- 1419 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
Olması Gereken (öykü)
OLMASI GEREKEN
Anadolumuzda her şehirde, nerede ise il büyüklüğünde her ilçede kitap fuarları yapılıyor. Bizim bu hikayemizde yer ve zaman yok. Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda geçiyor hikayemiz. Alınma olmasın diye baştan yazalım değil mi ?
Eli kalem tutan bir dost ile internetten gazete yayınlayan, daha doğrusu yayınlamaya çalışan, iki dost, çay evinde çay içmek için sözleşince, çay içerken konuşulan konularda güncellikle alakalı oluyor.
“ Abi ilimizde kitap fuarı yapılıyor seninde kitapların var. Niye fuarda yoksun ki”
“Sağ olsunlar davet ettiler ama elimizde kitap yok ki. Ben kitaplarımı yayınevi aracılığı ile yayınlıyorum. Bana verilen kitaplar biitnce yenisini para vererek almak gerekiyor. Bende kitap yok ki imza gününe katılalım.”
İki dost çayını yudumlarken, sormayı seven gazeteci gene sordu :
“Fuarda olması gerekenler olmazken, olmaması gerekenler var abi” dedi.
Tecrübeli yazar güLümseyerek :
“Senin olması gereken dediğin başkalarına olmaması gerekeni olabilir. Olması gereken de, olmaması gereken de kişiden kişiye değişir. Bence fuarda herkese davet gitmiştir. Katılmak isteyen katılmıştır. Katılmak istemeyen zorlanamaz ki. ”
Çayından bir yudum almıştı ki, aklına gelmiş gibi yeniden konumaya başladı:
“Eskiden fuarlar mı vardı ? İmza günü mü ? Ünlü yazarlara kitap imzalatanlar okumuyorlar bile. Havaları geçtikten sonra o imzalı kitapları kütüphanelere ya da atıkçılara veriyorlar. Ben çok kere şahit oldum. Önemli olan kitabın imzalı olması değil okunması ve elden ele dolanarak daha çok kişiye faydalı olması. Bizim kitaplarda faydalı oluyorsa kütüphanelerde onlarca ki tarafından okunuyorsa mutlu oluruz. Ki araştırmalarımda kitaplarımız kütüphanelerde okunuyor”.
“Haklısın abi” dedi gazeteci.
“Benim amacım haklı olmak değil ki. Amacım doğruların bilinmesi .”
Tam bu sırada telefonu çaldı yazarın. Arayan bir Mühendis arkadaşı idi. Konuşmaları aynen şöyle oldu:
“Fuara gidiyorum. Ünlü yazarın imza günü varmış, gel beraber gidelim”
“Sağ ol ama şu an ben meşgulüm. Gelemem”
“ O yazarı sevdiğini sanıyordum, seni ondan davet ettim”
Yazar çayından bir yudum aldıktan sonra. Bir off çekti .
“Ne alaka kardeşim. İmza gününe gitmediğimizde yazarı sevmemiş mi oluyoruz. Kütüphaneden alıp okuruz. İmza alınca okuduklarımız daha mı etkili olmuyor. Sohbet dersen kalabalık içinden nasıl sohbet edeceğiz ki? Teşekkür ederim”
Telefonu kapatan yazar anlamlı ve manalı gazeteci dostuna baktı.
“Valla bu dünyada kavramlar birbirine karıştı. Fuara gidip kitap imzalanınca yazar sevdiğimiz, gitmeyince sevmediğimiz sanılıyor. İnanır mısın kütüphanemde bazı kitaplarını bir kaç defa okuduğum yazarlar var ama hiçbirinden bir tane imzalı kitap yok. Ben faydalandığım yazarın kitabını alıp okur ya tavsiye eder, gerektiği zaman hediye de ederim gençlere. Bu daha faydalı “
İkisi de çaylarını yudumladılar. Bu arada yazarın gözüne sehpada bulunan gazete ilişti. Dünyaca Ünlü yazarın fuarlar konusunda beyanatı vardı. Ünlü yazar şöyle söylüyordu :
“Kitaplarım en az 30 dile çevrildi. Dünyanın her yanında imza gününe davet alıyorum ama gitmiyorum , İmza günleri şova döndü nerede ise. Millet kitabı imzaladıktan sonra evinde okumaktan çok bizimle selfie çektirerek çevrelerine hava atıyorlar. Biz istemediğimiz zaman “burnu havada “diyorlar. Yazar kitaplarının okura verdiği mesaj ile okura faydası ile, okurun aldığı ders ile değer kazanır. Okur kitapta kendini ve çevresini buluyorsa önemli olur. Ama Üniversitelerde söyleşi olursa seve seve katılıyorum. Neden? Çünkü oradaki gençler konuşmalarımdan faydalanıyor ve gerçekten güzel sorular soruyorlar. Bu söyleşilerden sonra genelde kitap imzalamıyorum. Ama öğrenci konferanstan sonra beni çaya veya yemeğe davet ederse özel konuşmak ister daha çok öğrenmek isterse severek o davete kabul eder, kitap imzalar hatta hediye ederim .Çünkü benimle konuşmak isteyen soru soracak ve benden öğrenecek demektir. Öğrenci evleri ve yurtlarında da davet olursa konuşma yapmaktan zevk alıyorum”
Yazar bu haberi sesli okuduktan sonra gazeteci arkadaşına cevap verecekti ki, çayların bittiğini gördü garsona iki işareti yaparak çayları yeniledi. Gülümseyerek aklına bir şey gelmiş gibi :
“ Senin olması gereken sözün, bana birini hatırlattı . Merhum Valimiz Recep Yazıcıoğlu. Derdi ki ‘ Ben olması gerekeni ve nasıl olacağını anlatıyorum. Tembel insanlar da karşıma geçip nasıl olmaması gerektiğini anlatıyorlar.’ İşte işin özeti bu. Olumlu olan olması gereken, olması imkan dahilinde olanı anlatır. Olumsuz düşünen ve tembel de nasıl olmayacağını demogoji yaparak anlatmaya çalışır. Okullarına yazar davet etmeyen öğretmen ve müdürler, yazar görünce selam vermemek için yüzünü çeviren müdürler, bu kategoriye giriyor. Sonra da “çocuklarımız kitap okumuyor” diyorlar. Yazara değer verilmeyen, yazara selam vermemek için yüzünü çevirenler diyor bunu da. Ama amiri görünce koşarak yalakalık yapanlar da bunlar.”
Çaylar geldi. İçtiler. Bir süre sustular. Yazar çevresine baktı. Aynı kurumdan emekli olanlar ayrı ayrı masalarda sohbetteydiler. Yazar Gazeteci arkadaşına dedi ki :
“Aynı kurumda çalışanlar hafta sonu da emekli olunca da hep bir aradalar. Başka kurumlardan başka çevrelerden ve insanlarla dost olmayı, arkadaş olmayı akıl bile edememişler. Halbuki insan kendi kurumundan olduğu kadar başka kurumlardan da arkadaş bularak çevresini bilgisini artırırsa gelişmenin sevincini yaşar. “
Arkadaşının sıkıldığını görüne :
“sen neye bir şey söylemiyorsun, biraz da sen anlatsana “
“Abi sen anlatması gerekeni anlattın ben ne diyeyim ki. Sen hem iyi gözlemci hem de iyi yazarsın. Varsın imza günün olmasın sen yazdıklarınla gönüllere sadece imza atmıyorsun iyilik güzellik, barış kardeşlik okuma sevincini zirvesini nakşediyorsun varsın kitaplarda da imzan olmasın “dedi.
Yazar bunun üzerine keyflendi. İki çay daha söyledi
Çayları beklerken arkadaşına dönerek dedi ki :
“o kadar lafımı dinledin. Bir çökelikli pideyi hak ettin. Çaylar gelsin içelim de birer pide yeyelim. Bunlar imza gününden de imza alıp da okumayan sahte okurdan da daha güzel şeyler. Yiyelim içelim ama boş şeyler konuşarak zamanı ve gerçekleri israf etmeyelim”dedi.
İkisi de gülümsediler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.