- 77 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Asker
Yıl 2021. 29 Ocak. "Ana beni buradan çıkarın, bana çarsambadan beri bakmıyorlar. Şu karşı odada ki, doktor yakınıymış, bir entübeli hastayla ilgileniyorlar. Özel ilgi istemiyorum, havamı, suyumu vaktinde versinler. Kaç defa çağırmak zorunda kalıyorum. Beni buradan çıkarın." Sıkıntı da olduğu her halinden belli olan yiğidime doktorla görüşecegim diyerek ayrılıyorum. Doktoruna anlatınca, dudaklarını dişlerinin arasına alıp, hüzün ve ıstırap dolu gözlerle yüzüme baktı, yutkundu. Sanki söyleyeceği şeyi de yutkunmuş gibi eğmis olduğu başını hafifçe kaldırarak, "Siz bilirsiniz ama biliyorsunuz şiddetli zatürreydi. Atlattık çok şükür. Pazartesi servise çıkaracağım. Durumu çok iyi, cumartesi-pazar günü de gelip ziyaret edin. Moralini koruyalım. Serviste daha çok görürsünüz. İzah edin kendisine burada kalması tercihimdir" demişti.
Yiğidimle tekrar görüştüğümde serum bağlanmış, bir de hap vermişler. Gülerek ve çok rahatlamış bir şekilde, "İşte ana olması gereken bu. Özel ilgi istemiyorum ki. Serum taktılar, havamı bağladılar, bir de hap verdiler. Doktorumda öyle dediyse burada kalırım tabi ki." Bu arada başıyla yan tarafı işaret ederek orada duran bir kaç ilaç şişe ve kutularını gösterirken, "Bak ana bunları da daha sonra vereceklermiş." derken gözlerinin içi gülüyordu. Hem sevinmiş hem de yiğidim iyi diye rahatlamıştım. Saat 23.30’a kadar ziyaretini sağladığım bir dostumuzla sohbet etmişler. Haberini aldıkça sevincime diyecek yoktu. Gönül rahatlığıyla Rabbime hamd ederek, istirahate vardım.
Sabah 09.00 civarı, akşam neşesini iyiliğini haber veren dostumuz, "Ablam yigidine damar yolu açacaklar, rengi kararmış. Akşam ki sevinci veremiyecegim. Üzgünüm."
Hastanedeyim. İş bitmiş. Yiğidim morga indirilmek üzere sarılmış bile. Nobetçi doktor hanım, "Rengini biraz kararmış gördüm, karşısındaki entübeli hastaya bakıp geleyim diye gittim. Haber verdiler kalbi durdu diye. Hemen müdahale ettim, döndermeye çalıştık, 45 dakika masaj yaptım. Maalesef, başınız sağolsun." diyerek yüzüme bakıyordu. "Doktor hanım nesi vardı yiğidimin?" "Şiddetli zatürreydi biliyorsunuzdur. Ama atlatmıştı. Doktor bey pazartesi servise çıkarmayı planlamıştı." "İyi de madem rengini değişmiş gördüğünüzde neden müdahale etmeyip geciktirdiniz?" "Hemen gelecektim. Yetişemedim, üzgünüm." -"Görebilir miyim?" -"Hazırladık, morg da görürsünüz." -"Lütfen beni aydınlatır mısınız? Servise çıkacak dediğiniz, iyileştiğini söylediğiniz bir hastanın bu durumunu anlayamıyorum?" -"Ben de bilmiyorum, belki de mutasyona uğramış bir virüs."derken iki ellerini yana açıp, yoğun bakıma hızlıca giriş yaptı.
Morgdayız, tüm seven ve sevdiklerimizle. Fakat o da ne, yiğidim zenci olmuş. Sadece secde izinde biraz aydınlık. Bütün bedeni kap kara.
Kalp hastasının, bogulanın cenazelerini görmüştüm. Beden teni hafif sararırken kanın dolaşımdan kesildiği yerlerdeki kısmî morlukları da biliyordum. Ama bütün bedenin zencileşmesine aklım ermiyordu!?!
Neden bu renge büründü? Hangi ilaç bu rengi verdi? Sorular sorular!
İlmine güvenileceğim bir doktora sordum, "Akciğere oksijen gitmez ise bütün beden kararır, morlaşır." demişti.
Asıl doktoru yıllarca çalıştığı hastanesinden başka hastaneye istekle giderken, galiba başka umutları da yıkmak için, yiğidimin güya asıl doktoru yanında "Bakımını aksatmıyoruz..." diyebilen hemşireler, "Renginin değiştiğini gördüm entübeli hastaya bakıp geleyim de müdahale ederim." diyen nöbetçi doktor da orada kalmışlardı.
Tarifini yapamayacağım acı, hüzün, elem, keder, ıstırap içerisinde umutlarımızı yitirtenlerin de varlığını bilerek, Yiğidimi, 30 Ocak ikindi namazına müteakip, Üçler Mezarlığında ebedî istirahatgâhına bırakıp dönmek de varmış.
Ya Sabûr!
Ve şimdi,
Yıl 2024 Kasım. Yiğidimin yetimlerinden Ali’m büyüdü yetişti. Elhamdülillah. Oda Vatan, millet, devlet, namus, güzel Ahlâk delisi babasının izinde, Vatanımıza hizmete gidiyor.
Rabbim, bizim yavrumuzla birlikte bütün Mehmetciklerimizi koruyup kollasın. Ayaklarına taş, gözlerine acı yaş değdirtmesin inşaAllah.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.