Ne Kadar Tanıdık Yazdıklarım Size
Bu kadar yalanın yaşandığı ortamda, gerçeğin sanal alemde girdiği komada… Her ahlaksızlığın ben yaptım, yaparım ve hakkımdır imajında…Gerçeği, dosdoğruyu konuşmak, kaleme almak, insanların bunları dinleyeceğini ummak herhalde intihar etmek gibi bir şey.
Kim mutlu, kim gelecekten umutlu… Kaldı mı temiz duygu? Aşk, sevgi, güven? Doğa bile her hareketinde aşırıya gidiyor, yağmur yağsa her yeri sel alıyor, geçici büyük nehirleri sergiliyor ve verdiği zararı görenleri şaşkına çeviriyor. Doğa diyor ki, sanaldan kurtulun, insanlığa dönün, benim ayarlarımla oynar ve beni önemsemezseniz, her yaşattığımın fazlasını size yaşatırım diyor… Ama gözler kör, doğanın ne anlattığını gören yok ki!
Orhan Veli’nin hanımlar için söylediği ellili yıllar penceresinde veciz gerçek,”bir elinde ayna bir elinde cımbız umurunda mı dünya”, şimdilerde “bir elinde cep telefonu bir elinde filtre kahve’ gerçeğine dönüşmüş durumda… Başlar hep eğik ama yere bakmıyor, Rabbimin önünde eğilmiyor, dalgın dalgın yoldan karşıdan karşıya geçiyor. Hani arabalar duyarlı olmasa ona çarpacak, gerçek dünyayı hatırlatacak… Ya ölürse! Senaryo tam gerçeği gösterecek ve kabire giren insan ona hazırlanan bilinmeze gömülecek…
Deprem haberleri… Hani küçük şiddeti ama haber kanalında alt yazıyla geçerken okunmuyor bile. O büyük şiddetle geleceğim diyor, hem de aniden…Allah korusun diyorum ama bu kadar duyarsız insanlara acımak! Millet olarak yine de bizim gerçeğimiz ve açılan yaralara üzülür, çırpınır… Sanki onlarla aynı şeyi yaşar gibi duygudaş da oluruz. Biz böylesi duygusal milletiz, ne güzel. Ama iş isten geçince bunu yaşamak bize bir şeyler katmıyor. Yaşanılan acılara son vermiyor. Bu acı haberleri seyretmekten bıkmıyoruz, film seyreder gibiyiz adeta. hani ne oldu ki acaba? hangi hikayeler anlatılıyor? nasıl bir kurtuluş hikayesi yaşanır ki? daha niceleri konuşulur… Bu gibi acı her olayda aynılarını gördük de, ancak hiç bir şey değişmiyor. Hep aynı filmi seyrediyor ve ondan ders almıyoruz. Sürekli seyretmekten de bıkmıyoruz, usançta gelmiyor… Göğsümüz daralmıyor!
Hiç kimse güzel şeyleri dillendirmiyor, çözüm aramıyor, değişmiyor! Vur patlasın çal oynasın… dedikodu, gıybet sonsuzluğuna giden yollarına boylasın…
Çocuğun burnu kanamış, hemen hastaneye koşalım. ayağımda çıban çıkmış ya kansersem… Tene değen ne kötülük varsa çözer diye hastaneye koş, hatta güzel görünmek için ameliyat ol. Doktor kessin biçsin… Ya Hu böyle yaşarsan sen bir hiçsin! Kaldır başını, bak güneş doğuyor, bak aya dolunay olmuş… bak bir gün daha ömründen geçmiş. o günler daha ne kadar bu dünyada kalmak içinde elinde sermaye olur ki? hazırla bavulunu sonsuz bir seyahat var, dönmeyeceksin dünyaya… diyebilen kaç kişi var. Kaç kişi ölüm bir gün bana da gelecek diyor?
Kendim ettim kendim buldum
Yalan dünya sana kandım…
Hiç değişmiyor değil mi?
Saffet Kuramaz, 02.11.2024, Ankara
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.