Gönül Klavyesi Hal Mecmuası
Ürkek bir gönlüm var, öfkeden epey epey arındım sayıyorum kendimi. Çok güzel şiirler okuyunca kendime kızıyorum, aslında hiç sevmiyorum ne şiiri, ne türküyü, ne de yazmayı… Belki diyorum alem dolmamış daha, sanal alem sınırlarını zorlarsa alem de patlar ve kurtuluruz diyorum. O yüzden mi bilmem durmadan yazmaklarımız.
İnsan dün de bugün de çok güzel tespitler yapıyor yaşama dair, dünyanın doğusundan batısına. Lakin ölçülebilen zaman içinde yaklaşık belki 150 yıl geçirdi dünya. Antik denilen çağlardan da kayıtlar çıkıyor ama şu son icatlar matbaanın yaygınlaşması ve ardından gelen internet bir başka zamanın kapısını çaldı. Kapıdan girsek bir türlü girmeden beklesek bir türlü. Biraz daha beklersek arkamızdan gelenler bizi ezip geçecek. Lakin şimdiye kadar giremediysek bu sanal alemin içine gerçekten bu saatten sonra da girilmez diyorum.
Şaka değil; mesela zamanında Osmanlı İmparatorluğunun bulundurduğu toplam nüfusu şimdi tek bir şehir barındırabiliyor. Bu insanlar nasıl yönetilecek mesela? Siz bunu Japonyadan Kübaya, Koreden Şiliye kadar böyle düşünün. Hele Çin ve Hindin nüfus yoğunluğu düşününce, olan aklım da yetmiyor. Öyle haberler okuyoruz ki, bir apartman kompleksinde 2-3 bin kişiyi barındırıyorlar kimi coğrafyalarda. O insanların yaşam alanı sadece orası, her şeyleri o binanın içinde, ne ararsan var. Dünyadaki şehirleşme buna doğru gidiyor. Hanidenir ya, zengin muhit veyaelit muhit diye, öyle olacak bir zaman sonra şehirler.Yeniden şehirlerin içinde yeni devletler kurulacak. Şaka değil...
Tüm bunlar olurken şahsen eski kafa dediğim insanlar hala çağımıza gelememişler gibi.. Tarih ve din sosyolojisinden verilen örnekler bu çağı hiç karşılamıyor. Özenti kumkumaları, ilk çocukluk ve gençlik yıllarında önlerine koyulanın dışında ne bir okumaları var ne de dünyayı tanımaları. Kimi okuyorum yapay zeka eleştiriliyor, milyarlarca insanı hangi şekilde yöneteceksin başka türlü. Lakin yapay zekanın da analitik olduğunu biliyoruz. Ve daha kokuyu kablolu ve kablosuz iletebilmeyi başaramadık. Bir iki tık biraz daha teknolojji ilerlese komple bir değişim gelecek dünyaya.
İki yoldan bahsediliyor ciddiye alınacaksa; biri distopya biri ütopya. Her ikisi aynı zaman aralığında yaşanabilir de, belki de yaşanıyor gerçekte. Altın Nesil söylevi gibi dinist tanılar veya elitiz bakış açısına göre de muhtaçsız bir yaşam formu ütopyaya karşılık gelirken mesela, yamyamlık ise distopyaya karşılık geliyor değil mi bir bakıma.
Antik denilen uygarlıkların en bilinen eserleri piramitler. Dünyanın farklı bölgelerinden aynı zaman diliminde yükselmiş, Asya, Kuzey Afrika ve Amerikada. Bu uygarlıkların birbirinden haberdar olması epey zor o zamanın şartlarını ve dahi nüfus yoğunluğunu düşünürsek. Peki bu uygarlıklar aynı bilinç düzeyine aynı zaman diliminde mi ulaştı. Yani insan bilinci her uygarlıkta aynı şekilde mi çalıştı sorusuna cevap bulamıyorum.
Dünya hep bir kaç uygarlığın çekişme alanı mıydı? Kimi şirketlerin kurumsallığı birçok devleti geçmiş ve aşmış durumda gibi bir izlenim var bende. Bunun yanında dünyadaki ilk nüfus sayımları da çok geç bir tarihe denk geliyor 1800 sonrasına. İstisnalar elbet vardır . Mesela kayıt tutmaktan bahsediyoruz, Japonya 130 yıldır Fuji dağındaki değişiklikleri kayıt altına alıyormuş . Yani 1890 lardan günümüze o dağa hangi tarihte ilk kar düşüyor gibi. Normalde ilk karın düşme zamanı ekimin ilk hafları iken bu yıl daha kar görülmediğinden bahsediyordu bir haber. Tamam da bu konu Anadolu’yu benim ülkemi etkiler mi, yani Fuji dağına kar düşüp düşmemesi beni ilgilendirir mi, ilgilendirmez mi? Veya bu bilgi benim düşüncemi, inancımı, planlarımı etkiler mi şahsi hayatımda?
Dünyaya yön veren toplasan 5-10 bin kişi ya çıkar çıkmaz evvelden beri ; belki de 1000 kişi ancak vardır. Günümüzdeki insan nüfusuna bakınca 8.000.000.000 da 1000 ne ifade edebilir ki. Her 8 milyon içinden 1 kişi desek ve ülkemize uyarlarsak bu oranı, yöneten 8 kişi olsa gerek değil mi? Yani millet adına, ulus adına karar veren, seni beni onu vb vs yönlendiren, zorlayan, deneyen, mecbur bırakan, ne öğrenmesi ne bilmesi gerektiğine karar veren, inanç sahibi yapan 8 kişiyi geçer mi vb vs. Sen de kalkar ben kendim düşünüyorum yaşıyorum mı diyeceksin? Robottan farkımız ne? Mesela Abd nüfusu 500 milyon olsa orada da 50 kişi mi yönlendiriyor, şehirlerde, kırsalda, bölgelerde yaşayan insanları. Diğer ülkeler için de uyarlanabilir bu orantı. Yani mantık dahilinde mi bu düşüncem yoksa haybeden, boş bir düşünce mi?
Eğer gerçek veya gerçeğe yakın bir düşünce ise son paragraftaki düşüncem, nerde kaldı oy hakkımız, özgürlüğümüz, bireyselliğimiz, anayasalar falan fişman.. Hepsi göstermelik mi, kandırmaca mı?
Dünyayı yöneten bir şekilde maddi değerler, maddi değer olmayınca manevi öğretilerin de bir sonucu bulunamıyor. Öyle değil mi mesela Mançurya’ da da, Arabistan’da da, Avrupa ve Amerika’da da eskiden yeniye yağma hakkı her toplumda, her kültür ve inanç içinde var. Yağma Hasan’ın böreği mi vardır böyle bir şey sanki..
Hele kadına bakış açısı... Yani kadınların biz insan mıyız diye düşünmesi lazım... Köle misiniz kul musunuz düşünün.. Dünya size sen ikincilsin, eksiksin, mecbursun diyor bilinen 5-10 bin yıldır. Buna rağmen bu kadınlar bu kültüre kendilerine değer veriliyormuş gibi gösterilen ancak zerre kadar hak hukuk vermeyen anlatıya inanıyor, şaka gibi.. İsyan etseler ne olacak her gün bir iki kadın deşiliyor, kurşunlanıyor... Erkek ve kadın robotlar yapılırsa kadın robotlar yine ikincil mi olacak? Düşünsenize erkek robot kadına diyor ki; şu şekilde düşünemezsin seni şikayet eder, hokurdayan kuyuya attırırım veya geri dönüşüme yollarım..
İnsanları anlamak zor insan olmama rağmen. Hep daha fazlasını isteyen bir şeyiz tür olarak Ya hu yaşayıp yaşayacağımız ortalama 72 yıl, istisnaları 85-100 yıl. Buna rağmen bitmeyen bu koşturmaca, bitmeyen bu hengame ne diye. 25 yıldır tv ve daha genelde internet ekranlarından görmediğimiz zulüm, işkence, zorbalık, barbarlık, hayvanlık kalmadı neredeyse. İğrenç bir tür bu insanlık. Tür bile değil belki.. Böcek kolonisi gibi sanki. Gördüklerimiz daha sadece ekranlara düşenler, bir de ekrana düşmeyenler, gizlenip saklananlar vardır, yok mu, tüm bunlara rağmen nedir bu yaşam aşkı anlayamıyorum.
Şimdi yukarıdan aşağıya toplu halde veya karışık haldeki düşüncelerimi hangi düşünce akımı karşılıyor benim, bana biri söyleyebilir mi? Sosyalisim mi, faşisizm mi, şeriatizim mi, liberalizm mi bir de bunların post…ları var galiba. Bir de bunların ulusçuluğu, ümmetçiliği, milliyetçiliği, kabileciliği vb vs var.
Ben 40 yaşıma kadar bunlardan bir yol bulamadı isem veya tam hazmedemedi öğrenemedi isem, aptal mıyım? Yoksa tüm bunlar benim kendimi çaresiz veya işe yaramaz olarak düşünmem için yukarıda bahsettiğim 8 milyonda 1 kişinin üzerimdeki etkileri mi?
Tüm yönetim sistemlerinde bir zorbalık var, sadece bizleri kandırmak için sevgi veya sayıdan veya kulluktan, milliyetçilik ve veya izm, istlerde bir insanilik var gibi. Normalde veya gerçekte ise bir çekişme var. Bu çekişmeler günümüzde toplumlara ve hatta bireylere yansıdığında ise bir gerilim bir gerginlik peydah oluyor. Hak ve batıl veya doğu batı- kuzey güney kavramları bu dünyayı tanımlayamıyor günümüzde. Yani beni tatmin etmiyor. Kalkmışlar hala ortaçağ kitabından örnekler veriyorlar. Mesela neydi şu gezintici, Seyehatnameden, şaka gibi bir zamanlar o dönem kitaplarını kitaptan sayardım, internet icat oldu kitap sıradanlaştı belki de yalancılaştı..
Lakin yine de yaşıyoruz ya hu. Bir şekilde iyi olarak kalabiliyoruz.
İnsan başlı başına bir bilinmez zaten, kaldı ki tüm insanları düşünmek eyvah eyvah… Düşününce veya düşüncenizi harekete çevirseniz bile zamanın ve âlemin karşısında yok hükmünde değil miyiz?
Dijital veya yapay çağ mı bulunduğumuz çağın genel adı veya tanımlaması. Eskiden kılıç, gürz vb vs ile edilen vahşet günümüzde klavye tuşuna kadar düştü mü?
Bizden önceki kuşağın düşünce ve inanç iklimini anlıyorum, çünkü nşa’da hayatlarının son dönemlerinde gençlik ve çocukluklarının bilgileri ve görüşleri ile yargılayıp sonucu varıyorlar, lakin çağ dönüşümünün tam ortasında gelen günümüzdeki ortalama 30-50 yaş arası nesli için onların kavram ve inançları ile düşünmek veya hareket etmek bir garip yanılsamaya yol açıyor. Kaldı ki günümüzdeki 20-30 yaş ve 0-20 yaş aralığındaki insanların düşünce inanç ve görüşleri ise sanki daha piyasada yok veya tam tanımlanamadı veya irdelenemedi değil mi? İhtiyarlar sanki höykürmekten başka bir şey bilmiyor, bizde mi öyle höyküreceğiz 20-30 yıl sonra. Garip bir yaşam formuyuz.. Yaşam formu demeye şahit ister..
Tüm bunlar belki de benim için gereksizdir, bu yazıyı yazdığım saat 03:30. Şaka gibi, galiba deliriyoruz.
Ulan bana ne tüm yukarıda anlattıklarımdan diyeceğim, yani haykırmak istiyorum bana ne lan, yapamıyorum. Neden?
Aslında bu konular böyle böyle 10larca yüzlerce sayfayı bulur da, ne gerek aslında.
Sizi en seven kimse ona emanet olunuz, Tanrının veya Allahın vb vs insanlığı sevdiğini düşünmüyorum çünkü öyle bir iz ve izlenim yok gerçek hayatta ve dünyada. Ha keza bizi proteinler atomlar veya uzaylılar da düşünemeyeceğine göre, yine dönüp dolaşıp insan insana muhtaç hale geliyor.
Başkanları, cumhurbaşkanları veya yönetici tayfayı da düşünseniz onlar da muhtaç insana.. Peki her yanda emareleri görülen robotumsu yaşamlar ne anlatıyor size?
Son bir iki aydır robot süpürge kullanıyorum ve ne kadar bilim kurgusunu, sineması, dizisini görsem de, sanki her hareketinde veya benim onu telefonla yönlendirmemde, git şu odayı temizle dememde bana bir döner tekme atıyor hissi yaşıyorum. Lakin o da muhtaç, kimi tekeri takılır kimi kendini sıkıştırır kimi torbası dolar veya pili biter. Mekanik insan görmemize ne kadar zaman var? Yoksa üretildi de piyasaya mı düşmedi.?
Keşke 1850 lerden önce şu dünyada yaşayıp gitseydim, yani benimki de şans mı arkadaş, sen tut en kritik virajlarında yaşamın dünyada yaşa.
Yaşayalım bakalım yaşayabildiğimiz kadar….
Saygılarımla efendim.
Y.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.