- 370 Okunma
- 4 Yorum
- 5 Beğeni
Kendime Yolculuk
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yürekten akan bir ses var içimde. Sanki beni yıllardır bekleyen, ama hiçbir zaman tam olarak anlayamadığım bir yankı… Hani öyle bir yola düşersin ki, her adımında eksik kalan, tamamlanmayan bir şeyler hissedersin. Bu içten içe sana seslenir, “Dur, beni dinle,” der ama sen duymamış gibi yaparsın, ya da belki de gerçekten duyamazsın. İşte ben şimdi oradayım, ruhumun derinlerinde yankılanan o eksikliği duyduğum yerde.
Anlayamadığım bir hüzün var, ama sanki bu hüzün bana ait değil, benliğimin dışına taşmış, bana çoktan yabancı olmuş. Bir garip boşluk doluyor içime, bir ağırlık çöküyor omuzlarıma. Bedenim yürümek istiyor belki ama yüreğimden bir ses, “Bekle, önce beni bul, yoksa yol dediğin sadece bir döngü olur,” diyor. Öyle bir hissizlik, öyle bir yorgunluk ki… Kelimelere dökmek, bir dostla paylaşmak bile zor.
Belki de fark etmeden ruhum çoktan uzaklara gitti. Bu beden, bu dünya, bu hayat… Ruhumun ağır yükünü taşıyamaz hale geldi. Etrafımda herkes gülerken, ben içimde sessiz bir çığlık duyuyorum. Ama o çığlık, benim sesim değil artık; ona yabancıyım, o bana çoktan yabancı. İçimde yankılanan o boşluğun sesi, yıllar önce kaybettiğim bir şeyin izi…
Ey gönlüm, seni böyle bırakmaya niyetim yok. Senden kaçarken, kendimden kaçmışım meğer. Kendimi bir gölge gibi taşıyıp durmaktan başka bir şey değilmiş bu çabam. Ama artık uyanma vakti geldi. O kaybettiğim özü bulmak, ruhuma yeniden kavuşmak zorundayım. O içsel ışığı, o saf huzuru hissetmeye ne kadar da ihtiyacım var.
Biliyor musun, ben ruhuma hicret etmek istiyorum. Dünyanın beni parça parça kopardığı, yorduğu, anlamını yitirdiği yerden, ruhumun dingin sularına dönmek istiyorum. Öyle derin bir sessizlik var ki içimde; ne bir ses, ne bir yankı, sadece bir bekleyiş, sessiz ve derin bir bekleyiş. İşte o bekleyiş benim için bir davet artık. Bana “Gel” diyor. “Seni kendine çağırıyorum, beni bırakma…”
Öyle bir yoldayım ki, bu yolculukta her adım beni kendime yaklaştırmalı. Ben ruhumun dingin denizine döneceğim, yüreğimi orada bulacağım. Bütün bağımlılıklarımı, dünyanın bana öğrettiği her şeyi, beni bu gölgeye mahkum eden her düşünceyi orada bırakacağım. Ey gönlüm, hazır mısın? Yolumuz uzun, ama seninle varacağımız o derin huzur hepsine değer.
O halde, sen de toparlan gönlüm. Çünkü bu yolculukta, sadece bir bedenle değil, bir ruhla yürüyeceğiz. Bu dünya, ruhumuz olmadan anlamını yitirdiği gibi, benliğimiz de o ruhla yeniden dirilecek. Artık dönüş vakti… Birlikte adım atalım, düşe kalka da olsa, bu yol bizim yolumuz, bu yol, kendimize dönüş yolumuz.
Bahadır Hataylı/25.10.2024/01.20/Sancaktepe/İST
YORUMLAR
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
sizi bunca görmemezlikten geldiklerinceye inat değerli buluyorum, bilin.
ve şimdi usul usul takip edeyim:
1- siz sakinsiniz kendinizi takipte ve ben öfkeli,
niyesini bilmemezlikten geldiğimden,
2_ o arayış aslında kendini, dost denilen yokken hem de.
3- methettiğimiz , olmasını istediğimiz bir dünyaya methiye dizerken asıl gerçeği görmek, siz benden geç başladığınızdan muhtemel ve ben örneğin 12 Eylüllerde hesaplaşmıştım bu gerçekle, yıkımdı, zordu, yok oluştu ama gerçek ve gerçek, kazanan hep bizi de şimdi "siz"e saydığınız O oynatan olmuştu.
4- ey aşk!
geç oldu, geç kaldım...
bulduğumda da bilemediğimden şairliğim elbette...
5- yok, hiç bir kendine zulüm erken kapamaz o açtığı pencereyi,
muhtemel senin yaşlınım, bil diye.
6- ütopya usta!
yok öyle bir dünya...
7- ve son...
başlangıç ve son insan...
insan kalana selamımla,
eyvallah.