- 335 Okunma
- 5 Yorum
- 13 Beğeni
Üçüncü şahsın yazısı
yeryüzü bir bekleme odasıdır. hiçbir yere varamayacağımız trenlerin hiçbir saatte gelmeyecek olan seferlerini bekleriz burada. kiminle geldiğimizi unutur kiminle gideceğimizi asla bilemeyiz. zaman kum saatinin boynunu büken bir cellat gibi akar. sessiz ve yavaş ama hep öldürerek. bizse avuçlarımızdaki birkaç şiir yaprağına tutunuruz. ne kökü vardır onların ne de göğe değen dalları. yine de bir mezar taşının önüne bıraktığımızda bir görevimizi yerine getirmiş gibi hissederiz. şair başka nasıl teselli bulur ki bu sonsuz yalnızlıkta.
bir şehirde her şeyin unutulduğu bir köşede mezar taşları birbirine yaslanır. rüzgâr üzerlerindeki isimleri silmeye çalışır. yağmur harflerin arasındaki çukurları doldurur. ama birileri gelir. bir çift el o taşların üzerindeki tozları alır. bir çift göz o harfleri tekrar tekrar okur. bir çift ayak ölülerin arasında dolaşır ve sessizlikte bir aşk arar. belki bir şiir belki bir şair belki sadece bir hatıra. çünkü insan unutulmaktan korkar. unutulmanın mezarını kazmak ölümün kendisinden daha korkutucudur.
ve insan şiiri dinler. çünkü şair hep çok konuşur. şair hep kendi hikâyesinin peşindedir. ama aşklar sessizlikleriyle konuşurlar. bir mezarın başına eğildiğinde kendi vicdanının sesini duyarsın. kendi yalnızlığını okursun o taşlarda. kimi zaman bir çiçek iliştirirsin üzerine. bir özürdür bu belki de bir veda. ama kökü olmayan bir şiir ne kadar uzun süre dayanır ki. insan unutulmuş bir aşk gibi kökünden kopar ve yalnız kalır sonunda.
bazen bir yabancıyla karşılaşırsın o sessizlikte. o yabancı belki de senden bile daha kaybolmuştur. bir şiir arar bir aşk bir hatıra. ama ne şiirler tamamdır ne de aşklar. sadece ararsın. çünkü aramak şairin doğasında vardır. bulduğunu sanır bir taşın önünde durur birkaç kelime mırıldanır ve gözyaşlarını yağmura bırakır. sonra o mezardan bir başkasına geçer. aramak hiçbir zaman bitmez. çünkü arayış şairin sonsuz yalnızlığını örten ince bir perde gibidir.
ama sonra o yabancı da gelmez olur. bir gün iki gün bir hafta bir ay. o mezar taşlarının arasında dolaşan ayak sesleri kesilir. sessizlik yeniden hüküm sürer. işte o zaman bir kez daha anlarsın. bu dünyada ne kadar çok insan olursa olsun herkes yalnızdır. çünkü herkes kendi mezarını taşır içinde. herkes kendi yalnızlığını gömer bir yerlere. ve belki de bu yüzden bir şiirimiz olsun isteriz. dualar edebileceğimiz otlarını koparabileceğimiz başına çiçekler dikebileceğimiz bir aşkımız olsun. çünkü bir aşkımız varsa hâlâ bir yere aitizdir. hâlâ bir şeyler hissedebiliriz.
belki de şairin bu dünyadaki en büyük duası budur. yalnız kalmamak. ama biz en çok yalnızlığımızda büyürüz. çünkü yalnızlık insanı kendisiyle yüzleştirir. bir mezarın başında bir yabancının bakışında bir aşkın solgun yaprağında. yalnızlık bizi kendi gerçeğimizle tanıştırır. ve o gerçeğin içinde hiçbir zaman unutulmayan bir şiir buluruz. çünkü insan aşklar arasında yürürken aslında kendi ruhunun mezarını arar.
YORUMLAR
Anlamlıydı . Belli ki bir cevap niteliğinde "üçüncü şahsın yazısı" ..Birinci şahıs ve ikinci şahısların da yazısı var ki isnad edilerek yazılmış.Edebiyatın bu edebi yönünü seviyorum.Yeni ve muhkem yazı ve şiirler çıkıyor ortaya.Biz de nemalanıyoruz.Kaleminiz çok maharetli ,hep yazmanız dileği ile ..Sağlıcakla.Saygıyla.
CaNMaYBuL
Bu yazının bir geçmişi , öncesi yok.
Sadece güne gelen yazının rezilliğini örtmek için
hemen bu yazıda şairi, şiiri ve aşkı öldürmek istedim.
Çünkü ayıptır…
Ersan Kuneri bile bazen
daha edebi bir dil kullanabiliyor Netflix’te…
yani kooperatif kemal’in durumu maalesef hem seçki hem de güne gelen tazıdan daha edebiiii..,,
sevgiler değerli dostum