Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
TİLHABEŞLİ FİLOZOF

İtibarın Gölgesinde İsraf-Devlet Harcamalarının Şeffaflık Sınavı

Yorum

İtibarın Gölgesinde İsraf-Devlet Harcamalarının Şeffaflık Sınavı

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

295

Okunma

İtibarın Gölgesinde İsraf-Devlet Harcamalarının Şeffaflık Sınavı

İtibarın Gölgesinde İsraf-Devlet Harcamalarının Şeffaflık Sınavı

Devlet yönetiminde “itibarda tasarruf olmaz” ilkesinin ardında, aslında geniş çaplı bir israf kültürü yatmaktadır. Bu anlayışa göre itibar, ölçüsüz harcamalarla desteklenmeli, ihtişamın kaynağı da devlet hazinesinden sağlanan ödeneklerle sağlanmalıdır. Ancak bu perspektifin arka planında, devletin mali kaynaklarının hoyratça harcanması ve hesap verilebilirliğin devre dışı bırakılması gibi büyük riskler bulunmaktadır. Çünkü “itibarı koruma” gerekçesiyle harcamalarda sınır tanımayan bir yönetim, denetleme ve hesap sorulma süreçlerinden rahatsızlık duyar. Bu, şeffaflık ve hesap verilebilirlikten kaçınılan bir yönetim zihniyetinin en temel göstergesidir.

Devlet yönetiminde harcamalar konusu, bir ülkenin toplumsal refahını, ekonomik istikrarını ve hukuki yapısını doğrudan etkileyen kritik bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle "itibarda tasarruf olmaz" ifadesi, devletin sahip olduğu kaynakların ne denli sorumlu bir şekilde kullanıldığını sorgulamamıza vesile olur. Bu cümlenin ardında yatan düşünce, devlet yöneticilerinin harcamalarda bir sınır tanımadıkları gibi, bu sınır tanımamazlığın devletin itibarını artırdığı inancını taşımaktadır. Oysaki, devleti güçlü ve itibarlı kılan, israf ve şatafat değil; şeffaflık, hesap verebilirlik ve topluma hizmet edebilme kapasitesidir.

Devletin en üst makamında yer alan yönetici, lüks harcamaları devletin saygınlığına doğrudan katkı sağlayan bir unsur olarak görüyorsa, devletin kaynaklarını ölçüsüzce ve sınırsızca kullanmayı kendine hak olarak görecektir. Bu tür bir yönetim anlayışı, doğal olarak, harcamaların denetleneceği bir sistemin varlığından rahatsızlık duyacak ve kendisini kontrol eden mekanizmaların işleyişini engellemeye çalışacaktır. Çünkü denetim mekanizmaları, israfı ve yolsuzluğu tespit ederek kamu kaynaklarının doğru kullanılıp kullanılmadığını gözler önüne seren unsurlar olduğu için, harcamada sınır tanımayan bir yönetim için her zaman bir tehdit oluşturacaktır. Dolayısıyla, "itibarda tasarruf olmaz" ifadesinin altında yatan bu tür bir düşünce yapısı, yalnızca kamu kaynaklarının hoyratça harcanmasını meşrulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda denetim mekanizmalarının etkisizleştirilmesine de zemin hazırlar.

Bu bağlamda, eğer bir devlet sürekli tasarrufa gidileceğini belirterek kamusal alanlarda kısıtlamalar getirirken aynı zamanda makam araçlarına milyonlarca dolarlık harcamalar yapıyorsa, bu açıklamalar halk için ne kadar inandırıcı olabilir? Ekonomik zorluklarla mücadele eden halkın gözünde, devletin şatafatlı ve lüks içinde yaşaması, toplumun refahından ödün verilerek oluşturulmuş bir zenginlik olarak algılanacaktır. Halk, kendi vergileriyle finanse edilen bu harcamaların, kendi ihtiyaçlarından çok yöneticilerin lüksüne hizmet ettiğini düşündüğünde, devlete duyulan güven hızla azalacaktır. Üstelik bu süreçte devletin temel gelir kaynağının yalnızca vergi ve halktan alınan cezalar olduğu dikkate alındığında, toplumun sırtına binen yükün daha da ağırlaştığı gözlemlenir. Özellikle yeni vergi kalemleri eklenerek halkın daha da zorlanması, yöneticilerin toplumun gerçek ihtiyaçlarını göz ardı ettiğini ve kendi refahını ön planda tuttuğunu gösterir.

Denetim Mekanizmalarının Pasifleşmesi ve Hukuk Devletinden Uzaklaşma
Eğer devlet yöneticileri, sınırsız harcama yetkisini kendinde görüyorsa ve bu harcamaların denetlenmesinden rahatsızlık duyuyorsa, böyle bir yönetim anlayışının hukuk devleti ilkelerine uygunluğunu tartışmak kaçınılmaz olur. Hukuk devleti, gücün kontrol edildiği, yönetenlerin halk adına sorumluluk taşıdığı ve tüm vatandaşların yasalar önünde eşit olduğu bir yönetim şeklidir. Ancak, eğer devlet yöneticileri kendilerini bu kurallardan muaf tutarak sınırsız bir harcama yetkisiyle hareket ediyorsa ve denetim mekanizmalarını etkisiz hale getiriyorsa, bu durumda hukuk devleti olma niteliğini kaybetmeye başlar. Yöneticilerin harcamalarından hesap sormayı imkansız hale getiren bu yapı, aynı zamanda toplumun adalet duygusunu zedeler. Kamu kaynaklarının yalnızca belirli bir zümreye hizmet etmesi, toplumun diğer kesimlerinde huzursuzluk yaratır ve toplumun devlete olan güvenini zayıflatır.

Bir devlette israf sınır tanımazsa, bu durum yalnızca ekonomik değil, toplumsal ve psikolojik anlamda da derin yaralar açar. İsraf, devletin kaynaklarını tükettiği gibi, halkın refahını da doğrudan etkiler. Kaynakların israf edilmesi, daha fazla vergi ve ceza yoluyla halktan alınan payın artırılmasına neden olur. Böylelikle halk, ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken, bir yandan da yönetimden uzaklaşarak adaletsizliğe maruz kaldığı hissine kapılır. Bu durumun psikolojik etkileri de küçümsenmemelidir. Toplum, yöneticilerin lüks içinde yaşarken kendisinin sürekli ekonomik baskı altında olduğunu hissettiğinde, aidiyet duygusunu kaybeder ve devlete olan güveni sarsılır. Bu güvensizlik, zamanla toplumda huzursuzluğa ve sosyal çalkantılara yol açabilir.

Bu bağlamda, toplumsal sorumluluk bilinci yüksek bireyler olarak, devletin harcamalarını yakından takip etmek ve israfa karşı duruş sergilemek önemli bir görevdir. Devlet yöneticilerinin lüks harcamalarını "itibar" adı altında savunmaları, toplumun refahından çalmak anlamına gelir. Halk, ekonomik zorluklar içinde yaşarken, devletin şatafatlı bir yaşam sürmesi toplumsal adaleti zedelemektedir. Bu nedenle, toplum olarak devlet harcamalarının şeffaf bir şekilde denetlenmesini talep etmeli, harcamaların toplum yararına olup olmadığını sorgulamalıyız.

Devletin halktan toplanan vergilerle şatafatlı bir yaşam sürdürme hakkı yoktur. Bu harcamaların toplum yararına kullanılması gerektiği gibi, harcamalar denetim altında tutulmalıdır. Aksi halde, devletin sahip olduğu kaynakların yalnızca belirli bir zümreye hizmet etmesi, toplumda geri dönüşü zor yaralar açar.

Bahadır Hataylı/07.11.2024/01.30/Sancaktepe/İST

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İtibarın gölgesinde israf-devlet harcamalarının şeffaflık sınavı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İtibarın gölgesinde israf-devlet harcamalarının şeffaflık sınavı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İtibarın Gölgesinde İsraf-Devlet Harcamalarının Şeffaflık Sınavı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL