- 23 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
AYNASI İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ
AYNASI İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ
Osmanlı döneminde mutasavvıfların ve divan şairlerinin söylediği birçok söz, günümüzde de sıklıkla kullanılmaktadır. Bunlar arasında en bilinenlerinden biri ’’Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’’ sözüdür. Terkib-i Bentleri ve gazelleriyle bilinen Ziya Paşa’ya ait olan bu sözde eylemin sözden çok daha önemli olduğu vurgulanır.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” öz cümlesinin ne anlama geldiğini çeşitli yönleriyle kısaca hatırlayalım:
Bu söz ile aynı anlama gelen bazı atasözleri ve deyimleri yaşantımızda sıklıkla kullanıyoruz. Eş anlamlı bu özlü sözlerden biri “laf ile peynir gemisi yürümez”, ikincisi de ”atıp tutmak” sözleridir. Üçüncüsü de tasavvuf ehli olan Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin şu sözü de çok meşhurdur: “Her lafa verecek cevabım var ama bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye”
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözü ile kişiler hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin söz sahibinin sözlerine değil, yaptığı işlere bakması gerektiğine dikkat çekiliyor. Burada dikkat çeken kelime Ayine’dir. Ayine, ayna olarak kullanılsa da esasında kişilerin karakterlerine işaret etmektedir. Bu sebeple; kişilerin karakterini bilmek isteyenler, söz sahiplerinin sözlerinden ziyade yaptığı işlere bakarak kanaat sahibi olmalıdır.
Üç değerli söz üzerinden her insan yaşadığı toplumu bu sözler üzerinden anlayabilir. Alış-verişlerinde, sohbetlerinde, sözlü ya da yazılı anlaşmalarında kişiler birbirini tartabilir. Bu değerli sözler yaşandıkça kıymetini artırmakta, sosyal ya da bireysel ilişkilerini elde ettiği bilgilere göre yönlendirmektedir.
Verdiği sözlerde durmayanlar, hileli mal satıp, haksız kazanç elde edenler, duygu sömürüsü yaparak menfaat dev-şirenler, ahmaklı-tokmaklı, saygısız ve küfürlü söz sarf edenler toplum tarafından dışlanırlar. Çünkü bu tür reziller, söz ve eylemleriyle karakterlerini tescillemişlerdir. İnsanlara güven verememişlerdir. Hayatlarını idame ettirmekte zorlanırlar.
Şayet bir toplumda çirkeflik, ahlaksızlık ve haksızlık almış başını gidiyorsa, halk tarafından tepkiyle karşılanmıyorsa bu durumun toplum tarafından kanıksandığı anlamına gelir. Bu kanıksama ahlakın, manevi değerlerin içinin boşalması sonucunu doğurur ki bunun tam adı içten içe çürümedir ve sonu toplumsal buhran ve çöküştür.
Bu gerçekler ışığında yönetim zihniyetine ve başkaca kurumlara bir bakalım:
a-) Siyaset Kurumu: Geçmişten günümüze kadar gelip geçmiş olan siyasetçilerin sözlerini işittik, ezberledik. İktidar koltuğuna oturabilmek için süslü laflar söylediler, sözlere öyle taklalar attırdılar ki toplumun algısını yönlendirdiler. İktidara geldiklerinde verdikleri sözleri asla yerine getirmediler. Halk, siyaset kurumlarından söz ve eylem birliği gö-remeyince siyasete olan güven ortadan kalktı!
b-) Sivil Toplum Örgütleri: Bu örgütler arasında sendikaları, dini yapılanmaları, siyasi partileri, yardım kuruluşlarını, iş adamlarını, çeşitli düşünce kuruluşlarını ve daha başka örgütleri görebiliriz. Zaman zaman siyasi konularda öyle sözler söylüyorlar ki, insan aklı bunların sözlerine hak veriyor! Din adına kurulan vakıflar-dernekler akla ve ilme ters düşen dini söylemlerle insanları kendi safına çekebilmek için insanların inanç dünyalarını uydurmalarla efsunluyorlar.
Yardım kuruluşları da, mağdur insanlar ve savaş yaşayan Müslümanlar için stant açıp yardım kampanyalarıyla para topluyorlar. Müslümanlar, ramazan ve kurban bayramında bu dinci çetelerin sözlerine inanıyor! Bu tür sahtekâr sakallı şeytanların topladıkları yardımları kendi kurumlarına ve kişisel ihtiyaçlarına harcadıkları ortaya çıktığı halde denetim yapılmadı; istismar ve nitelikli dolandırıcılık suçlarıyla cezalandırılmadılar!
c-) Sanatsal Faaliyetler: Bazı tiyatrocular, film yapımcıları, edebiyatçılar ve ses sanatçıları sanat adına söyledikleri sözlerle ve aktiviteleriyle insanların algılarını çağdaşlaşma-medenileşme adına kirletmektedirler. Aydın diye bilinen bu tür insanlar, bilerek ya da bilmeyerek yaptıkları bu sanatsal faaliyetleri ve tutarsız sözleri toplumu içten içe çürütmekte; sosyal travmalara ve yıkımlara sebep olmaktadır. Özellikle gençlerimiz, bu tür sanatçılarımız ile kendi-lerini özdeşleştirmektedir.
Sözün özü; söylenen süslü sözler aslında birer illüzyondur/yanılsamadır. Yanılsamalar sonucunda insanların önce duyguları, düşünceleri ve inanç değerleri kirletiliyor. Temiz meziyetlerimizin yerine batıdan aşırmalı çeşitli sözler, eylemler ve aktiviteler, özümüze kötülük tohumu olarak ekilmektedir. Planlı ve sinsi olarak hareket eden kötücül faaliyetler artık meyvelerini vermeye başladı...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.