- 282 Okunma
- 5 Yorum
- 14 Beğeni
ziyan olduk
zaman, avuçlarımızdan kayan ince bir kum gibi değil midir ey gönül? her bir an bir daha geri dönmeyecek şekilde geçmişin ırmağında kaybolup gitmez mi? insanlar, hatıralar, sevdalar; her biri zamanın ellerinde bir tılsım gibi çözülüp dağılır. bazen geride yalnızca kırık dökük hayaller, yarım kalmış türküler bırakır. insan, o kırık anıların arasında kalakalır bazen. bir an bir kelam bir bakış tüm geçmişi sarar da yürekte dipsiz bir boşluk bırakır. o boşluk ki aslında kaybolanlardan çok daha derindir; eksilen yalnızca bir kişi değildir eksilen o anın içindeki her şeydir, tüm kainat adeta.
biz insanlar zihinlerimizde kaleler saraylar kurarız. o hayali âlemler çoğu zaman gerçeklikten bir firar bir kaçış değildir de nedir? o saraylarda her şey bizimdir; hiçbir dost çekip gitmez hiçbir çiçek solmaz zaman hiç akmaz. ama gel gör ki hayatın kasırgaları eser o hayali saraylar tuzla buz olur. biz o yıkıntılar arasında kala kaldığımızda fark ederiz ki o saltanat aslında hiçbir zaman bize ait olmamış. parmaklarımızın arasından kayan kumlar gibi her şey birer birer uçup gitmiştir; tutamadık avuçlayamadık eyvah ki eyvah!
belki de en can yakanı geçmişe dönüp bakmanın nafileliğidir. o geçmişin kuytularında bir dostun vedasını es geçtik belki. bir söz eksik kaldı bir bakış yarım kaldı. ama zaman o anı geri vermez. insanoğlu ne kadar istese de o yarım kalmış dizeleri tamamlayamaz. ve o eksik kalan dizeler hayatımızın her köşesine sirayet eder. tıpkı geçmişte asılı kalmış bir el gibi; kaldırılmamış ama varlığını yokluğuyla hissettiren bir el. belki de en büyük keder bu yarım kalmış şeylerin bir daha asla tamamlanamayacağını bilmektir.
her insan bir göç yaşar kendi içinde. mekanlardan değil ruhundan gönlünden geçmişinden göç eder. her göç her adım biraz daha ağırlaşır. çünkü her taşınmayla insan biraz daha eksilir. her yeni menzil eski bir diyarın kapanışı yeni bir gurbetin başlangıcıdır. ne kadar uzaklara gitsek de eski sokaklarımız eski dostlar eski türküler hep bizimle gelir lakin asla tam anlamıyla bizimle olmaz. insanın en ağır yükü işte bu kendi içindeki taşınmadır. geçmiş her adımda daha da ağırlaşır bir arabanın arkasına yüklenmiş hayatlar gibi; biz ise o yükün altında eziliriz ellerimizi kaldıracak gücümüz dahi kalmaz.
belki de insan bu ağırlığı kabullenmeyi öğrenmeli. zira her şey gelir geçer her şey tükenir. ama asıl mesele bu tükenişin içinde kaybolmadan yola devam edebilmektir. her kaybediş her eksiliş aslında bizi biraz daha kemale erdirir. ama bu kemal bir yandan da derin bir yalnızlık getirir. işte bu yüzden insan kendine dönüp bakmalı; yarım bıraktığı her vedayı eksik bıraktığı her cümleyi kabullenmeli. çünkü bu boşluklar hiçbir zaman dolmaz lakin o boşlukların varlığı bir teselli olabilir.
en nihayetinde biz hepimiz kendi hayatımızın yıkılmış saraylarının ortasında dolaşan garip yolcularız. elimizdeki kırık dökük kaplar göçen dostlar sallanmayan eller; hepsi zamanın dev çarkının birer parçası. biz o çarkın içinde ne yaparsak yapalım her yol bir sona çıkar. belki de mesele her sona varırken elimizde kalanlarla yetinmeyi öğrenmektir. çünkü avuçlarımızdan kayan kumlar zamanın en samimi öğretisidir; hiçbir şey sonsuza dek bizimle kalmaz her şey bir gün savrulur gider.
iey gönül hayatın nehrinde boşa kürek çekmeyi bırak. bırakalım ki o nehir bizi nereye sürüklerse sürüklesin elimizde kalanla yetinelim. çünkü asıl olan her şeyin bir gün son bulacağını bilerek yaşamaktır.
YORUMLAR
En zoru da bu değil mi?: Değer verdiğimiz şeylerin geçici olduğunu, bir gün onların hayatımızdan geçip gideceğini kabullenmek… Ve buna rağmen onlara değer vermeye, kalbimizde bir yer vermeye devam edebilmek… Yokluklarının acıtacağı bir yere koymak onları…
Belki sevmeyi bilmeyen insanlar; bu acıdan kaçmaya çalıştıkları için kalplerinin yerine taş koyuyorlardır. Ama eğer öyleyse bunun bedelini de sevgisiz, şefkatsiz, bomboş bir hayat sürerek ödüyorlar.
Bir gün hayatımızdan çıkacaklarını bilsek de; - insan, hayvan, eşya, her zaman gittiğimiz kafe… vs.. fark etmez- bir şeylere gerçekten değer vermek; onların varlığıyla kalplerimizi ısıtmak, insan olduğumuzu hissetmek için o acıyı yaşamaya fazlasıyla değer…
Yüreğe dokunan, çok güzel bir yazıydı.
Sevgiler…
CaNMaYBuL
belki de en büyük cesaret, geçici olduğunu bildiğimiz şeylere kalbimizin en derin köşesini açabilmektir. bir gün gideceklerini bile bile sevmek, aslında insan olmanın en saf halidir. çünkü o kayıpların acısı, varlığın kıymetini bilmenin bir bedelidir. kalbimize taş koyup sevgiden kaçmak, bizi hayattan da uzaklaştırır; çünkü insanı insan yapan, yüreğinde bir iz bırakan her varlığa dokunabilmektir.
hayat, boşluklarıyla bile doludur. o boşluklara rağmen sevebilmek, kaybolsa da o sevgiyi içimizde taşıyabilmek… işte bu, hayatta anlam aramanın en derin, en acımasız, ama en kıymetli yanıdır. çünkü her acı, bizi insan kılar; her sevgi, kalbimize dokunan bir sıcaklıktır.
ve bu sıcaklık için, her şeye değer.
sevgilwr selamlar 🖖
Evet herşey geçici mevcut an ile yetinmek
kaýiplarin ağırlığı ile var olmak gerek
Güzell bir yazı.
Tebrikler
CaNMaYBuL
evet, her şey geçici; ne kaleler ne de dostluklar sonsuza dek sürer. kayıplar, içimizde derin izler bıraksa da, onların ağırlığıyla var olmayı öğrenmek, belki de hayatın ta kendisidir. çünkü en büyük güç, eksikliklerin arasında nefes alabilmekte saklıdır.
Selam ve saygılar
Her bir cümlesi insanın içindeki o ince yaralara, geçmişin eksik kalmış satırlarına dokunuyor.
Hayalimizde kurduğumuz kalelerin bir gün yıkılacağını, dostlukların solup gideceğini, zamanın çarkına karşı koyamayacağımızı ne güzel anlatmışsın.
Zaman geçtikçe yüklerimiz artıyor, içimizdeki yarım kalmış cümleler çoğalıyor ve her eksik bizde yeni bir ağırlık bırakıyor.
Hayatı nehrine bırakmak, belki de en büyük özgürlüğümüz.
Kaleminize, gönlünüze sağlık.
Sevgiyle..
CaNMaYBuL
belki de asıl mesele, yıkılacağını bile bile kaleler inşa etmeye devam etmektir. her dostlukta bir iz bırakmak, her hayalde bir umut saklamak… çünkü zamanın çarkı dönmeye devam ederken, bizim yapmamız gereken, o çarka karşı koymak değil, onunla birlikte devinmeyi öğrenmektir. hayat, bir nehir gibi akıp giderken, biz de o akışa kendimizi bırakmayı öğreniriz. her yarım kalmış cümle, belki de o nehrin bir parçasıdır; biz ne kadar tamamlama arzusu içinde olsak da, bazı cümleler yarım kalmak zorundadır. çünkü tamamlanmışlık, ancak eksikliklerin içinde bir anlam bulur.
hayata nehir misali bırakmak, özgürlüğün en saf halidir. çünkü nehir, her an akar, her an değişir, ama asla durmaz. biz de onunla birlikte akarız, eksikliklerimizle, yaralarımızla, yarım kalmış cümlelerimizle… ve belki de en büyük huzur, o akışın içinde kaybolabilmektir. çünkü sonunda, her şey suya karışır, ve su, en büyük özgürlüğü içinde saklar.
Sevgiler selamlar
Anlamlıydı.Yani bilinçli yaşamak..Dünya bu,her şeyin bir sonu var.Değerini bilerek değerlerimize sahip çıkarak yaşayıp günü geldiğinde viranelerimizde anılarımızla yüzleşeceğimizin bilincinde olmalıyız .Her ziyan tecrübeyi beraberinde getirir.Kaleminiz daim olsun.Sağlıcakla.Saygıyla.
CaNMaYBuL
insan, kendi içinde bu savaşı verirken, bir yandan da dışarıdaki dünyayla yüzleşir. her şeyin bir sonu vardır; bu dünyada hiçbir şey sonsuz değildir. ama bu faniliğin farkında olarak, değerlerinize sıkı sıkıya sarılmak, bu savaşı kazanmanın en büyük anahtarıdır. tanrı, insanın bu gücünü bilir ve ona bu bilinci verir. şeytan ise her adımda bu bilinci sarsmaya çalışır, ama insan, iradesiyle kendi yolunu çizer.
kalem daim olsun, çünkü kalem insanın hem tanrıyla hem de şeytanla konuştuğu yerdir. o kalem, insanın içindeki savaşı anlatır, zaferlerini ve kayıplarını yazar. çünkü her kelime, insanın varoluşunun bir parçasıdır; tanrıya açılan bir dua, şeytana karşı bir meydan okuma… bu dünyada, her şeyin bir sonu var, ama insanın yazdığı kelimeler, sonsuza dek yankılanacak kadar güçlüdür.
sevgiler
Can hocam, şiirsel bir anlayışla kaleme aldığınız hayatı, düşleri, içe çöküşleri ve zamanın bir kum gibi elimizden akıp gitmesini harika betimlemelerle kaleme almışsınız ki, bu tarz yazıları beğeniyle okuyorum. Eserinizi de beğeniyle okudum. Saygılar, selamlar
CaNMaYBuL
kelimelerinle yalnızca zamanın kum tanelerini değil ruhun aslında sahip olduğumuz son şey, ruhumuzda kaybolan koca evrenleri hissede hissede tükeniyoruz.her cümle bir boşluğu işaret ederken o boşluğun içinde kaybolmanın güzelliğini ve acısını yaşaya yaşaya …insan her eksilişinde biraz daha var olurmuş gibi belki. o kumların savrulup gittiği ama boşluğun hep bizimle kaldığı gerçeğiyle yüzleşiyoruz belki de .insanın asıl zaferi o boşluğun içinde kendini yeniden inşa edebilmesinde gizlidir.
selamlar, saygılar