- 146 Okunma
- 2 Yorum
- 6 Beğeni
Âdem Rolünü Unutursa
Bugün şöyle bir baktığımızda, modern dünyanın hızlı değişimiyle birlikte cinsiyet rollerinde de bir başkalaşım yaşandığını rahatlıkla görebiliyoruz. Bu dönüşümün kökeninde teknoloji, bireysellik, ekonomik baskılar ve toplumsal değişimler yatarken, köklü değerler ve roller de yeniden şekilleniyor. Ancak, bu değişim her zaman olumlu yönde olmuyor; tam tersine, rol kaybı ve karmaşaya neden oluyor. Özellikle erkeklerin, Allah’ın kendilerine yüklediği asli rolü unutmalarıyla başlayan bu dönüşüm, hem kadınlar hem de erkekler arasında bir memnuniyetsizliğe yol açıyor. Bugünkü yazımda erkeklerin yaşadıkları rol değişimini ele alacağım.
Erkek, tarih boyunca toplumun direği, koruyucusu ve destekçisi olarak anıldı. Bir erkeğin görevi; ailede, toplumda ve hayatın genelinde sorumluluk alması, güven vermesi ve gerektiğinde öncü olmasıydı. Ancak son yıllarda, bu geleneksel rol yavaş yavaş silikleşmeye başladı. Günümüzde bir erkeğin sağlam bir duruş yerine naz yapması, hediye ve eşinden daha fazla ilgi beklemesi veya sorumluluktan kaçınması garipsenecek bir durum olmaktan çıktı. Çünkü çevremizde bu tür erkekler çoğaldı ve normalleşmeye başladı. Şimdi bu durumun kadınların daha da hoşuna gittiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Kadınlar bu durumdan oldukça rahatsız, çünkü yanlarında güven veren, kendine yetebilen ve sorumluluk sahibi bir eş/güç arayışındalar.
Bu, kadınların sadece "güçlü erkek" beklentisinden değil; iki cins arasındaki doğal dengenin bozulmasından kaynaklanan bir rahatsızlık. Her bireyin farklı özelliklere ve tercihlere sahip olması doğaldır, ancak toplumsal bir düzeyde bakıldığında, erkeğin rol kaybı birçok karmaşaya zemin hazırlıyor. Zira denge bozuldukça, hem kadınların hem erkeklerin kimlikleri arasında çatışma doğuyor.
Erkeklerin feminelleşmesi, yani daha kırılgan, duygusal ve ilgi bekleyen bir role kaymaları toplumda yeni bir kültürel kod oluşturuyor. Erkeklerin bu şekilde dönüşmesi, aslında birçok faktörün bir araya gelmesiyle oluştu. Çoğu erkek artık daha bireysel ve konfor odaklı bir yaşam sürmeyi tercih ediyor, çoğunlukla uzun süreli sorumluluk almaktan çekiniyor. Bu yeni durum, kadınların geleneksel olarak üstlendiği rol ve beklentilerle de çelişiyor. Kadın, kendi duygusal dünyası ve ihtiyaçlarıyla ilgilenmek yerine, duygusal destek talep eden bir erkek figürüyle baş başa kalıyor. Bu durum, kadınları daha fazla yük üstlenmek zorunda bırakıyor; yani hem geleneksel kadın rolünü hem de ilişkideki liderlik rolünü bir arada yürütmeye zorlanıyorlar. Bu konuyu bir sonraki yazımda ele almayı düşünüyorum.
Bu karmaşayı çözmek için ilk adım, hem kadınların hem erkeklerin rollerini ve topluma olan katkılarını yeniden düşünmesiyle atılabilir. Erkekler, Allah’ın onlara yüklediği görevi, yani koruyucu, güven verici ve güçlü olma sorumluluğunu yeniden hatırlamalı. Bu rol, yalnızca fiziksel bir güç veya sertlik değil, aksine duygusal bir olgunluk ve irade gerektirir. Erkek, ailesine, topluma ve eşine karşı sorumluluğunu bilerek hareket ettiğinde, kadınlar da kendilerine düşen role daha rahat odaklanabilirler.
Kadınlar ise bu dengeli ortamda, kadınlıklarını, duygusallıklarını ve özellikle anneliklerini daha rahat yaşayabilirler.Erkekler de babalık ve eş olma görevini tam anlamıyla yerine getirmiş olacaktır. Zira toplumsal denge, her iki cinsin de kendi içsel güçlerini, farklılıklarını ve katkılarını sunduğu bir ortamda sağlanabilir.
Özetle, modern dünyada kaybolan erkek rolü, birçok toplumsal ve bireysel çatışmanın kaynağı haline geldi. Bu dengeyi yeniden bulmak ve korumak için, erkeklerin kendilerine verilmiş olan rolü, gücü ve sorumluluğu yeniden hatırlamaları şart. Bu, sadece kadınların rahatsızlıklarını gidermek için değil, toplumun sağlıklı bir temel üzerinde yükselmesi için de gereklidir. Erkeklerin yeniden kendine güvenen, güçlü ve sağduyulu bir duruş sergilemesi, geleceğin nesillerine de sağlam bir örnek sunacak ve belki de dünya dengesinin yeniden kurulmasına katkıda bulunacaktır.
YORUMLAR
En büyük güç güven duygusudur. Güven yoksa diğer güç vasıtalarının da pek bir anlamı kalmıyor. Hatta kişinin kendine ve çevresine zarar vermesine neden olabiliyorlar. Sağlam temelller üzerine oturmuş bir aile, erkeğin hem kendini fiziksel ve ruhsal anlamda güvende hissetmesi ile hem de eşi ve çocuklarına güven vermesi ile mümkündür. Güvende hissetmek ve güven vermek erkeğin en önemli sorumluluğudur. Erkek bu sorumluluğu kaldıracak iradeye sahip değilse aile içinde çok ciddi sorunlar baş gösterebiliyor. Çünkü bu sefer erkeğin alamadığı sorumluluğu kadın almaya çalışıyor ve kötü tarafı bunu, ne kadın gerçekten istiyor ne de erkek rolünün üstlenilmesini kabullenebiliyor.
Bu devrin erkeği, güçlü olmaktan daha çok zengin olmayı, bedenen güçlü olmayı, şan ve şöhret sahibi olmayı anlıyor sanki. Maalesef bunlar güç kavramının sadece teferruatı. Etkileri yok demiyorum elbette. Var ama güven olmadı mı aile hayatına büyük zararlar verebilirler.
Bir erkekte güven duygusunun en önemli göstergesi içi dışı bir olmaktır. Gerçek anlamda güven duyan ve güven veren insanlar kendilerinden ve ailelerinden ya da sosyal çevrelerinden birşeyleri gizleme ihtiyacı duymazlar. Yaratılmışlıkları, eksiklik ve yetersizlikleriyle barışık olurlar. Zayıf yönlerini kendilerinden gizlemeye ihtiyaç duymazlar. Dolayısı ile ne ailelerine ne de topluma olmadıkları bir kişilik örüntüsünü sunmak zorunda kalmazlar.
Bir erkeğin feminenleşmesindeki temel sebep, kronik şekilde güvensizlik yaşaması ve bu güvensizliği telafi etmek için kibir duygusuna başvurmasıdır. Kibirde, olmayan birşeyi olmuş gibi, olan birşeyi olmamış gibi gösterme veya olanı ve olmayanı abartma hâli vardır. Bir erkeğin alınganlığı, küsmesi ya da feminen beklentiler içine girmesi, yaşadığı güvensizliği kibirle telafi çabalarından sadece birkaçıdır.
Eyvallah.
SİLÜET tarafından 4.12.2024 17:15:53 zamanında düzenlenmiştir.