- 202 Okunma
- 0 Yorum
- 4 Beğeni
İNSANA DAİR...
Hangi düş’ ün ihlali idin ve de zemherinin medarı iftarı
Acının sökün ettiği Dilber dudaklı
Öykündüğüm tüm masallar
Öldürdüğüm tüm münafık gölgeler
Varsın olsun isyankâr
Varsıl düşlerin pervazından firar eder
Duaların gücünde saklı nefer kadar
Ve de o fer ki sönmek bilmeyen
O redif ki şiirlere hükmeden
Ve işte gecenin açık yakasından
Düştüğüm
Ve de yakamdan düşmeyen hüznün muhabbeti
Saf tutulası hangi sır?
S/afiyet dolu hangi ruh?
Adımladığım ne ki
Azımsandığımdan da öte sönmek bilmeyen ateşi
Tek solukta içime çektiğim nice ayeti
Azadesi ruhun
Azınlık addedilse ne ki nurun
Eksik olmadığı
Varsa yoksa annemin çehresi
Dokunmaya dahi kıyamadığım…
Mihrabın sökük nakışları süzgün nakşı ve de dünün na’şı…
Zemheri ötesi yalın, saf ve de karşılıksız olsa bile ne ki aşkın şah damarından da yakın olanı…
Bir giz/in ertesi düştüm yola sinsi sisin buğusunda ölümcül bir zafer miydi de ölüme şerh düşülesi muğlak sonların gölgesinde saklı şehrin iki yakası ve de yakın durduğu şairin şah damarından yakın kutsal olanı.
Düşlerimi biledim de geldim bilemezken zalimin tekil hanesinde saklı karanlığı görmezden geldiğimden de öte beyazı ve masumiyeti tek içimlik değil ömürlük bildiğim ve işte yüce Hakkın güncesi nasıl ki sığınağımdı hem yaşarken hem de diğer âlemde solgun addedilmişken ölümlü bedenim ruhumun tekerinde dolanan bir yumak gibi kimi insan zalim yüreğinde beslerken karanlığı ve nefreti…
Gün bu gün, azizim istersen gece senin olsun.
Gün bu anda saklı bir umudu serdiğim cihanda varsın zalim olsun kulun külfeti nasıl ki münafık gölgesine tapınan bir iblis bir kara gölge acıdan mütevellit iken kimi insan, gamını örten mademki ulu Yaratan.
Hecelerim misal…
Hecelediğim kadar aşkı…
Hanemde saklı bir güneş bildiğim anamın dinmez iken duası.
Sözcüklerse meftun.
Belki de kazazede bir aşkı ihbar ediyorum ben gün ve gece.
Kuytular değil sığınağım bilakis akça pakça bir kader olmadığı kadar heder ve işte keder yüklü olsa ne ki ömür Rabbini bildikten sonra insan?
Gün geçkin.
Gece şehla.
Ruhlar bıçkın.
Sonsuzluk ise umutta saklı.
Bilinmezin peşinden gitsem bile telaşım yitik ruhum bazen girift bazense silik bir alt yazı geçtiğim kadar ömre.
Hazan ve gün ve üstümü örten yorgan, şaibeli gölgelere de pirim vermediğim kadar.
Haz değil mi ki haiz olmadığım kadar umurumda dahi değil iken ve işte maneviyat dolu yüreğimden dökülen her umut her zerre.
Çökkün avurtları ışığın ve de gecenin yeryüzüne çökme telaşı.
Çökertme oynayan şu yabancı beylik ruhlar değil basbayağı aydınlık ve umut yüklü olduğu kadar insan.
Geceyi uyuttum da karanlığın koynunda anbean güneş de doğacakmışçasına.
Efkârın dibine vurdum madem…
Eşrafım kadar aymaz değil sevgimle eşleşen cüssem ve de cübbem.
Bir tekkedir ruhumun korunağı belki de dibi delik bir tekne, rüzgârın sürüklediği.
Bir takke ise ortaya koyduğum ve gerçek neymiş ruhumun savunası ve de tek Sığınağı iken yüce Huda.
Coşkum asla sönük değil keza ışığım da…
Sözcüklerim esvabı ve işte acının haşmetli gazabı.
Öykündüğüm mısralar misal oysaki ve Süreya’yım ne de Nazım varsa yoksa şiire aşinalığım ve dinmez iken coşkulu mizacım.
Ölgün sarkıtlar…
S/üzgün dikitler…
Sarmalında gizemin bitmeyen diviti ilhamın.
Göğün karası yerkürenin her katmanı ve işte yerle göğün bağdaşı.
Bazal bir rakım iken sözcükler ve bitiminde günün gecenin ruhumu solladığı ve solumda açan her çiçek dinmeyen her renk dolmayan bir kara delik ve ruhun sağalttığı duygular ve heceler.
Firar etti edeceğim solumdan hatta bedenimden.
Sökün ettim edeceğim s/aklandığım delikten.
Meşrebi sevgi mihrabı masal ve de mizacı umut iken şu yaralı gezegen bir bulut misali dönendiğim bir renk misali giyindiğim bir rakım iken umudun esintisi ve işte hemhal olduğum gizin ve hüznün firakı.
Bilinmeze gebe olsa ne ki yaşam?
Bilindik bir terane olsa bile kara duvaklı zalim insan?
İnzivada geçse ne ki ömür?
Ve işte tekmemi savurduğum o tabura ve işte ruhuma işleyen her hece, sarmalında idam mangamın ve de kırık ayaklı idam sehpam acının da eşref saati açmazı ömrün aymazlığında döngünün, azat edilesi bir hükmüm belki de.
Eşref saati mademki ruhumun türküsü…
Azat edilesi bir törpü misali ruhumun onca güdüsü.
Nazarında cihanın nezdinde dolunayın ve işte parlayan haşmetli bir güneşim ben mıntıkam sağduyu mealim huzura doğru yürüyen bir kulu ifa ettiğim kadar ve de ruhumu ifşa ettiğimden de öte, ötekileştiren zalime ve hiçbir kula da kulluk yapmadığımdan öte tapındığım yüce İlah…
Aşkın kutsalı ve de yüreğimin fermanı ve işte kapağı açık gayya kuyusu gel gör ki ben karanlığı neylerim içimdeki aydınlığın koşullandığı koşullandığım kadar pürü pak mizacı ve de gemlediğim sair duygu elbet şair ruhumun da verdiği o fetvayı bir uydu bellediğim kadar huzurun tınısı ve tanısında saklı o sessiz feryadı şükürler olsun ki duyan yüce Huda’ma duyduğum İlahi Aşkı bir nebze de olsa anlatabilmenin verdiği o derin huzur ve huşu…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.