- 377 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
Kadim Sır
Allah benim şiirimi versin inşallah, senin de kalbindekini!
Nasıl da hadsizce sevmişim kadir bilmez seni, ettiğim dualar duvar örmüş meğer vuslata.
Aşk kör değil, kör olan gönül gözü.
Âh Allah bilsin, gittiğimiz yolları, ay’ı söndürüp güneşi doğurduğumuzu sevdalı sevdalı yol alırkenki mutluluğumuzu.
Allah, affetmesin, kırdığın kanatlarımı sorsun senden.
Gece gündüz uykusuz gezerken el ele, feraha mı çıktı yolların.
Zorlu yollar için mi tuttun elimden sıkı sıkı, nefes aldırmadan yaşattın he anı.
Aşk, sevgidir demiştin. Ben değil deyince, “aşkı bana sen öğret” demiştin de çoktan aşk olmuştuk.
Sen yanmalara dayanamazken, ateşten ateşe atmıştın kadersiz beni.
Gönül bağının kor kor güller açtığını, yandıkça yanasın geldiğini bilemeyeceksin hiç.
Yüreğinin ucu tutuşunca bir cılız mum alevinde çığlık çığlığa kaçmıştın. Allah aşkını versin yar, kurusun ırmakların da dönüp yüzüme bakama e’mi. Eğilsin başın başaklar gibi de dönüp bakmayayım hülyalı hülyalı.
Gül gül korlarda, ateşlerdeyim, buzdağının iç yangınıyım. Âh aşka kör bakan zalim sevgili, geceyi gündüze ümit ettirip, susuzluktan öldüren merhametsizim!
Rabbim açmasın pencerelerini ışığa, kör bak hep sen aşka. Bir kıvılcıma hasret kal, bencil sevgilerin limanına demir al.
Verdiği sözleri tutmayanı affedemiyorum. Hele bir de giderken attığın taşlar yok mu kendi yansımandan. Nefsim kırklanmış, arınmış dünyeviden, iflah olma artık aldığın veballe.
Şiir senin dilinde demlenmiş çay, soğuk içilebilen! Ele güne oku dur, dertten diye!
Ateşten kuyulardan çekilip köz köz düşsün imgelerim diline. O, sahte kalabalık içinde mutlu kal. Dünyadan bi haber, kalpleriniz buz, sahte kalabalıklarla övün dur.
Evet, dediğim gibi bir başına olmayı, sahte insanlara tercih ediyorum.
Eylül âlemetlerini hayra yormasak, hazırlamazdı Ekim sonumuzu. Kasım’la kesmezdik göbek bağını kıyametimizin.
Dert ile derman bir kozada evrilir, elbet.
El etek öpmeden geçtiğim köprülerdeyim. Üşüdükçe içime sarılıyorum.
El, el kaldım, en yakınınken. Parmağına bıraktım altından bir dağ ister sakla ister bozdur bozdur harca. Bir başına, özgür, dimdik yürüdüğüm şu uzun ince yol yar, içimdeki devrilmişe.
Kör noktada saplanıp kalışının şerefine yüzüm yüzüne dönmez, âh bendeki bu aşka adanmışlık.
Dostu düşman, düşmanı dost edinmiş senden, kendime dost gidiyorum.
Ölmeden açılacak, bin ihtimal gözlerin. Çaresini kaybetmiş, umutsuz bakacaksın.
Hakir görüp, sırtını döndüğün aşktan sonra sevgiyi de bahşetmeyecek sana Hak terazisi. Yer gök bir olduğunda bil ki su diye diye inleyereksin. Yürek dudakların çatlayacak, bir damla su bulamayacak bulamayacaksın.
Allah istedi de olduk, tevekkül etmedinse de sen! Yanına kadar kalmaz, yeryüzü sana cennet.
Ellerinle atıldığım ateş büyüdükçe korkup kaçtın. Kırdığın onurumdu, dönüşü olmayan yola sen soktun bizi.
Herkesin dilinde kuyu, içimde içimde iç inime ateş düşen kuyu.
Annen seni bana Azrail doğurmuş!
Aşk dediğin üç gün yaşamıyor!
Aa benim körüm, sen hep kör kal e’mi.
Sude Nur Haylazca
(Vaha Sahra)
YORUMLAR
Bu saatte
Bu yazı
Olacak gibi de değildi
Oldu işte
Sude Nur hanımefendi
Zaten çeyrek aklım kalmıştı onu da tarümar ettiniz
Gizemli tılsımlı imalı göndermeli....vs vs li yazınızla
Her satır, her cümle bir umman misali derin
İki kere dikkatlice okudum
Birkaç iki kereler daha okumam gerekecek
Ben uyuyup sabah namazı sonrası okumalarıma devam edeyim
Hangi ruh gönül ve beden hallerinizle yanıp kavruldunuz da böyle muhteşem bir yazı yazabildiniz
Ne kadar tebrik etsem bilemedim ki
-Sude Nur Haylazca-
inancın sarsılma şiddeti diyeyim ben, siz anlayın gerisini...
Selamlar
Eyvallah
-Sude Nur Haylazca-
Koparsa yaz.
CaNMaYBuL
şu soğuk gecede içimizde fırtınalar koparken bir yanı yeisle öbür yanı gururla örülmüş cümleler dökülüyor dilimize, kelimeler dikenli yolların taşları gibi seriliyor önümüze… kopacak kıyamet mi? kıyamet kırılmayı bekleyen o ince çizginin üstünde hep, dudaklardan dökülen ağır sözlerin ötesini bekler, sırtımıza yüklendiğimiz sükutun çatlaklarında meler ama hayır, sesini duyan var mı?
dost bildiklerimizin yoluna taş koyup düşmanla el ele yürüdüğü bir dünyada aşk dediğimiz ne ki? sadece bir mum alevi kadar dayanıksız, bir gözyaşı kadar yanıcı… sende açılan yaralar dağlanmamış yaralar gibi sızlarken, insana sevdadan değil de kin ve kibirden taşan o soğuk, o geçit vermeyen boşluk mu verecek cevapları?
kopacaksa kıyamet, bırakalım kopsun; yollar taşlı, geceler uzun, şiir soğuk ve ateş kuyulardan dilimize köz köz düşerken mazimizden devşirdiğimiz onur bize yoldaş kalsın. adımlar kararlı, baş eğmeden, gözyaşlarımızda yalnızlıkla yoldaş bu sahte kalabalıkların içinde, gerçekliğe kör olan her bakışa inat yürüyelim… çünkü biz o derin kuyuya bakıp da onun içinde kaybolmayacak kadar güçlü kıldık içimizi.
düşünsünler; kelimeler kırık, ama irade sağlam. kıyamet varsa gelsin, ne de olsa yolumuz ince ama dimdik, gecemiz soğuk ama içimizdeki yangın her şeyi tutuşturacak kadar canlı değil mi ? 😂😂😂
-Sude Nur Haylazca-
İnsan böyledir, doğru ile yanlış arasında bir muammayı yaşar durur
dostunu, düşmanını seçemez
Kıyamet de bundan, burdan kopar
Eyvallah