- 1103 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Özgelişim Sürdürülebilirlik Sağlar
ÖZGELİŞİM SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SAĞLAR
Sevgili Özgelişim yolcusu dostum,
Günümüzde gazete yazılarında, televizyon reklamlarında kurumların ağzında bir kelime var .“sürdürülebilirlik”. Hangi ekonomi yazısını okusam önüme bu kelime çıktı. Bu kelimeyi ilerde daha çok duyacağımız da aşikar.
Sevgili Özgelişim Yolcusu dostum,
Bu kelime tam da özgelişim kavramını açıklayan bir kelime bence. Nasıl mı dersen, Sürdürülebilirlik kısaca şöyle tanımlanıyor “insanların uzun vadede sadece girdilerine güvenmeye devam edebilecekleri şekilde, doğal ve yenilenebilir kaynaklardan faydalanılması ...” Bu güzel tanım. Yani kıt kaynakların kaynaklar daha artmadan onların devamlı olacağına inanılarak güvenilerek daha etkin ve verimli kullanılarak daha kaliteli ve daha çok ürün elde edilmesi.
Sevgili özgelişim yolcusu dostum,
Özgelişim de insanın kendini kısa zamanda daha verimli ve etkin geliştirerek, başkalarına yazılı ve sözlü olara gelişmeleri konusunda yardımcı olması değil mi? Kısa zamanda bilgi ve sevginin daha geniş kitlelere daha verimli olarak aktarlması anlamına gelmez mi?
Sevgili özgelişim yolcusu dostum,
Özgelişimde de insanın kendinden ve başkalarından faydalanması devamlı olacak ki, gelişimini sürdürebilsin ve faydalanma ve gelişmesi devamlı olsun.
Sevgili özgelişim yolcusu dostum,
Yakın zamanda yaşadığım bir olay devamlı ve sürekli olmanın önemini arz ediyor. Yanıma devamlı gelen, sürekli sohbet ettiğimiz birkaç insan vardı. Üniversite öğrencileri. Gelişmeleri, daha verimli olmaları konusunda sohbet ettiğimiz, kaynaklar sunduğum, beraber yemek yediğimiz onlarnda fikirlerinden faydalandığım girişken gençler. Şehrimizdeki Üniversiteyi tamamladıkları için de şehrimizden ayrlan ama telefon ve internetten devamlı olarak görüştüğümüz bu insanların arkadaşı olduğunu söyleyen, beni tanıdığını belirten bir genç benden bazı konularda yardım istiyordu. Tabii ki tanıyamadım. Sence neden ? Çünkü yanıma devamlı gelmeyen sadece arkadaşları ile beraber bir iki defa gelen, beni çaya davet etmeyen, ziyaret etmeyen insanı ben nasıl hatırlayayım. Zaten o da ciddiye almamış ki, gelmemiş devamlılığa gerek duymamış ama işi düşünce gelmiş. Bu durumda tabii ki ben tanımadığım insana nasıl güveneyim?
Sevgili Özgelişim Yolcusu dostum,
İşte dostluklarımızda böyle devamlı olursa bizde gelişir, gelişen biz zorluklarla daha güzel mücadele ederiz, arkadaşlarımız değer bilen insanlar olursa onlarda bizim gelişimimize katkı sağlar. Ama arada gördüğümüz ve nezaketen konuştuğumuz insanlardan da işimiz düşünce yardım beklemeye da hakkımız olamaz ki. “Arkadaşım nasıl faydalanıyor, bende devamlı ve sürekli olarak faydalanayım” diye düşünen de arkadaşları gibi bilge insanları sık ziyaret ederek faydalanırsa işi düşünce de yardım isteyebilsin. Belki Üniversiteliler okurken bunun farkına varamasa da iş hayatında bunlar önümüze çıkıyor işte.
Sevgili Özgelişim Yolcusu dostum,
Bilge insanlar da işte ürün üretmede girdiler gibidir. Girdilerimiz güvenilir olursa , onlara güvenerek saygımızı sunarsak, değer verirsek onlarda daha üretken insanlar olarak bizlere faydalı olur, faydalanacağımız kaynaklara yönlendirir. Ama zamanında bir bardak çay ikram etmekten kaçındığımız insanlardan acıktığımızda kebab isteme hakkımız olmasa gerekir” İşte burada sürdürülebilirlik gelişim alanında da kendni gösteriyor. Sen de benim bir bir değerli bilgi ve sevgi sunan bir nevi girdim değil misin? Bu girdi bak mektup yazmam için bana ilham, sevgim senin de beni daha çok sevmen için destek oluyor.
Sevgili özgelişim yolcusu dostum,
İşte burada “sürdürülebilirlik” konusunda firmalarda çalışanlarını özgelişimlerini artırmaları için sık sık bu konuda bilgi sahibi olan insnalarla, çalışanlarını çay ,kahve hatta yemekli toplantılarda bir araya getirerek öğrenme fırsatı sunabilirler. Bu da çalışanların hem özgelişimine katkı sağlar hem de verimli olmalarını destekler. Bunu yapan firmalar önemini daha iyi anlar. Bunu Üniversiteler, hatta ilkokullar bile yapabilir. Ne yazık ki özgelişime önem vermeyen kurumlar ve yöneticileri bu anlattıklarımı tam anlayamazlar. Bunun için maddi kaynağa değil daha çok isteğe ve inanmaya ihtiyaç vardır. İnanan ve uygulamaya azmeden faydalanır eğitimden. Eğitimin yaşının olmadığını 5 yaşında çocuklarını nasıl eğittiklerini televizyon haberleri ve gazete haberlerinden okuyarak görüyoruz. 5 yaşında ailesinde ve misafirlere tüküren çocuklara “çocuk daha onlar” der ve yaptığı yanlışı anlatmazsak çocuk bu yaptığını marifet zannetmeye başlar. Eğitim şart birader...
Sevgili Özgelişim yolcusu dostum,
Biz hep böyle toplumuz.. Yazarlar ile alay ederiz, küçümseriz, kitaplarını almayınca onları başkalarının okumayacağını zannederek, başkalarına da almamalarını söyleriz. Yalandan da “ hediye etmedin ki okuyalım” deriz. Onları okullara davet etmemekte inat ederiz. Ünlü olanlarına bakarız sonra da çıkıp “çocuklarımız okumuyor birader” diyerek şikayet ederiz. Bu şikayet etmeyi de marifet sayarız. Böyle toplumuz işte. Kitabımızda ilk emrin “oku” olduğunu biliriz de “biz okumuyoruz başkaları da okumasın “ mantığı ile kitap alan gazete alanlara “parayı boşa harcıyor” gözü ile ile bakarak bunu da tavır ve davranışlarımızla açıkca belli ederek içimizden güleriz. Sonra “çocuklarımız neden gelişmedi birader” diye hayıflanırız. Bu çelişkilerde işte özgelişimi önemsememeizin sonucudur.
Sevgili özgelişim yolcusu dostum,
Biz özgelişim için , bunu insanlara yazılı ve sözlü anlatmaya varız. Varsın okumasınlar. Varsın dinlemesinler. Olabilir ki, ilerde dinleyen, okuyan okutan ve bugünlerde verdiğimiz emeğe saygı göstererek başkalarının da okuması için çok çaba harcayanlar olabilir. Umut bu. Umutlu olmak insanı hem diri, hem iri hem canlı tutar. Ne demişler “umut fakirin ekmeği ye Memet ye” diye.
Sevgili özgelişim yolcusu dostum,
İşte hayat böyle. Her reklam her dizi, her film, okunan her haber, yaızlan her şey. Söylenen her söz anlamasını bilene bir “özgelişim okulu” bu hayattan ders çıkaran dersi daha geliştirerek başkalarına da anlatacak ki, o güzel ders çoğalsın. Bugünlerde değil gelecekte. Bana geçmişle ilgilenenler sorulunca “ben gelecekle ilgilnenen insanım geçmişten dersi alıyorum. Kimse hakkında konuşmak da istemem geçmişte yaşayan ve geçmişi anlatanlar için “derim. Bu da benim rahatlamamı sağlar. Geçmişte yaşananlara değil geleceğe bakmak innaı hem umutlu hem mutlu yapıyor çünkü.
Sevgili dostum,
Alık duygu ve düşüncelerimi tek kelimelik notlar alıyorum. Bu notlar o kadar verimli ki. İşte sana bu koskocaman mektup oluyor. “Bir ekersin bin verir başak” misali. Ekmeden biçmek olmaz. Özgelişim ekmek demek. Biçmek bize nasip olmayabilir ama biçenlerde bizi anlayacak ve “iyi ki ekmiş” diyecekler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.