- 528 Okunma
- 13 Yorum
- 8 Beğeni
Atatürk’ün Mirası: Milli Değerlerden Cesur Bir Geleceğe
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
En karmaşık ve kafa karıştırıcı durumlardan biri, herkesin kendi hayalindeki Atatürk’ü yaratma çabasıdır. Elbette, Atatürk herkes tarafından farklı şekillerde sevilip anlaşılabilir, ancak o büyük liderin, kişisel ya da grup çıkarları uğruna feda edilmesi, asla kabul edilemez.
Atatürk’ün yaptığı ve gösterdiği hedefler, sadece zamanla sınırlı değildi, aynı zamanda bencil bir dayatmanın da ötesindeydi.
Ne yazık ki, okuma alışkanlığından yoksun bir toplumuz. Kendi tarihimiz ve Atatürk’ümüz hakkında bile dış kaynaklara bağımlı hale gelmiş durumdayız... Bu durumun, kurunun yanında yaşın da yakacağı bir yangına dönüşeceğinden endişe etmek bile artık dilimize zor geliyor.
Atatürk, bu toprakların en değerli şahsiyetlerinden biriydi. O dönemde olduğu gibi, bugün de fikirlerini kendi çıkarlarına göre eğip bükmeye çalışanlar vardı ve olacaktır.
Büyük Atatürk’ün resimlerine bakarken gözlerine hep takılırım. Gülümseyen yüzündeki ince hüzün, bir şeylerin yolunda görünmesine rağmen “Ama…” demek isteyen bir kaygıdır. Yeterince anlaşılmamanın getirdiği yalnızlık hissi... Çevresindeki nadanlar ve riyakarlar, her dönemde olduğu gibi, hep var olacaklardır. Genç bir nesil yetiştirmek, kazanımları korumak ve emperyalizme karşı durmak o kadar büyük bir gereklilikti ki. Binlerce yıllık tarihi, geleceğe taşımak... Atatürk’ün deyimiyle, ‘doğal zeka ve yüksek karakterin’ önünü açmaktı asıl devrim. Ve o, bunu büyük bir cesaretle gerçekleştirdi.
Batılılaşma hareketleri... Atatürk, milletin yüksek karakterine uygun bulduğu teknik, bilimsel ve sosyal unsurları sadece ithal etmekle kalmadı; onları millileştirerek, özümüze uygun hale getirdi. Bu, şovenist bir tutum değil, aksine öğrenme, gelişme ve ulusun hizmetine sunma gibi yüksek bir idealin peşinden gitmekti. Milli olmak, toplumsal bir ‘ben’ olmak demekti; uluslararası alanda kendini ifade edebilmek, dünyayla bağını kaybetmeden, ama özünden ödün vermeden var olabilmekti.
Milli ekonomi, milli eğitim, milli emlak... Milli adını taşıyan tüm alanlardaki adımlarının temelinde, ulusal birlik ve beraberlik bilinci vardı. Özünden taviz vermeden, hem ulusal hem de evrensel değerlere sahip çıkarak, yozlaşmadan, modern dünyanın bireyi çöküşe sürükleyen kaosundan uzak durmak amacını taşıyordu.
Şimdi, hayalimde canlanan bir sahne var... Hakkını vererek yapılmış bir valsin ardından, Efelere özgü bir narayla diz vura vura oynanan zeybek... Cesur yürekli, mavi gözlü bir kahraman. Camii minberine çıkacak kadar cesur, ne söylediğini ve sözlerinin nereye varacağını bilen, kelimenin tam anlamıyla bir Cumhurbaşkanı.
SELDA İYİEKMEKÇİ (ERDOĞAN)
YORUMLAR
Yurdun her yanında vardır izlerin
Bizlere kılavuz olur sözlerin
Çağlar ötesine bakan gözlerin
Yolumuza ışık tutan Atatürk
Ebediyete gidişinin 86. Yılında SAYGIYLA ANIYORUZ Mekânı cennet olsun.
Ne mutlu Türk’üm diyene…
İYİEKMEKÇİ
Ne mutlu bize ki bu büyük liderin izinde yürüyen bir neslin parçasıyız! Mekânı cennet olsun.
Başından sonuna kadar özenle kaleme alınmış güne dair bu metini yüreğimde hissederek okudum hele şu final :
"Şimdi, hayalimde canlanan bir sahne var... Hakkını vererek yapılmış bir valsin ardından, Efelere özgü bir narayla diz vura vura oynanan zeybek... Cesur yürekli, mavi gözlü bir kahraman. Camii minberine çıkacak kadar cesur, ne söylediğini ve sözlerinin nereye varacağını bilen, kelimenin tam anlamıyla bir Cumhurbaşkanı." adeta metnin özeti ve ruhu gibi yani TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN CUMHURBAŞKANI ULU ÖNDER MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATATÜRK diyordu. Tebriklerimle esenlikler diliyorum.
İYİEKMEKÇİ
Atanın mirası 1945-46 Amerikan vahşilerince Fulbright gizli anlaşmasını imza atan, bizlere milli şef diye öğretilen 2 Cumhurbaşkanı ile şuan ki müstemleke toplumuna dönmüş şehit kanıyla sulanmış, adı vatan olan toprağın yeniden 1923 ayarlarına dönmesi şarttır. Ama bu battı batasıca "batıdan" medeni uman kukla yönetimlerle olmaz. Atanın dediği gibi vatanı kurtarmak için önder beklemeyin. Önder (lider) sizsiniz. Batılı vahşilerle işbirliği yapan kukla yönetimler değil...
Kavramsal Empati Yılmaz S
İYİEKMEKÇİ
1945-46 dönemine ve Fulbright gibi antlaşmalara bakıldığında, tüm çağın şef’e biçilen özelliklerin ötesinde, devleti yeni şartlar altında çıkmaza sürükleyen diplomatik hamleler de görülüyor. Milli şuur ve bağımsızlık ruhu, tüm bu tarihsel arka planın üzerinde öne çıkmaktadır.
Atatürk’ün en büyük mirası, her bir yurttaşın bu özverili yolculukta kendisini lider olarak görmesi gerekliliğidir. Dış odakların çıkarlarına göre hareket eden ve çoğu zaman ülkenin bağımsızlığına aykırı tutumlar sergileyen yönetimlerin ötesine geçmek için, Atatürk’ün yol gösterdiği şuura ve iradeye ihtiyacımız var.
Bir önder beklemektense, her bireyin kendi yönetimini ve kaderini sahiplenmesi; milli ruh ve aklı kullanarak, vatan toprağını yeniden 1923’ün bağımsız ve onurlu temel ilkelerine dönüşmesini sağlaması gerekir. Bu sadece tarihimize ve şehitlerimize olan bir saygı gösterisi değil, aynı zamanda geleceğe olan borcumuzdur.
İYİEKMEKÇİ
Ruhsal savaş dediğiniz olgu, bireylerin kendi özgürlüğüne ve milli kimliğine sahip çıkmasını zorlaştıran modern dünyanın karmaşık baskılarını da içerir. Ancak, Atatürk'ün izinde yürüyen ve milli şuuru canlı tutan her bireyin, kendi içindeki bu savaşı kazanma potansiyeli vardır. Zihinlerdeki esareti kırmak, her şeyden önce doğru bilgiye, milli değerlere ve kararlılığa sarılmakla başlar.
Özgürlüğümüz ve bağımsızlığımız, tarihimiz boyunca en değerli mirasımız oldu. Gelecekte de bu mirasa sahip çıkmak, zorluklar karşısında pes etmeden ve her bireyin kendi liderliğini ortaya koyarak mümkün olacaktır. Her birimiz, bu ruhsal savaşı kazanarak ülkemizi aydınlık yarınlara taşıyabiliriz.