- 91 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Köylerimizde Yaşam
Atatürk, Ankara Orman Çiftliği’nde bir yıllık hasat edilen ürün paraya çevrilince elde edilen kazancın yapılan masrafları karşılamadığı görür. İç sesiyle “ ey Mustafa senin baban mı çiftçiydi? Sen ne anlarsın tarımdan, ürün yetiştirmekten.” Diye konuştuğunu bir yerlerde okumuştum. Evet, Atamız dayısının çiftliğinde kısa süre kalıp dayısının ürünlerine dadanan kargaları kovmaktan öte köy hayatı yaşamamıştır. Açık kalplilikle çiftçilikten anlamaması norma olsa gerek.
Ya benim gibi köy çocuklarının durumu öyle mi? Gözümü köyde açtım. Her köy çocuğu gibi yürümeye başladığımdan itibaren ailenin geçimine katkıda bulunmak zorundaydım. Kaz çobanlığından başlayarak, tırpanla çayır biçmek, kağnı arabasıyla başakları taşımak, kış için odun hazırlamak, kurutulmuş otları devşirmek, samanlığa yerleştirmeğe kadar ne kadar iş varsa hepsinde emek harcadım dersem abartı değil sözlerim. O bağlamda çiftçilik ve hayvancılık birinci mesleğim olmuştur. Köyde ekip-biçme, hasat işlerinden yetesiye anlarım köy çocuğu olarak. Neyse ki, köydeki kol kuvvetine dayanan ağır çalışma koşullarından azat olmak adına okullar imdadıma yetişti. Okuduk köy yaşamından meslek gereği uzak kaldık…
Köydeki zorlu çalışmalara ait altmışlı yıllarda yaşanmış harmanda dövme ilgili bir hikâyecik anlatırsam köyde ne zorlu çalıştığımıza örnek olur. Harman zamanı. Buğday saplarını(taneleri ayrılmamış buğday-arpa) düz bir çayırda harman yaptık. Sapları iyice havalı bir biçimde serdik. Ağustos ortaları. Gökten ateş yağıyor. Bir çift anaç öküzlerimiz bir çift de boyunduruğa yeni koşulan genç tosun, on arkadaş olarak erkek manda var. Tosunla aynı yaşta…
Saplar yetesiye kurudu. İş başı yaptık. Birkaç tur döndük. Öküzler harman dövmeye alışkın. Dönüşlerini ahenkle sürdürüyor. Babam, boyunduruğa yeni koşulan hayvanların önünde beni takip ediyor. Birlikte dönüyoruz. Babamın bir anda, oha! Oha! Diyerek bağırmaya başladı. Geriye döndüm hızla. Ne göreyim! Tosunla erkek manda harmanı terk etmen üzereler. Dövenin altında, sapların arasında bir an kayboldu babam. Genç hayvanlar boyunduruk, dövenle birlikte evimizin ilerisinde dereye doğru koşuyorlardı. Manda, derede oluşan küçücük su birikintisinde yatıverdi. Tosun boyunduruğa koşulu mandanın yanında duruyordu. Gerisi malum. Hayvanları yeniden harman yerine getirdik. Çalışmaya devam…
Yetmişli yıllarda köyümüze traktör ve Patos girince harman işleri kolaya bindi. Patosun, en az bir ay süren dövenle harman işini kısa sürede bitirişi bir devrimdi. Çağlardan beri süregelen pullukla tarla sürme, dövenle harmanda haftalar süren çalışmak tarih oldu. Ne acıdır ki, altmışların sonunda başlayan batıya göçle birlikte köyümüzde ve diğer köylerde ekip biçme işleri seksenlerin hemen başında sona erdi. Yatağını yorganını alan köyün gençleri batı illerinin yolunu tuttu.
Böylesine kısa sürede değişimi hiç kimse tahmin edemezdi! Arazilerimizin yarısı çayır diğer yarısı da tarlaydı. Köyümüzde tarla sürme işi ilkbahar aylarında yapılırdı. Karlar eriyip tarlalar kuruyunca pulluklarla iş başı yapılırdı. Tarlaların sürülmesi, ekim işleri bir aya yakın sürerdi. Köylü yıllık ürünlerinin bilcümle kendi tarlasından, bağından-bahçesinden alırdı. Buğday, arpa, mısır, patates, soğan mı hepsi… Ayrıca meyveler toplanır, değerlendirilir… Köy değirmenlerinde tahıllar öğütülürdü. Düğünler, bayram ve seyranıyla cam canlı bir hayat vardı köylerimizde. Göçlerle birlikte köyün kimyası değişti. Ekim-biçim işleriyle birlikte köylerimiz arıları ölmüş arı kovanı gibi oldu.
Günümüzde tarım adına, çiftçilik adına baba ve dedelerimizin çalışmaları birer tatlı masal oldu. Köylerde çok az nüfus yaşıyor. Hemen hemen hepsinin traktörü var. Sadece koyun ve büyük baş hayvan besliyorlar. Çayırlar ve sürülmeyince çayırlara dönen tarlalar traktörlerle biçiliyor. Traktörlerin çalışmadığı yamaç araziler biçilmeden öylece kalıyor. Köy de yaşayan gençler babalarından kalma tırpanlara ellerini sürmüyor. Oysa eski yıllarda Ardahan yaylalarından ot biçilir, derlenen otlar kağnı arabalarıyla kilometrelerce uzun yolları aşarak köye taşınırdı.
Köyde kalan birkaç aile ve yazın köye dönen emekliler evlerinin kenarlarında 200-300 metre karelik yerlerde birazcık, fasulye, birazcık soğan, domates, salatalık… yetiştiriyorlar. Bu kervanın içinde ben de varım. Her yaz mevsiminde köye gidip küçücük bir bahçemizde çiftçilik günlerimizi anımsamak adına nostalji yapıyoruz eşimle…
Devam edecek.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.