- 411 Okunma
- 8 Yorum
- 17 Beğeni
BİRKAÇ TOMURCUK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Güneş dürttü az önce. “Yaz geçmedi daha!..” dedi. "Takvim yapraklarını boş ver. Sararan yaprakları… Ben buradayım ya, birkaç tomurcuk hâlâ var bir yerlerde demek ki… Her an patladı patlayacak… Dalında saklı…”
Bana mıydı bu gönderme?.. Toprağıma mı bakmamı söylüyordu? “Bir bak bakalım içine şöyle… Bir yerlerinde birkaç dal kalmıştır belki, üzerinde tomurcuklarıyla…” diyordu belki.
Zaten bu yanar dönerlik, bir görünüp bir kaybolmaları yüzünden değil miydi tam yerine oturamaması mevsimlerin bir türlü?.. Sadece dışarının değil içimin mevsimlerinin de…
Tam kararlı bir şekilde örtmüşüm kapılarımı soğuğa… Hırkamı, kazağımı çıkarmışım dolabın kuytularından… İçimi ısıtmak için ‘sıcacık bir kahve iyi gelir’ diye mutfağa yollanmışım… Pencereden bir göz atmışım bulutlara… Gözlerim kamaşmaya başlıyor birden, göremeyecek kadar bulutları… Elimi siper edip gözlerime, tekrar göğe baktığımda bir de ne göreyim?!.. Mayıs’ı koymuş Ekim’in yerine güneş… Tam soğuk bir şeyler içmelik…
Ocak yerine buzdolabına yöneliyorum. Böyle kararsız havalara talimli olduğumdan, hep hazırda beklettiğim meşrubatların olduğu tarafa yöneliyorum hemen. “Nasıl bir kaypaklık bu” diyorum; güneşin yerini bulutlara bırakabileceği ihtimalini her an hatırda tutan anlık kayboluşlarıyla üşürken… Bir bulut her an çıkabilir ortaya… Ama aralıklar daha bir fazla bugün galiba… Bulutlar ardı ardına gelmiyor. O Mayıs havasına daha uzun süreler yer açıyorlar bugün aralarında.
Benim içimdeki bulutları da böyle saygılı bir düzene koyabilsem keşke… Güneşime hükmedebilsem…
Bu kaypak güneş okşuyor tatlı tatlı yanağımı. Meyve suyu dolu bardağım elimde; pencerenin önünde bana bu baharı hediye eden sıcacık gülüşü için teşekkürler yolluyorum göğe.
“Bana verdiğin öğüdü tutacağım…” diyorum, bardağı havaya doğru kaldırıp… Hani kadehi kaldırırlar ya yukarıya filmlerde, bir durumu kutlamak için… Aynen öyle…
“Bulutlarımın arasına daha büyük boşluklar açacağım…” diye devam ediyorum bu sefer yüksek sesle, kendime de duyurmak ister gibi… “Daha az düşünecek, daha çok var olacağım yani… ’Düşünce’ denen o bulutları kovalayıp duracağım sürekli, hayatın içinde devinirken… Ancak küçük pamukçuklar hâlinde, neşeli neşeli süzülenlerine izin vereceğim. Önünü asla kapamayan güneşin… Aksine tamamlayan onu, göğümü daha da güzelleştiren…”
YORUMLAR
Cogito ergo sum > düşünüyorum öyleyse varım, Descartes'in bilinen bir sözüdür.
Var olduğumuz sürece, varoluş sancılarıyla da beraber düşünmeye devam edeceğiz sanırım.
U.mutlu, güzel bir yazı, bahar gibi ılık, çiçek çiçek açmış, içimizi ısıtan türden.
Tebrikler, sevgiyle...
Mavilikler
Ben arasıra da olsa biraz mola vermekten bahsetmek istedim. Biraz nefes almaya, bu hayatta güzel şeyler de olduğunu hatırlamaya ihtiyacımız var çünkü. Yoksa bu çevremize kör olmak anlamına gelmiyor kesinlikle. Kelimeler aldı başını gitti, yazı maksadını aşmış olabilir bu yüzden.
Sevgiler…
Mavilikler
Dünyayı karanlığa boğmak isteyen o yaratıklarla baş etmek için en güçlü silahımız ‘umut’... Güzel bir geleceğe dair umut etmekten asla vazgeçmemeliyiz… O psikopatlarla savaşacak gücü ancak böyle bulabiliriz.
Sevgiler…
Ne güzel sıcacık bir yazıydı bu böyle. Yerine çok da yakışmış.
Bunca hüznün ve karamsarlığın üstüne pırıl pırıl yansımış güneş ışıkları
Aslında aklımızı gerekli gereksiz bir dünya şeyle ne çok meşgul ediyoruz. Bir temizleyebilsek o fazla yüklerden hâlâ içimizde tomurcuklara ev sahipliği yapan dalları daha iyi fark edebiliriz.
Umut ve Mavilikler
Bence çok güzel bir ikili
Ama yine de kahve yapmaya gidiyorum şimdi 🤗 canım çekti yalan yok yazıyı okuyunca.
Duru, akıcı ve çok güzel bir anlatım.
En içten tebriklerimle
Sevgiler hep
Mavilikler
O tomurcuklu dallar içimizde bir yerlerde mutlaka vardır. Bunu arasıra hatırlamak bile kışın ortasına baharı getiren güneş gibi iç ısıtan bir şey…
Güzel yorumunuza teşekkür ederim.
Sevgiler…
Efendim yerler gökler içimiz dışımız ne yaratıldıysa insanoğlunun istifadesi için yaratılmış istesek de istemesek de değişken varlıklarız insanoğlu bütün işlerini en kötü şartlara göre ayarlaması elzemdir iklimlerin yer değiştirdiği gibi insan da değişken değişiyor bulutlar gibi bazen kararıyor bazen açılıyor Tebrikler
Mavilikler
Değerli yorumunuza teşekkürler…
Tebrik ederim akıcı Türkçemizle yazılan yazınızı. Bir solukta okudum.
Güne yakışan yazılarınızın edevamını dilerim
Güz güneşinin içimizi ısıtan, gökyüzünün maviliğine bizi kuşlar misali salıveren,
Nisan'da tomurcuklanan, mayısta çiçeklerini açan, ruhumuza çiseleyen yapmur damlacıklarının kokusunu getirdi.
Kuşların ve bulutların sahiplendiği gökyüzüne gözlerimizle sonsuzluğuna uzanan
ihtişamına götürdü bizi.
Gök ve toprak arasında yaşamanın hazzını veren mevsimlerin tadını veren, maviliklere uzanan hayallerimizin ışıltısına bıraktı bizi.
Nice yazılarla ılık ılık es dünyamıza..
saygıyla
Mavilikler
Zarif yorumunuz için teşekkürler…
her şeyin geçici olduğunu bilerek yaşamak gerek. ne bulutlar sonsuz, ne de güneş hep orada. bu kararsızlığın içinde kendine bir düzen kurabilenlerdir belki de hayatı gerçekten yaşayanlar. her güneşin ardından gelen bir bulut var, ama her bulutun ardından gelen bir güneş de var. böylece, içimizdeki döngülerle dışarıdaki döngülerin ahengine uyum sağlamak, belki de en büyük huzuru getirir.
hayat, içimizdeki tomurcukların patlamasını beklediğimiz anlarla doludur. o tomurcuklar, bazen bir fırtınanın ardından açar, bazen de güneşin en parlak anında. belki de önemli olan, ne zaman açacaklarını bilmek değil, onların varlığını fark edebilmek. işte o zaman, kendi içimizdeki mevsimleri de anlamaya başlarız. çünkü her birimiz, kendi güneşimize ve kendi bulutlarımıza sahibiz.
sevgiler saygılar
Mavilikler
İçimizdeki gökyüzü söz konusu olduğunda orada güneşi kendimiz de açtırabiliyoruz bazen. Yağmur bulutlarına benzer karamsar düşünceleri kovup, güzel şeyler de olduğunu kendimize hatırlatsak; o olumsuz düşünceleri her zaman uzaklaştıramasak da
en azından kendimiz çağırmasak onları, davetsiz misafir gibi geldiklerinde de sabırla geçip gitmelerini beklesek, açtı açacak bir güneşi hep var ederek içimizde… O zaman kış ortasına baharı getirebiliriz.
Yani niyetimiz içimizde güneşler açtırmak mı, yoksa orayı karanlığa boğmak mı, ona karar vermek önemli… Yoksa olumsuzluklar her zaman var olacak bu dünyada. İnsanız, üzüleceğiz tabii. Ama o olumsuzluklara en küçük barikat koymadan bizi sürüklemelerine de izin vermemeli, yaşamamız gereken acıyı yaşayıp, devam etmeliyiz hayatımıza güneşi çağırmaya.
Yorum için teşekkürler…