- 162 Okunma
- 2 Yorum
- 5 Beğeni
Ateş ve Su
Ateş ve Su
Sokaklar, yerini serin bir akşamüstüne bırakmış olmalıydı. Ama içinde başka bir sıcaklık vardı, öyle ki göğsünden ayaklarına inen bir ateş dalgası hissediyordu. “Hava soğuk değil miydi? Bu sıcaklıkta neyin nesi? Ateş mi yanıyor içimde…” diye kendi kendine söylendi. Nemli, yapış yapış bir his vardı teninde. Etrafındaki insanlar ona tuhaf bakıyordu; yüzünde garip bir gülümsemeyle, "Yoksa bir böceğe mi dönüştüm?" diye düşündü. Bir havlu istiyordu, adeta kendini serin sulara bırakma isteğiyle yanıp tutuşuyordu.
İçindeki sıcaklık, sanki gençliğinin enerjisiydi, ama alay eden bir alev gibi artık ona bir ağırlık veriyordu. Eski cazibesini, sokaklarda dikkatleri üzerinde topladığı o günleri düşündü. "Hey gidi bir zamanlar titrettiğim sokaklar... Şimdi menopoza mı girdim? Ha ha, o da yakışır bana!" dedi kendi kendine alay ederek. Yine de yüzünden bir damla hüzün eksik olmuyordu.
Gençken kendini özgür hissettiği bir deniz sahnesi canlandı zihninde. Arkadaşlarıyla suya atlayışlarını, suda hafifçe salınıp serinlediği o yaz günlerini düşündü. Şimdi ise vücudu onu yoran, serin su yerine alevlerle dolu bir yer gibiydi. "Nerede o eski heyecanlar? Sevinçler, acılar? Şimdi baharatsız bir yemek gibi hissediyorum kendimi… Tatsız, tuzsuz."
Bir an düşündü: Yalnızlığını kabullenmekten başka seçeneği kalmamış gibiydi. "Hoş geldin yaşlılık," dedi sessizce. "Hoş geldin yalnızlık, hoş geldin menopoz, hoş geldin unutkanlık…" Kendi kendine gülümseyerek tekrarlıyordu bunları. Yaşlanmanın ne demek olduğunu, aynı anıları aynı insanlara tekrar tekrar anlatan birine dönüşmenin nasıl bir şey olduğunu fark ediyordu. Gözleri bir an bulanıklaştı. Kendisini bir bakımevinde, etrafında kimsenin olmadığı, unutulmuş bir ihtiyar olarak hayal etti. "Ne yapmalı unutmamak için? Yıllar sonra gömülür müyüm yoksa hatıralarımın altında?"
Bir rüzgar esti ansızın, içinde bir titreme hissetti. Sonra terledi “Burası sıcak mı? Yoksa soğuk mu?”kafası karıştı...Kendi sıcak basmaları ve üşümeleri arasında bocalarken, bir kahkaha attı. Kışın ayazında atletle oturup boynunda bir fularla çay içen menapozlu bir kadındı şimdi. “ komik...herkes gülüyor halime...ama ben daha çok gülüyorum kendime ,” diye mırıldandı kendi kendine.
Sonra düşündü. Japonya’da yaşlılara değer verildiğini, onların saygı gördüğünü, kalan ömürlerinin güzel geçmesi için ellerinden gelenin yapıldığını duymuştu "Bir gün herkes yaşlanacak," dedi içinden. “İnsanlar yaşlanmaktan korkuyor ama korkulacak olan yaşlılık değil, unutulmak, bir kenara atılmak, muhtaç olmak… Yine de, eğer bizi gerçekten seven bir toplumda yaşıyorsak, kim korkar ki yaşlılıktan?”
Bu düşüncelerle İçinde yanan ateşi, yılların biriktirdiği bütün anıları ve acıları bir kenara koyarak gözlerini kapadı. Gölde hissettiği serinlik ve gençliğin özgürlüğü sanki yeniden içindeydi. Belki de yaşlılık sadece kabullenmekti; geçmişi, acıyı, yalnızlığı ve hatta unutulma korkusunu…
YORUMLAR
Tedavülden kalkmış para gibi... Önceden dokunup şekiller verebildiğin bir şeyken içinde var olduğun hayat; bir bakıyorsun pencereden seyrettiğin, en küçük bir yönlendirmede bulunamayacağın kadar uzak bir resme dönmüş... Sen sadecece seyrediyorsun. Bu ömrümüz yeterse hepimizin yaşayacağı bir durum ne yazık ki...
Tabii bizi böyle tedavülden kalkmış para gibi hissettirmeyecek kadar duyarlı, şefkatli insanlar varsa yaşantımızda; bu hassas dönemi çok daha rahat bir şekilde geçirebiliriz. Ama en güzel ortamda da yaşasak yaşlılığımızı, o burukluk hep var olacak bir şekilde... Hayata dokunamamanın, onu uzaktan seyretmek zorunda kalmanın dinmeyen sızısı...
Gözlerim yaşararak okudum. Harika bir yazıydı.
Sevgiler...
Mavilikler tarafından 3.11.2024 11:52:50 zamanında düzenlenmiştir.
ansızın esen bir rüzgarla içimde bir titreme hissediyorum, sonra yine sıcak basıyor; bu soğuk mu yoksa sıcak mı, kafam karışmış halde kahkahalar atıyorum. kendimi kışın ortasında atletle oturmuş, boynumda bir fularla çay içerken hayal ediyorum; menopozlu bir kadın işte, ne olacak diyorum kendi kendime, beni anlasalar ne olur anlamasalar ne olur. sonra düşünüyorum, japonya’da yaşlılara nasıl değer verildiğini, onların ömürlerinin güzel geçmesi için çaba gösterildiğini. herkes yaşlanacak bir gün diyorum, insanlar yaşlanmaktan korkuyor, ama korkulması gereken yaşlılık değil unutulmak, bir kenara atılmak, muhtaç olmak; yine de, gerçekten seven bir toplumda yaşıyorsak kim korkar yaşlılıktan?
içimde yanan ateşi, yılların biriktirdiği acıları bir kenara koyup gözlerimi kapatıyorum. gölde hissettiğim serinliği, gençliğimin özgürlüğünü yeniden içimde hissediyorum; belki de yaşlılık sadece kabul etmektir, geçmişi, acıyı, yalnızlığı, unutulma korkusunu…
tebrikler 🙏
CaNMaYBuL
ateşle su arasında sıkışıp kalmış bir ömrün ortasında kendimi buldun sokağın serin akşamları yerini geçmişin ağırlığına bırakmış gibi ama içimde başka bir sıcaklık var, öylebir sıcaklık ki göğsümden ayaklarıma kadar inen bir dalga gibi bütün bedenimi sarıyor. hava soğuk değil miydi diyorum kendi kendime, bu sıcaklık da nereden geliyor? bir ateş mi yanıyor içimde? terli, nemli bir his var tenimde; insanlar yüzüme tuhaf tuhaf bakıyor, acaba diyorum bir böceğe mi dönüştüm yoksa. bir havluya ihtiyaç duyuyorum; öyle ki kendimi serin sulara bırakma isteğiyle yanıp tutuşuyorum.
bu sıcaklık sanki gençliğimin enerjisi gibi; ama alay edercesine üzerime çöken bir ağırlık; bir zamanlar sokaklarda çektiğim dikkatleri hatırlıyorum, eski cazibemihey gidi günler; şimdi diyorum, menopoz mu girdin acaba kendime gülerek, ha ha, bu da yakışır bana diyorum. ama yüzümden eksik olmayan bir hüznün gölgesi var; eski günlerin izinde, gençken kendimi özgür hissettiğim o sahildeki anılar zihnimde canlanıyor; suya atlayışlarımızı, hafifçe dalgalanıp serinlediğimiz o yaz günlerini; ama şimdi bedenim artık bana eski ferahlığı değil, adeta alevler içinde bir zindan gibi hissettiriyor. nerede o eski heyecanlar diyorum, sevinçler, acılar, şimdi her şey baharatsız, tatsıztuzsuz bir yemek gibi.
bir an durup düşünüyorum; yalnızlığımı kabullenmekten başka seçeneğim kalmamış gibi, hoş geldin yaşlılık diyorum kendi kendime, hoş geldin yalnızlık, hoş geldin menopoz; sesli bir şekilde tekrar ediyorum bunları, yaşlanmanın ne olduğunu, geçmişi aynı kişilere tekrar tekrar anlatan birine dönüşmenin nasıl bir his olduğunu fark ediyorum. gözlerim bulanıklaşıyor bir an; kendimi uzak bir gelecekte etrafında kimsenin olmadığı, unutulmuş bir yaşli olarak hayal ediyorum. unutulacak mıyım yoksa hatıralarımın altında gömülecek miyim, diye içten içe soruyorumm…