2
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
362
Okunma

Hayat bazen huzuru bulmak için durmamızı, bazen de kendimizi anlatmaktan vazgeçmemizi gerektirir. Kendi yolculuğumda bu dersi birçok kez yaşadım; belki siz de benzer durumlarla karşılaştınız. Kelimelerle dolup taşarken, karşınızdaki kişinin sizinle aynı dili konuşmadığını anladığınız anlar yaşadınız mı? İşte benim hikâyem de burada başlıyor.
Bir dönem, okuldaki öğrencilerimle daha güçlü bağlar kurmanın peşindeydim. Onların hayatlarındaki zorlukları anlama arzusuyla yanıp tutuşuyordum. Ancak bazen, en samimi çabalarım bile bir duvara tosluyordu. Geçtiğimiz yıl, bir sınıfımda bir öğrencimle aramda öylesine bir mesafe oluştu ki, bu beni derinden etkiledi. Genç yaşına rağmen, içinde barındırdığı sıkıntıları görüyordum ama bir türlü ulaşamıyordum. Kendimi sürekli olarak “Ben buradayım, beni dinleyebilirsiniz” derken buluyordum ama o, içsel dünyasına kapanmıştı.
Bir gün, bu öğrencimle derste göz göze geldik. O an, gözlerindeki derin boşluğu ve çaresizliği gördüm. İçimde bir şeylerin kırıldığını hissettim; o an, varlığımı hissettirmem gerektiğini düşündüm ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Onun yaşadığı sıkıntıları anlamak ve yanında bir dost gibi olmak yerine, ben de sözlerle boğulmuş gibiydim. Uzun bir süre sessiz kalmaya karar verdim. Onun yanına oturdum ve sadece varlığımı hissettirmeye çalıştım. Bu süreçte kendimi ifade etmenin yerine onun iç dünyasına odaklanmak huzur verdi.
O sessiz anlar, benim için bir dönüm noktasıydı. İçimdeki çelişkilerle yüzleşirken, o gencin benzer bir yolculuktan geçtiğini düşündüm. Kendimi kaybettiğim, kimseyle bağ kuramadığım zamanlar aklıma geldi. Özellikle yaşadığım bir ayrılık döneminde arkadaşlarımla olan iletişimimin azaldığını hatırlıyorum. O zor günlerde, etrafımdaki herkes bana bir şeyler anlatmaya çalışırken, ben içime kapandım. Şimdi, bu öğrencimde de aynı duygusal yalıtımın olduğunu gördüğümde, ona destek olmanın yollarını aramaya karar verdim.
Zamanla, onun içindeki duygular su yüzüne çıkmaya başladığını gördüm. Kısa cümlelerle başladı, ama benim için her kelime bir kapıydı. Bir gün, ders sonrası yanına gittiğimde, “Seni anlıyorum. Her şeyin üst üste geldiğini biliyorum ama sen buradasın; bunun farkındayım” dedim. İlk başta biraz tedirgin olsa da, o an ona sunduğum güvenli alan, kelimelerini açığa çıkarmasını sağladı. Yavaş yavaş, duygularını, hayal kırıklıklarını ve belirsizliklerini paylaşmaya başladı. O an, birbirimizin kalplerinde bir köprü kurmuş gibi hissettim.
Bu deneyim bana derin bir ders verdi: Anlaşılmadığınız yerde durmak, bazen beklemek ve dinlemek, en iyi cevaptır. Kendimi anlatmak yerine, ona duyduğum güvenle onun duygularını önemsemenin hem kendi huzurumu hem de onun içsel yolculuğunu kolaylaştıracağını anladım. O günden sonra, öğrencilerimle kurduğum bağlarda daha dikkatli ve empatik olmaya çalıştım. Özellikle, daha önce zor bir dönem geçirdiğim için onların duygusal hallerine karşı daha duyarlı hale geldiğimi fark ettim.
Ailemle olan ilişkilerimde de benzer bir ders öğrendim. Ailemdeki bir büyüğüm, yeniliklere kapalı bir tutum sergiliyordu. Kendime koyduğum hedefleri küçümsemesi ve risk almaktan korkması, benim için zorlayıcı bir durumdu. Özellikle, okuldaki projelerimle ilgili heyecanımı paylaştığımda, onun gözlerindeki endişeyi görmek beni derinden etkiliyordu. İlk başta, ona projelerimi anlatmaya çalıştım; ama karşılaştığım her seferde, onun korkularını aşmak yerine daha da geri çekildiğini fark ettim. Kendimi ifade etmeye çalışmak, aslında onun için yeni bir kapı açmıyordu.
Bir akşam, yemek masasında bu konuyu gündeme getirdim. “Bu benim için çok önemli, biliyor musun?” dedim. Onun o anki ifadesi, yaşadığı kaygıyı gözlerimde canlandırdı. Ama bu sefer, ona bir şeyler anlatma çabamı bırakmaya karar verdim. “Senin endişelerini anlıyorum. Ama bu benim için bir yolculuk; belki de hayatımda denemem gereken bir şey. Başarısız olursam bile, denemek bile önemli” dedim. Onunla bu durumu paylaşmak benim için bir rahatlama anıydı. O anda, o da kendi korkularıyla yüzleşme cesaretini bulmuş gibi görünüyordu.
Ailemle bu şekilde daha açık bir iletişim kurmak, yalnızca beni rahatlatmakla kalmadı; aynı zamanda aramızdaki bağı da güçlendirdi. Onun bakış açısını kabul etmek, beni huzurlu bir noktaya taşıdı. Kendimi anlatmaktan vazgeçip, onun da kendi içsel yolculuğunda olduğunu kabullenmek, aramızdaki bağı pekiştirdi.
Bu yaşanmışlıklar, huzur arayışımda önemli dönüm noktaları oldu. Anlaşılmadığınız yerde durmak, bazen kendinizi anlatmayı bırakmak ve içsel bir yolculuğa çıkmak gerektiğini öğretti. Başkalarıyla olan ilişkilerimde, anlamaya hazır olanlarla derin bağlar kurmanın içsel huzurumu artırdığını fark ettim. İnsanlar, kendi iç dünyalarında kaybolduklarında, dışarıdan bir destek arayışına ihtiyaç duyarlar ama bu desteği sunabilmek için önce kendimizi dinlemeyi öğrenmemiz gerekiyor.
Huzur, yalnızca bir hedef değil; aynı zamanda bir yolculuktur. Huzuru bulmak, bazen beklemeyi, dinlemeyi ve kendimizi geri çekmeyi gerektiriyor. Benim yolculuğumda bu dersleri öğrenmek, hem öğrencilerimle hem de ailemle olan ilişkilerimde derin bir değişim yarattı. Artık insanları anlamak için daha fazla sabır gösteriyor, bazen de sessiz kalarak onların içsel dünyalarına adım atmayı tercih ediyorum.
Bu süreç benim için yalnızca bir anlayış geliştirmekten ibaret değil; aynı zamanda içsel huzurumun ve mutluluğumun kaynağı haline geldi. Huzuru korumak için bazen durmayı, anlamaya hazır olanlarla derin bağlar kurmayı öğrenmem gerekti. Kendimi anlatmaktan vazgeçmek, aslında huzurun kapısını aralamak demekti. Her bir deneyimim, beni daha da güçlendirdi ve hayatta karşılaştığım zorlukları aşmamda büyük bir destek oldu.
Hayat, bazen anlamaya hazır olanlarla buluşmayı beklerken, bazen de durmayı ve sessizliği öğrenmeyi gerektiriyor. Anlaşılmadığınız yerdir belki de durduğunuz nokta; ama bu duraksama, huzurunuzu bulmanızda bir dönüm noktası olabilir. Şimdi, öğrendiklerimle daha derin bağlar kurarak huzur arayışımı sürdürüyorum.
Aile Danışmanı
Selda İyiekmekci (Erdoğan)