyası bunu Bing Bang olarak alıyor. Yokluk birden hareketlendi.
Veya önce kalem vardı, Tanrı yaz dedi, yazdı kalem.. Bu tür anlatılar çok ortaçağ kitaplarında. İncil’den bahsedemem çünkü öyle ahım şahım okumadım, ha keza Tevrat ve Zebur’u da. Kurandan bahsetsem kesin uçurur bedenimi bin parçaya müftü takımı..
Müftü takımı demişken, bugünkü haberi sizinle paylaşayım. Lakin Din Karşıtları atlamasın zaten biz onların ne halt olduklarını biliyoruz der gibi..
Olay şu ki; Kuran Kursunda, Hafızlık öğrencisi olan bir kıza, bir imam ilgi duyuyor,
"Adana’da bir imam 14 yaşındaki kızı taciz ettiği iddiasıyla, kızın 16 yaşındaki ağabeyi tarafından öldürülmüştü. İmamın taciz ettiği iddia edilen küçük kız gözyaşları içinde açıklamalarda bulundu. 14 yaşındaki F.A., "Kıyafet almak için beni dışarı çıkartıp arabasında elimi tutup öpmeye başladı, buralardan gidelim" dedi. Ağabeyinin madde bağımlısı olmadığını savunan F.A., onun sigara dahi içmediğini söyledi ve dikkat çeken birçok açıklamaya yer verdi."
Kızın ailesi kaç sefer İmamın bağlı olduğu Müftülükle falan yüz yüze görüşse, savcılığa suç duyurusunda bulunsa da, kızla görüşen Müftünün Eşi, olayı kapatmaya, Savcılık da kızın ailesinin dilekçeleri takipsizlikle sonuçlandırıyor.
Haberin devamını kendiniz okuyun, yormayın yorgunu. Sonuçta kızın abisi, bu olayı anne ve babası konuşurken duyuyor ve küplere biniyor ve imamı öldürüyor, sonra basında sigara da içmediği söylenilen çocuk yani kızın abisi uyuşturucu bağımlısı olarak gösteriliyor.
1- Çok dillendirildi; 6 yaşındaki kızların durumu yani nişanlanmaları, evlendirilmeleri vb vs .. Veya büluğ çağı olayı, yani dinlerin insana bakış acısı; bulüğ çağıyla başlıyor genelde, yani günümüzde çocuk dediğimiz insana kimilerine göre kızlarda 9 yaş erkeklerde 12 yaş falan, çocuklar yetişkin kabul ediliyor ve sağdaki melek iyilikleri soldaki melek kötülükleri yazmaya başlıyor.
2- ... Demeyeceğim, konuyu başka bir boyuta taşıyacağım..
Sabiha Gökçen, Tunceli’yi bombalıyor, Emri veren devlet büyüğü, emri uygulayan bir asker ve sanırım ölen iki güç arasında kalan yüzlerce insan.
Şimdi Tanrı olsanız veya kendinizi Tanrı veya Allah yerine koyun ve bu iki olaydaki masumu, zalimi ,ahlaksızı, zorbaya sağlı sollu melekler olarak günah ve sevap puanları verin. Olayları didik didik edin, olayın içinde bulunan tüm insanları, aileleri, kızları, erkekleri, anne ve babaları, askerleri, emir verenleri ve uygulayanları vicdanınıza göre yargılayın hadi. Lakin vicdana gelmeden önce her iki olayın da inciğini cinciğini harf harf kelime cümle paragraf paragraf araştırmalısınız değil mi?
Günümüzün anlayışı ile Eski Kuşak inançlar ile eski kuşak devlet ve millet, hiyerarşi veya toplumu ve insani ahlakı ve olayları inceleyin.
Hadi zıplayalım...
Denilir ki, nereden duydum veya okudum veya dinledim bilmem. Yarım asır içinde Avrupa’dan başlayarak eski nesil devletler yıkılacak. Yani halk eski nesil anlayışı belki tarihte olduğu gibi ayaklanmalar ile dağıtıp atacak, kan gövdeyi götürecek.
Denilir ki, eski nesil dinler; bunlara ekseriyetle; orta doğu dinleri ile uzak doğu dinleri, hepsi tarumar olacak, yeni nesiller bunlara rağbet etmeyecek. Lakin kim bu yeni nesiller. Bizler bu yazıyı okuyanlar bu olayları görecek, okuyacak veya tecrübe edecek miyiz? İhtimalen hayır.
Yine karşımıza gelen bir diğer konu da robotlar, algoritmalar, yapa zeka.
Ekonomi her toplumda birinci öncelik. Mesela günümüzden 400 yıl önce 13 yaşındaki bir insan topluma ekonomik olarak nasıl katılıyordu?
Tarlada, sürü peşinde veya avda mı veya herhangi bir zanaat işinde çıraklıkla mı?
Geçenlerde 13 yaşında bir genç, ismini duyduğunuz kripto paralardan yani en bilineni Btc, çeşitli versiyonları olarak Meme Coinlerin birinden üretiyor, bu ürettiğini coini forumlarda, ekonomi sitelerinde, sosyal medya uygulamalarında yayıyor ve reklamını yapıyor. Tüm bunları yarım saat içinde yapıyor ve belki de ülkemizi göz önüne alırsak yıllık bir memurun kazandığı parayı kazanıyor.
Evet evet son 3 ayda epey çozuttum, çünkü evime robot süpürge girdi. Bir çok bilim kurgu izlesem kitaplarını veya bilim kurgu üzerine belgeseller makaleler okusam da, ortalama 45 cm eninde 10-12cm yüksekliğindeki dairesel süpürge benim zihnimi aldı aldı yere vurdu, uzaya savurdu, deryada boğdu, depremde gebertti resmen.
Özür dilerim efendim, konumuz neydi?
Tanrı, devlet, din, kız, erkek, çocukluk, yetişkinlik, askerlik, isyan, bomba ve sonunda da teknoloji ve robotlar mı?
Tüm bunları kendi içinde bağlayıp bir de diğer paragraflarda değindiğim olaylara hemi de kronolojik olarak nasıl bağlayabilirim ki, klavyemizin, üslubumuzun gücü buna yeter mi?
Ülkemiz resmen sömürge gibi yönetiliyor, bir ara Anadolu için Kızılderililere uygulanan asimilasyon uygulanıyor diyordum. Lakin uygulayan kim? Herhangi bir zihin mi, şair yazar mı, örgütlü devletli, mafya mı, istihbarat kuruluşları veya Anadoluda gözü olan holdingler veya şirketler mi? Kimdir bizi evirip çeviren Tanrı mı ?
Rusya’da yeni bir yasa çıktı, çocuk sahibi olmanın olumsuz yanlarını dile getirenlere ceza öngören bir yasaydı. Yani yazamazsınız o yasaya göre, aile, erkek kadın, aile, çocuk üretimi veya toplumsal konuları irdeleyerek vb vs. Neden, çünkü, Rusya’ya asker lazım, şimdilik asker olarak da insan lazım. Aynı süreçten iki toplum da; Osmanlı-Rus savaşı sırasında da geçmişti yanlışım yoksa. Yani nüfus sayısının yani asker sayısının savaşa etkisi gibi düşünün.. Bir taraf sırf bu yüzden savaşta bir cepheyi kaybetmişti veya savaşı falan işte.
Yavuz, Mısır Seferinden sonra Osmanlı Hazinesine kilit mi vuruyordu veya bir mühürle mi mühürlüyordu, kim benden daha fazla hazineyi doldurursa ancak o zaman kendi mührünü bastırsın mı demişti ne? Tarihi anekdotlarda yazılır çizilir. Yani ganimeti aldı geldi İstanbul’a yığdı. Belki de o çağ onu gerektiriyordu.. Gerçek şu ki; bencesi sencesi yok, insanlık tarihi vahşi bir tarih... Ne kılıç dönemi ne makine dönemi bunu değiştirmedi. Hala aynıyız dünyada vahşi ve kısa ömürlü bir türüz.
Veya Muhammed bir söylentiye göre 11 kadına (veya o şekilde bir sayıda kadını işte, 9 mu 11 mi aklımda değil) din öğretmek için himayesine almıştı, inanırsın inanmazsın o ayrı mesele, hatta bu olayları deşeleyen eski bir müftü olup sonradan dini terk eden bir yazar veya ilahiyatçı da kurşunlanmış mıydı? (Turan Dursun olayı sanırım)
Veya Japonya ikinci dünya savaşında ABD’ye çıkartma yapsaydı ve ABD’nin bir bölümünü işgal etmesinin yanında Çin’i kolonileştirseydi dünyamız nasıl olurdu? Önce okyanusta savaşı kaybeden Japonya sonra da iki atom bombasına teslim bayrağını çekiyordu...
Dünyanın son 10-5-3- bin yılı bu tür olaylara dolup taşıyor değil mi?
Şimdi yukarıda değindiğim tüm olaylar, zihnimin damarlarında veya zihnimin dalgalarında gelip gidiyor benim, sahi siz hiç tüm bunları birbirine bağlamayı denediniz mi? Tüm dünyadaki olay akış şemasını kronolojik olarak yazabilir veya yorumlayabilir misiniz, birbirinden bağlantısız görülen aslında her biri de zaman ve mekan düşünülünce birbirine bağlı olaylar değil mi?
Uleyn Dünyevi nasıl bir yazı bu. Ne anlatıyorsun dunkoff, zombilerin şafağına mı geleceksin yazının sonunda. Leyn oğlim manyak mısın, sırf bir dizi izlerken hiç alakası olmadan bir ilham geldi de bu yazıya mı başladın, şimdi de nasıl bağlayacağım yazının sonunu diye ıkınıyorsun... Hangi diziyi izliyorsun de bakem.
Dur leyn köfte, link vereyim yok yok, adını vereyim dizinin, Kore Dizisi ya hu; kişisel gelişim ve romantik komedi türünde olmalı: Oh My Venüs’tür dizinin adı.
Yani bu diziyi başka bir diziden buldum. Yani başka bir dizideki oyuncuyu araştırdım, o oyuncunun diğer dizi ve filmlerine bakarken bu dizi çıktı karşıma..
Dünya yaşamı da böyle, daha doğrusu zihin dünyamız işte; Adem ve Havva’dan veya tek hücreli evrimden veya antik uzaylı teorisinden yola çıkarak konudan konuya saçmalıktan saçmalığa, değerden değere veya değersizlikten değersizliğe atlaya atlaya bir şeyler öğrendiğimizi, dünyayı tecrübe ettiğimizi, anlam bağlantısı kurduğumuzu düşünüyoruz lakin sonuçta sıfıra sıfır elde var bir bardak köpüklü kahve...
Dünya siyasetçileri, dünya yasaları, dünya dinleri özelden genelde genelden özele bu çağdaki bireyselliğin ve robotik işleyişe giden zamanın içinde çok geri kaldı.
Osmanlı İran savaşlarında Osmanlı Anadolu’da tüfek yani teknoloji gücüyle İran’ yani Fars’ı yenmişti, ha keza İstanbul merkezli Türk, Asya Merkezli Türk’ü yenmişti desek daha doğru. Abd atom bombasıyla son dünya savaşından sonra yörüngeyi eline aldı, son ABD seçimlerinde de oluşan kabinenin ABD’nin şimdiye kadarki en zengin kabinesi olduğu yazılıyor.
Sen de dünya yaşamı içinde oğlum büyüsün iş bulsun, bir kız bulsun sevsinler mutlu bir aile kursun veya kızım hafize olsun, ailem şirketleşsin, zenginleşsin, arabayı yenileyeyim, yarın sabah kahvaltıda ne yesem veya faturalara zammı geldi diye vb vs düşün ve yaşamaya çalış.
Bu çağ insanı ve insani olanı geride bıraktı arkadaşlar. Tekerleğin dünya kültüründe açtığı yol neyse, yeni tekerleğimiz de internet, sinyaller, robotik kollar, en üstünü de Yapay Zeka. Daha hiç bir edebiyat platformunda bu yapay zekayı anlayan veya anlatabilen kalem çıkmadı daha doğrusu klavyeye basan olmadı.
İnsanların tepkileri tu kaka, ağzına sıçarım ben yapay zekanın, duygusu nerde duygusu o zekanın falan diye sümkürmekle meşgulüz, hatta yapay zekanın fişini çekmekle bile durdurabileceğini düşünen düşünürlerimiz, şairlerimiz var.
Leyn Dünyevi, hadi seni dünyanın en büyük şirketinin sahibi olarak atadım veya tüm dünyaya sandıkları koydum sen seçildin yeni liderimiz, düzelt ve anlam kat insanların yaşamına. Hadi leyn, yapsana, hokus pokus yapsana. Tanrıyı indirsene gökten yere veya ruhu söküp bedenden konuştursana, hadi leyn çözsene beynimizi zihnimizi tüm çıplaklığıyla...
Köfte seni işin gücün tırı vırı... Senin yazacağın yazıya tüküreyim emi.. Tüh senin klavyene... Sen var ya Dünyevi, hani şu film vardı ya, Yüzüklerin Efendisindeki Göz gibisin, bir tane çocuk o yüzüğü Hüküm Dağı ateşine attı sen de patladın gittin.. Gözlerini yuvalarından uzatıp internete bağlasan bile ne fayda. Bom.. Bir meteorluk işiniz var lan sizin, dünyeviler sizi, alt tür, cahiller ordusu gibisiniz tüm insanlık olarak...
İnsanı bir böcekten ayıran özellikler nelerdir?
Şimdi gelelim kuru fasulyenin faidelerine...
Benim bu yazıda yazdıklarımı 13 yaşındaki bir çocuk özetleyebilir mi veya yorumlar mı?
En sevdiğinize emanet olunuz efendim.
Saygılarımla.
Y.
YORUMLAR
Elbette sakin olmak lazım.
Kalemi eline alınca 10 yazılık roman gibi yazmamak lazım.
Bize de yazık da.
Selamlar saygılar.
Yinsani
selamlar saygılar efenim
Yinsani
selamlar saygılar efenim
Suat Zobu
Bilim adamı konferans vereceği salona girince bakmış bir kişi var. Adama,
- Ben daha kalabalık bekliyordum ama bakıyorum bir kişisiniz. Size yalnız başınıza konferans vermemi ister misiniz?
- Beyim ben konferanstan anlamam. At yetiştiririm. 50 attan biri harada kalıp diğerleri kıra çıksa o bir atı aç bırakmam. Ona da yem veririm!
Bunun üzerine bilim adamı konferansı vermiş. Adam da sabırla dinlemiş. Sonunda “Beğendin mi?” diye sormuş bilim adamı.
- Beyim ben konferanstan anlamam. At yetiştiririm. 50 attan biri harada kalıp diğerleri kıra çıksa o bir atı aç bırakmam. Ama 50 atın yiyeceğini de onun önüne yığmam.
:) Selamlar sevgiler.
Beş benzemez konuları
:))
Benim de en çok anlamadığım iki satır tarih okuyup Atatürk gibi bir dahinin kendi zamanı içinde aldığı kararları sorgulayacak cesarete sahip olanlar. Benim ayda okuduğum beş kitabın en az ikisi Atatürk üzredir ama o cüreti kendimde bulamıyorum. Valla benim 13 yaşındaki oğlum bile bunu yapmaz, haddini bilir. İmladan haberi olmayan insanların şiir kitabı çıkarmaları gibi bir cüret bu sanırım. Bile isteğe de yapılıyor olabilir tabi. Zamanında fetönün ya tutarsa, ya yedirirsemci mısır koçanı tarihi az tahrif etmeye kalkmadı. Türk Milleti zekidir! Su akıp akıp sonunda Anıtkabirin önünde yolunu buluyor. Bir dahinin yarattığı muhteşem bir Cumhuriyette yaşıyoruz. Günümüzde bir takım depremler geçiriyor olabiliriz. Ülkenin federasyonlara ayrılmaya çalışılarak BOP tıkır tıkır çalışıyormuş gibi görünebilir. Ancak bu Cumhuriyetin sahibi milyonlarca Mustafa Kemal var. Teymenlerimiz de bir tür kumpas mağdurudur. Tarih herşeyi not alıyor.
Benim ne yapay zeka ile işim olur ne de evde japon korsanı bir süpürgem var. Ama mükemmel bir görüşe sahibim. Bir öksürükle ayırıcı tanı yapabilirim. Bir cümleden karşımdaki insanın ne yöne baktığını anlayabilirim. Bence Rusyada insanın değerini hala biliyor. Bir robot nereden bilsin kendisini kamufle etmiş birinin dost mu düşman mı olduğunu. İnsan bilir!
Sakin olalım ama yine de
:))
Sevgilerimle...
Yinsani
Çankaya'nın yeni yeni faaliyete geçtiği yıllarda Paşanın odasında konu polis veya bekçi seçimlerine gelir.
Millet savaş yorgunu, savaşın dokunmadığı neredeyse bölge ve aile kalmamış. İnsanlar işsiz. Kahvehanelerde toplanır. Ankara'nın belli başlı muhitlerindeki kahvehanelerden eli yüzü boyu posu düzgünlerden seçim yaparız gibi bir hava oluşur.
Paşa konuşmaları dinler; sonra yanında yıllarca bulunan bir askeri odaya çağırtır, ismini hatırlayamadım, Mesela Mesut diyelim ismine..
Mesut silahında kurşun var mı, var Paşam. Sık o zaman şu tavana bakalım, var mıymış. Mesut şaşar, lakin basmaz tetiğe, neden Paşam der. Sıksana Mesut, Nedeni nedir Paşam durduk yerde niye odada basayım tetiğe vb vs.. Yani Mesut dediğini yapmaz Paşanın.
Paşa yanındakilere şu muhitten şu kahveden polis veya bekçi olabilecek birini alın gelin der. Mesela diyelim ismine Tuğrul.
Tuğrul'a derler ki polis veya bekçi olacaksın, maaş şu, görev şu vb vs...Şimdi Paşanın huzuruna çıkacağız, çakı gibi dur vb vs. .
Tuğrul odaya girer, hoş geldin beş gittin nerelisin ne yaparsın..
Paşa, Tuğrul'a bakar, silahına bakar, sorar silahında kurşun var mı, var Paşam, Sık ozaman şu tavana da bir görelim.
Tuğrul emri ikiletmeden odadan bulunanların içinde sıkar tavana...
Paşa yanında bulunanlara döner ve der ki; ( sözler tam aklımda değil, nette de bulamadım canlandırmayla. )
Şu an bir emrimle polis olarak düşündüğünüz Tuğrul'a hepinizi vurdurabilirim, ancak Mesut'a emir de versem, şu odanın içinde tetiğe basmaz der.
Günümüzün Atatürkçüleri de Tuğrul gibi işte.
Ülkemizin üzerinde oynanan oyunlar artık belli, lakin millet yer mi yer, sağı da solu da, sünni alevisi de, etösü fetösü de, teisti deistti de vb vs bir şekilde yedirilir millete. Yemedim diyen varsa yalan söyler, Yedik mi yedik, her dönemde yedirdiler, altta kalanın canı çıksın denir.
Sözü özü; Bize Mesut'lar lazım Deniz Hanım, Tuğrullar değil değil mi?
Saygılarımla.
Den(iz)
Neyse sohbete doyum olmaz, iş var beklemez.
Görüşürüz.
:)
Yinsani
lakin müsterih değilim, olamam da, çünkü dijital kapitalizm herkesi yuttu yutacak...
konu tek bir yere odaklanacak gibi de değil.
sizlere bol tebessümlü ve sağlıklı ömürler dilerim..