Kime Nasıl Kim İçin Nasıl Düşünüyoruz
Sahi nasıl inandın insan olduğuna. Kim dedi sana, sen insansın deyüüü. Kim vermiş bu ismi bize? Şaka gibi tüm bilgiler, içinde bin iğneli sorular barındırır değil mi?
Nesilleri öğretmek ve yönlendirmek adına her kıtada, bölgede, toplumda acaba işleyiş aynı mıydı? Toplumu eğitmek dedikleri aslında neydi? Atalarınızın size anlattıkları hep gerçek miydi, yoksa abartılmış mıydı, içinde ne kadar tuz, pul biber, karabiber, nane, maydanoza vb vs katmış olabilirdi atalarınız size anlattıklarında.. Veya öğretmenleriniz hep doğruyu mu anlattı veya öğretti size. Hiç mi yalan yoktu içlerinde veya bazı bilgiler zamanla değişebilir miydi?
Hiç kehanette bulundunuz mu yoksa başkalarının anlatılarından duyduklarınızı mı tekrarladınız hayatınızda. Okuduklarınız ne kadar doğruydu mesela.
Öyle diyorlar önümüzde çeyrek veya yarım asırda halklar devletlerin gerçekte nasıl yönetildiğini öğrendiklerinde ayaklanmalar başlayacakmış öncelikle gelişmiş ülkelerde. Doğru ya, kimin gelişip gelişmediğini kim belirliyor mesela değil mi?
Bir yapay zeka ile kral, gerçekse peygamber veya komutan veya cumhurbaşkanlarının arasındaki farkı açıklayabilir misiniz bana.
Tanrının saf zekadan ibaret olduğunu söyleyip yazanlar da olmamış mı geçmişte veya bin kulaklı bin gözlü deyüü edebiyat parçalanmamış mıdır ki? Edebi söz sanatları zaten almış başını gitmemiş mi dünden bugüne.
Yine şöyle diyenler de var, ben Tanrıçaya dua ederim, yani bir nevi cinsiyetçi bir isyan değil mi bu söylem tarihin bağrında. Öyle ya, Tanrı-Tanrıça- Zeus-Zeuse- Allah-Allahe- Ahura Mazda- Ehire Mezde ... Sahi bazı kelimelerin sesli harflerini inceltirsek o kelime dişileşir mi? Haydi dua edelim: Ey Zeuse; Yarım çıkacağım yolu sağ salim bitirmeyei bana nasip et. Ey Tanrım, kardeşimin verem hastalığından kurtar. Ey Allahe, tüm sana inananları koru gözet. Değerli Ahura Mazda veya Ehüre Mezde yarı gireceğim sınavda tüm soruları doğru cevaplamama yardım et, ben çalıştım gerisini sana zahmet... gibi gibi bir çok isme bir çok isteğimiz için dua edebiliriz değil mi?
Ey Patron, duy sesimi maaşımıza bol zam yap, sosyal yardımlarını artır. Amin, Amen, Aman, Oman, Ömen... gibi gibi kişiden de isteyebilir misin o duymasa veya paragöz bir patron olsa zırnık koklatmak istemese bile değil mi? Az paraya çok iş yaptırmak değil midir hüner.
Şiir için de öyle derler ya, az söz ile çok şey anlatmak deyüüü...
Peki ya anlayıp anlatıp da ne yapacaksın? İşin gücün veya alınıp verilecek nefesin yok mu da yırtrınıyorsunuz mesela.
Mesela ölülerin arkasından konuşulmaz deniyor, ulan yaşayanların arkasından konuşunca da dedikodu oluyor, ölü arkasından konuşunca dedikodu olur mu. Dedikodu, bir işin aslını astarı öğrenmeden veya öğrendiğini düşünerek diğerine aktarım yapmak değil mi?
Hala geçmişteki dilozof şair bilim insani veya şeyhden papazdan azizden kutlu denilen kişilerden veya şundan bundan aktarım yapanlar var, sahi sen de yapıyorsun ya, neçün bu yola baş vuruyorsunuz. Baş Vurmak da mecaz aslında değil mi? Yani sonuçta mesela 2. yüzyılda yaşayıp ölmüş gitmiş birinden bir söz akatarınca ona gerçekte kafa atmıyorsunuz değil mi yani baş vurmuyorsunuz. Lakin o-bu-şu kelime size o-bu-şu şeklinde öğretildiği için öyle konuşuyor veya anlatıyorsunuz. Sahi siz misiniz gerçekte düşünen yoksa sizin düşüncelerinizi bile nasıl düşünmeniz gerektiğini dayatanlar mı? Yani size dayamışlar mı her konuda, siz de mi o yüzden dayayayım gitsin diyorsunuz aleme..
Sahi alem nedir.
Alem insansınız var ya... Tabi bir de bunun yok ya’sı var..
En seveninize emanet olunuz efendim.
Y.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.