Acı ve Değişim
Acı, vücudun neresinde olursa olsun, yaşamdan tat aldırmıyor. Acı bitmeli ki sağlığım iyileşsin, hayat normale dönsün.
Acının kaynağı nedir? Neden acı, vücudumuzda meydana gelir? Her şey normalken birden, acıyla inim inim inleriz.
Aslında bu soruları pek düşünmeyiz; sanki "acı" diye bir kelime yokmuş gibi, dolayısıyla sıkıntılarımız da yoktur. Hayat hep neşe ve mutluluk üzerine kurgulanır.
Bu mutluluğu yaşarken, nerede duracağımızı bilmeyiz; dozu hep yüksektir. Yaşadıklarımızda israf, doyumsuzluk ve vurdumduymazlık vardır.
Vücudumuzun her şeye dayanacağını, tahammül edebileceğini düşünürüz, tıpkı zengin bir sofra gibi, haddinden fazla çeşitle dolu.
İnsan, bir kaşık yemekle de yediğinin tadını alabilir, bir tencere yese de aynı lezzeti duyar. Bu seçimi yaparken ezbere davranır; onu durduran hazımsızlık, mide ağrıları ve göğüste beliren sancılardır; nefes alıp vermekte çekilen zorluklar…
Hani, "Maden suyu yok mu?" diyen bir imdatla, içeriz maden suyunu; kısa bir süre sonra rahatladığımızda, "Oh, be!" deriz. Ama bu geçici bir çözümdür, alışkanlık işte.
Gün gelir, acılar sarar tenimizi; doktora gideriz. Doktor, "Değişmelisin" der; “Yeme içme kültürün şöyle olmalı" diye tavsiyeler verir. Kısa bir süre uygularız bu diyeti, hayat normale dönünce yeniden aynı şeyleri yapmaya başlarız.
Kısacası, değişmeyiz. Alışkanlıklar devam eder, maalesef.
En sonunda bu hastalık olur; ülser olursunuz, karaciğer yağlanır, kanser olursunuz. Acıyı kesecek bir ilaç bile bulunmaz. Hastanelerde uzun süre yatarız; iyi olsam da, "Değişeceğim!" diye bir imdat içimizde çınlar.
Aklımızı yitiririz, çaresizlik içinde kalırız. Öleceğimizi düşünmeye başlarız; karakterimiz değişir, huysuzlaşırız. Herkese şüpheyle, kıskanarak bakarız.
Bu huy değişikliği, bizi sevdiklerimizden uzaklaştırır. Parayla hizmet eden birini bulsak, ona bağırıp çağırmayız ama sevdiklerimize yaklaşımımız aynı olmaz.
Acı kronikleşir, hayat dayanılmaz hale gelir… Acıyla birlikte huy değişikliği, çevremize acı verir. Hele yatağa mahkûm isek, "Bak, seni kim seviyor?" deriz.
Artık yalnızızdır; dünyada yatağımız, kabir gibi soğuk ve sessiz. Yalnız kalacağımız kabrimiz gibi…
Lütfen, vücudumuzda ağrı hissettiğimizde her türlü sebebini araştıralım. Her değişikliğe razı olmalıyız; dert bizi değiştirmeden, biz değişmeliyiz.
Vücudumuzu arkadaşımız gibi görmeliyiz, ona ihanet etmeyelim. Onu sevelim, onu koruyalım. Sevgiyle kalın. Muhabbetle!
Saffet Kuramaz, 04.11.2024, Ankara
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.