- 84 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
ZÜLFİKAR VE DÜLDÜL
ZÜLFİKAR VE DÜLDÜL
“Zülfikar’dan keskin kılıç, Ali’den büyük yiğit yoktur.”
Arap-İslam dünyasında Zülfikar ve Düldül hakkında çok sayıda araştırma yapılmış, kitaplar yazılmıştır. Türklerin İslamlaşma sürecinde de bu konu dikkat çekmiş; Türk-İslam anlayışında özellikle Alevi kültüründe çok önemli bir yer tutmuştur.
Zülfikar’ın nasıl ortaya çıktığı, gerçek boyutunun ne olduğu hep merak edilmiştir. Bu konuyu çok yönlü araştırmama rağmen kesin ve somut bir sonuç elde edemedim. Düldül’ü de eş zamanlı görmemiz gerekiyor; zira Hz. Ali, Zülfikar ile savaşlara katılırken adı Düldül olan bir beygiri binek olarak kullanmıştır. Şimdi kaynakları dikkatle okuyarak ve konuyu özetleyerek bir makale halinde paylaşmak istedim.
Zülfikar, İslâm peygamberi Muhammed’in damadı, amcasının oğlu ve Dört Büyük Halife’den biri olan Ali’nin çatal şeklinde iki başlı kılıcının adıdır. Kelime anlamı olarak, "sahip" anlamındaki "zû" ile “omurga, boğum" anlamına gelen "fekār" kelimelerinden oluşan zülfekār, Türkçeye zülfikar şeklinde geçmiştir. Bedir Muharebesi sonrasında, yedi karış uzunluğunda ve bir karış kalınlığında olan kılıç savaş ganimeti olarak İslâm peygamberi Muhammed’e geçmiş ve kendisi kılıcı Ali’ye verene kadar kullanmıştır. Merzûk es-Sakīl adında bir usta tarafından yapıldığı rivayet edilen kılıç, genel kabule göre Bedir’de öldürülen Âs b. Münebbih’e aittir. Kılıcın Ali’ye ne zaman verildiği kesin olarak bilinmemekle birlikte genel olarak Uhud Muharebesi’nde verildiği kabul edilmektedir.
Ali’nin Uhud Savaşı’nda Kureyş’in önde gelen savaşçılarından dokuz kişiyi öldürdüğü, bu savaşta bedeninden yetmiş yara alarak son ana kadar Muhammed’i savunduğu, bu sebeple de Cebrail’in, “Zülfikar’dan keskin kılıç, Ali’den büyük yiğit yoktur.” dediği rivayet edilmekle birlikte bu yazının kim tarafından yazıldığı bilinmemektedir. Şayet gerçekten Cebrail tarafından gönderildiyse bu yazıyla gönderildiği daha akla yakın görünüyor. Ancak şahsen ben bu kılıcın Cibril tarafından gönderildiğine pek inanmıyorum. Zülfikar’ın bir usta işi olduğu daha gerçekçi geliyor bana.
Hz. Ali’nin çatal uçlu kılıcının bir ucunun ilmi, diğer ucunun da adaleti temsil ettiği; kabzasının ve kemere takılan halkasının gümüşten yapıldığı da rivayetler arasındadır.
Zülfikar; Türk edebiyatında ve özellikle Alevi-Bektaşi şiirlerinde daima Hz. Ali’ye izafe edilerek anılan Zülfikar, Düldül’le birlikte ona Allah tarafından bahşedilen efsanevi bir kılıç olarak yer alır. Bu kılıç düşmanın konumuna göre bazen kırk, bazen de yüz elli arşın uzunlukta olduğu dile getirilir.
Kılıcın akıbeti konusunda da çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Ali ve onun soyundan gelenlere (Alevîlere) intikal eden kılıç, daha sonra Abbasi ve Fatımi halifeler arasında el değiştirdikten sonra 11. Yüzyılda savaşlarda bükülmüş bir halde ortadan kaybolmuştur.
Düldül konusunda da çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Kaynaklara göre Düldül; İslam Halifesi Ali’nin katırıdır. Kır veya beyaz renkte olan ve genellikle dişi olduğu ileri sürülen Düldül, Hz. Muhammed tarafından Ali’ye hediye edilmiştir. Daha sonraları klasik şövalye üçlemelerine (kahraman, kahraman kılıcı, kahraman atı) uygun olarak bir at şeklinde tasvir edilmiştir. Ali, Fars edebiyatı ile Türk edebiyatının klasik, tasavvufi, dini-destani metinlerinde genellikle Zülfikar adlı kılıcı ve Hz. Muhammed’in kendisine hediye ettiği Düldül isimli atıyla birlikte anlatılıyor olsa da bu bir binek katırıdır. O dönemlerde Türklerle de münasebette bulunan Ali, Türklerin kendisine atı önerdiği de ileri sürülmektedir.
Kaynaklarda Ali’nin savaşlarda ve özellikle savaş başlamadan önce yapılan mübârezelerde hasımlarını kılıcı Zülfikar ve Düldül’ün de maharetiyle alt ettiği ileri sürülür. Bu sebeple; edebi metinlerde bunlar onun adeta ayrılmaz birer parçası olarak anılmıştır. Halk arasında Düldül’e, güçlü, kuvvetli, çevik ve zeki gibi anlamlar yüklenmiştir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.