- 104 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Ödünç Kitap (öykü)
ÖDÜNÇ KİTAP
Kitap okumayı seven gençlerin çok olduğu bir liseye, o ülkenin ve bölgenin en çok okunan ve kitapları elden ele dolaşan yazarı rica minnet, biraz da zor , ısrarla konuşmayı kabul edip davet edilmişti. Çünkü yazar uzun yıllar okullarda konuşma yapmaya gitmiyordu. O okuldan bir öğrencinin yazara duygu yüklü mektup yazması, yazarın da o öğrenciyi evine davet etmesi bir kahvaltıda buluşmaları ile öğrencinin de yazarı okuluna davet etmesi sonucu , yazar istemeye istemeye de kabul etmişti. Ziyaret sırasında genç misafiri Enver neden okullara gitmediğini söylediğinde yazar kahvaltıda şunları anlatmıştı.
“Henüz kitaplarım yeni yayınlandığı zamanlarda, bizzat ben okullara giderek öğretmen ve müdürlere” kitap okuma sevgisi aşılamak “ için konuşmalar yapalım öğrencilere kitaplar hediye edelim kalem defterler sunalım diye teklif götürdüğümde öğretmenler saygısız ve kaba tutumları beni bıktırmış, iy niyetimiz anlaşılmadığı gibi yüzsüz, kafadan çatlak bir insan görüntüsü vermeye başlamıştım nerede ise. Konuşmalarda da zaten fayda olmuyor, gençler konuşmalardan sonra ne benimle iletşime geçiyor ne de yolda görseler selam veriyorlardı... Bende kendime söz verdim. Boşa geçen zaman yerine her gün evde okuyayım diye . Her gün 50 sayfa okurken bu sözümden sonra 150 sayfa okumaya başladım. Bu tavrımdan da taviz vermedim. Bir iki yıl sonra yazdıklarım daha seviyeli faydalı ve etkili olmaya başladı. Bende “İnsanların en iyisi insanlara faydalı olandır” düsturu ile faydalı olduğum yazmaya daha çok zaman ayırdım. İşte bu yüzden okullara konuşmalara gitmiyorum” demişti.
Enver, yazarı ziyaretinden sonra şehir efsanesi olan “yazar çok para ister konuşmaya, çok kibirli, inanları beğenmez” önyargılarının ne kadar boş olduğunu görmüştü. Hatta okul Müdürünün, yazarın hiç para almadan okula konuşmaya gelmesi tavrına şaşırmasını da anlayamamıştı. Halbuki yazar ne kibirli ne de paraya değer veren insandı. Sadece saygı ve sevgi içinde iletişimden ve “değer verene değer verme” prensibinden taviz vermeyen insandı.
Yazar okula geldiğinde nerede ise okuldaki tüm öğretmen ve öğrenciler oradaydı. Nereden haber aldıysalar gazeteciler ve televizyonlarda orada bulunuyordu.
Yazar kürsüye çıktığında, konuşmasına çok ilginç bir anısını anlatacağını söyleyerek başladı. Salon pür dikkat yazarın söyleyeceklerine odaklanmıştı. Yazar ağır ağır etkili ve vurgulu konuşması ile anlattı :
“Bugün çok okunan yazar diyorlar ama ben ne kadar okunduğumdan çok ne kadar anlaşıldığımla alakalıyım. Bugün buraya Enver Kardeşimizin bana yazdığı mektubun samimiyeti, evimde beni ziyaret etmesi , gerçek değer vermesi sonucu geldim. En çok okuyan 100 kişiye kitabımı hediye edeceğim hem de imzalı. Konuşma sonunda imzalı kitaplarınız sizlere okul idaresince dağıtılacak.
Benim neden bu kadar okunan yazar olduğuma gelince, bunu ben aldığım sadece bir kitabı zamanında hocama teslim etmem yani ödünç kitabı zamanında vermem ile alakalı. Rahmetli Öğretmeninm Nurettin bey, çok kitap okuyan insandı. Bana bir gün “Sevgili Hüseyin, okumayı seven insansın, gel sana bir kitap vereyim. Yalnız bu kitabın okunma zamanı 15 gün. İstersen bu kitabı getirmeyebilirsin. Ama getirirsen daha iyi olur” dedi. Ben de içimden “ kitabı okuyunca getirmesem ne olur ya diye düşünmüştüm. Hatta dedim ki içimden “okumasam ne olur? bir kaç sayfasını okuyayım. Beğenmezsem bir kenara atarım” diye düşündüm. Öğretmeninimin verdiği kitabın kapağına baktım “HER ŞEY SENİNLE BAŞLAR “ yazıyordu. Kitabı severek okudum. Daha doğrusu orada yazdığı gibi iki kere okudum. Bu kitap beni çok etkilemişti. Hemen bir hafta sonra Öğretmenime götürerek dedim ki “Öğretmenim bu kitabı çok sevdim. İki kere okudum. Daha da okumak isterdim ama ne de olsa kitap ödünçtü. İçimden bir ses “Hüseyin sakın emanete hıyanet etme “dedi. Size verdiğim sözü yerine getirdim. “Öğretmenim bu kitap o kadar güzeldi ki, tüm arkadaşlarıma okutun” dedim. Öğretmenim beni kucakladı. “Aferin Hüseyin emanete hıyanet çok kötüdür. Bu bir kitap bile olsa, sen en büyük erdem sahibi dünyanın en temiz kalpli çocuğusun “dedi. Ne kadar mutlu oldum anlatamam. Harçlıklarımı biriktirerek o kitabı satın almak ve kardeşlerim, kuzenlerime de okutmak istedim. Hemen kumbarama baktım. Çok az para vardı. Kitapçıya gittim. Kitabın fiyatının yarısı kadardı kumbaramda biriktirdiğim harçlığım. Kitapçı emekli Öğretmen Mehmet amca çok iyi insandı. Beni çok severdi kitap okuduğum için. Bir paraya bir kitabın fiyatına baktı. “İlahi Hüseyin o biriktirdiğin para sana helal olsun. Bu kitap benden sana hediye olsun dedi. Baktım kitabın üstünde 1.350.000 adet basıldı yazıyor. Bununla da yetinmedi. Bana başka bir kitap verdi. Baktım “ DÜŞÜN VE BAŞAR” yazıyordu üzerinde. Yazar da dr. Muhammed Bozdağ 240. Baskısıymış. Ne kadar sevindim anlatamam. Hayatım boyunca Kitap hediye etmeye o zaman karar verdim . “Kitap hediye etmek en güzel duygusal ve sevgi yatırımıdır” sözünü o zaman kendime söyledim. Ertesi gün okula gidince Öğretmenim Nurettin bey bana bir paket verdi. Şöyle dedi. “ Bu kitabı çok öğrencime verdim. Zamanında getirmedi. Ya da ısrarla istemeden geri getirmedi. Yani “emanete hıyanet ettiler” sen ise zamanından erken getirdin. İşte bu kitabı bu yüzden sana hediye ediyorum dedi. Az kalsın sevincimden bayılacaktım. İşte o zaman da yazar olmaya okumaya daha çok zaman ayırmaya karar verdim. İşte “emanete riayet” ve “ödünç” ü önemsemenin neticesi hem okuyan hem yazan insanım. Enver sana teşekkür ederim.
Salona baktı. Herkesin gözleri yaşarmıştı. 100 kitap hediyesi gerçekten de az bir şey değildi. Günümüzde kitap hediye etmenin önemini kavramayan cebi dolu ama kafası boş insan ülkemizin gelişiminin “çocuklarımıza kitap okumayı sevdirmek” ten geçtiğini kavrayamadan yazarlarla alay etmek, onlardan selamı esirgiyorlar, yanına geldiğinden baştan savmayı marifet sanıyorlar. Varsın öyle sansınlar. Gelecek okuyan nesiller olan sizde çocuklar dedi.
Bu sözün kimlere olduğunu o salonda bulunanların bazıları da anlamışlardı “ Doğru söz iğne gibi bana batsa da alkışlanmalı” diyerek onlarda yazarı alkışladılar.
Yazar konuşmasında şöyle dedi “ değer verene biz daha çok değer veriyoruz. Enver üşenmedi mektup yazdı. Gelişmenin bir adımı. Ben mektuba cevap yazdım davet ettim. O koşarak geldi başkası olsa gelmez. Bu gelişmenin ikinci adımı. Beni okula davet ederek sizlerinde faydalanmasını sağladı. Bu da gelişmenin üçüncü adımı. Ben geldim konuştum. Bu gelişmenin 4. Adımı. Bu adımlar basamak basamak olup “gelişim arşına “ doğru gider. Enver 100 arkadaşına ışık oldu işte. Tabii okursalar kitapları. Bize kitap tavsiye eden, kitap hediye edenleri seversek , o kitapları okursak ülkemiz gelişir işte dedi.
Aradan aylar geçmişti. Yazar evinde planladığı kitapları okurken ve kahvesini yudumlarken evinin zili çaldı. Yazarın hanımı kapıdakileri içeri aldı. Ellerinde çiçekler, çikolatalar ile kadın ,erkek 10 kadar insan çalışma odasına girmişlerdi. Yazar okuduğu kitabı masassına koyup gelenlere baktı. En önde Enver vardı. Gözleri sevinçten ışıyan o mavi gözlü sarı saçlı çocuk. Lider gibi grubun en önünden duruyordu. “Hocam “diyerek ilerledi elindeki çiçeği sundu. Kalabalığı gösterdi. “Okulumuzun okul aile birliği ve okuma grubu öğretmenlerimiz“. Hediye ettiğiniz 100 kitap okulumuza ışık oldu . Okul aile birliği de 100 kitabın etkisini görünce 1000 kitapnhediye etti öğrencilere ve ilimizde okuma şampiyonu olduk” dedi.
Yazar ayağa kalkarak Enver’ kucakladı. “O benim değil senin eserin Enver, senin mektubunun yaktığı ışığın dalga dalga adım adım okula yayılarak aydınlatması güçlü elektrikle tüm okulu aydınlatması. Elinde bulunan mumu yakmasını bildin. Kullanmasını da. Beceriksiz insan ise mum yakarken yangın çıkarır. İş mumu doğru yerde, doğru şekilde, doğru yayılacak şekilde yere koymak veya tutmaktadır. Bazen mum dibine de ışık vermez. Ama sen mumu işte doğru yaktın” dedi.
Grup yazarla yenilen pastalardan ve içilen çaylardan sonra evden ayrıldı.
Enver okulda saygınlığı artan bir çocuk olarak hep başarılı oldu ve bu girişken ruhu onu ilerde lider yaparak Belediye Başkanı ve Vali olarak ülkeye “kitap okutan vali” olarak tanınmasına sebep oldu.
Bilmem bu hikayeden okuyan ders aldı mı ? Yazarı bile yazarken ders aldı çünkü.