- 299 Okunma
- 6 Yorum
- 5 Beğeni
ŞEYTANIN ÇOCUĞU
O da bir bebekti. Hani şu ölüme terk etmekte mahzur görmediği o minicik meleklerden biri… ‘Hayat’ denen sürecin en başlangıcındaki, o hayata ‘merhaba’ dediği yerde, hastanede, oranın soğuk yüzünü gülümseten… Sıcacık varlığıyla dışarının sert poyrazlarına meydan okuyan… Minicik bedeniyle, kalkan olan tüm soğuklara… O bebeklerden biriydi işte!
O sürecin neresinde o mini mini meleği kaybetti içinde bir yerlerde?! Hiç mi acımadı kalbi o küçük bedenleri gitgide soğutup, ihtiyaçları olan o ilaçları onlardan esirgeyerek, para denen kağıt parçası uğruna onları ölüme götürürken?
Hiç mi sevmedi hayatı boyunca bir bebeği kucağına alıp? Onun dünyadan habersiz gözlerine bakarken hiç mi göndermedi o gözlere o dünyadan sıcacık bir gülüş? “Hoş geldin” diyen…
O insan görünümündeki canavar hangi noktada soyundu insanlığından? Soyunma süreci ne zaman başladı? Hangi ara dokunmaz oldu ona insan sıcağı? O insanlarla arasına hangi ara o şeffaf duvar örüldü? Görünmeyen ama gerçek duvarlardan kat be kat daha kalın… Ağlamalara, gülüşlere, insana dair seslere, nefeslere sağır eden kalbini…
O doktor kisvesindeki canavar; masumiyetin simgesi renginden de mi utanmadı o giydiği önlüğün? Beyazını kirletmekten korkmadı mı?
Beyaz şeyleri kirletmekten korkmayacak kadar mı karardı kalbi? Kendi hayatındaki beyaz olan şeylerden de mi korkmadı? Çocuklarından… Onları kirletmekten en azından… İçlerindeki o minicik bebeği öldürmekten… Para uğruna ölüme terk ettiği bebekler gibi…
Yoğun bakım ünitesindeki o melekleri öldürmedi sadece o canavar. Kendi meleklerini de öldürdü aslında, sadece bedenlerini bıraktı -şimdi var olan; yoksa da ileride olacak- çocuklarının… Alınlarında koca bir damgayla ‘şeytanın çocuğu’ yaptı onları…
YORUMLAR
Paranın kirletmediği şey yok! İşin içine para girdi mi her şey çürümeye, kokmaya başlıyor.
Perde arkasında çok daha kirli oyunlar, dolaplar dönüyordur. Ucu çok daha üstlere değiyordur, dananın kuyruğu da gitgide uzuyor.
Normalde hastaneler denetimlerden geçer hep...Arada hep iş bağlayıcılar, büyük büyük adamlar vardır. Sistem böyle çalışır, elden ele vereceksin, yedireceksin, cebini şişireceksin ki çark dönsün.
Hep düşünür, hep şunu derim bütün bu zalimlikler, canilikler olurken, hiçbir şey olmamış gibi siz o yastığa başınızı koyup nasıl rahat uyuyorsunuz? Nasıl?
Ben artık dilimi de bağladım, ne diyeceğimi de şaşırdım.
Teşekkürler mavilikler, sevgiler.
Mavilikler
Böyle sağlık görevlileri de var neyse ki... Ve eminim onlar çoğunlukta... Birkaç karaktersizin yaptıkları onların fedakarlıklarını asla gölgelemez.
Sevgiler...
Gule
Para, herşey ise, her şey mübah.
Utan Allah'tan utanmayandan, kork korkmayandan.
Hesap günü herkese yakın.
Çok saygımla Üstadım
Mavilikler
Saygılar...
Özel hastane bir BİRLEŞMİŞ MİLLETLER Projesi . Sağlık alanına sızmış malum tayfadan rutinde sağlıkçı olmayan , diploması dahi şüpheli vahşi,azılı para hırslı zevatlar var. Bu vahşiler dışında dahi sağlık eğitimi alırken çektiklerimiz de ortada. En basit enjeksiyon dahi aşırı stresli iştir hep. Hele ki çocuk ,bebek olayı akıl almaz. Bunlar sağlıkçı felan değil. Diplomalarının büyük çoğunluğu şüpheli. 6 yıl dünyanın en zorlu eğitimlerinden ,sonra dünyanın en zorlu 2. sınavına işkence çeke ,çeke gece gündüz uzmanlık için hayatını bitiren bir kişi, sağlıkçı kesimi, yapmaya aldığı eğitimin ruhundaki diplerdeki o sarsıntı dahi izin vermez. Zamanında İstanbul da çok ünlü hatta ülkenin en büyük tıp fakültelerinden İstanbul'daki Psikiatri Anabilim dalı başkanlığı ,İl tabip odası , Adli Tıp dahil birimlerin en tepesinde başkan olmuş cemaat tayfası hem de çok ünlü bir şahsın ,küçük bir çocuğu ağır dormicum gibi Benzodiazepin ajanlar ,Diazepam tarzı Trankilizanlar vererek ailesine düşman edip ,ailesinin elinden alma hem de ilk değil çok vakalar olduğu ortaya çıkmıştı. Ama o şahıs gündemden düştü. Bu dediğim de o bebek vahşeti kadar tam vurgun! Bu kişi akademisyen olmuş isim. Şu şartlarda merdiven altı adı tarzanca hospital yazan dahi her özel isimli hastane tehlikelidir. Bunların amacı sizin paranız. Sistemi içinden biliyorum .
Bir sağlık personeli , çok zor yetişir. Akıl almaz çileler ,üst devre hocalardan hakaret ve ötesini çeke çeke geçti yıllarımız. Ama zorlu meslek içindi ve biliyorduk. Anılarımda hala çok da fazla. O yüzden de benim gibi yıllardır ağır tedavi gören ,meslek hastalığı çok yüksek sayısız sağlık emekçisi var. Ama bunlar şu vahşetçiler sağlıkçı olamaz. Devlet güya denetliyor havasıyla zaten ki, dünyadaki bilinen tek bilim dalı "Tıp " ilmini de sistematik olarak yok etmekle baştan sona hem tepedekilerin de yaptıkları da ortada. Sorun tepedeki yöneticiler. Bu şahıslar sular durulunca unutulur , giderler. Ama bu tepe kadrosu , tam fena . Toplum ayarlı basınca ,yıllarca zaten ilizyon halinde. Halk gerçeği göremiyor sahte gazeteci kılıklılarca tarafından. Zaten ki ülke tam çürümüş topluma planlı gidiyor ki ZELİHA hocanın dediği gibi ! İnternette haberler hep vahşet ve bunlar sistematik olarak bilincimize işleniyor ve alıştırılıyor. Çünkü tepede bir erk ,güç dışardan kontrol ediliyor. Bunu tüm yaşananlar ortaya çıkardı. Ama halk hem açlıkla ,güya enflasyonla terbiye ediliyor ,hem eğitim de sıfırlanmış bir çorak milyon yığınlarına dönüşmüşüz. Profesör Oktay Sinanoğlu bu yüzden Türk milletini uyandırmak için 60 yıl uğraştı ve dedikleri harfiyen gerçekleşti. Bu daha iyi günler...
Mavilikler
Bu meslek değil karakterle ilgili bir mesele…
Öyle kişiliksiz, vicdansız insanlar her mevkide, her ortamda bulunabiliyorlar maalesef. Önemli olan onları bulundukları ortamdan ayıklayabilmek… Başkalarına zarar vermelerini önlemek… Tabiri caizse çürük elmaları diğer elmaların arasından çekip çıkarmak, diğerlerini de çürütmelerine meydan vermemek. Çünkü böyle kötülükler bulaşıcı olabiliyor.
Doktorluk en kutsal mesleklerin başında geliyor. Birkaç karaktersizin yapıp ettikleriyle insanların kalbindeki yeri kolay kolay değişmez öyle.
O karaktersizler cezasını bulacak zaten. Herkes hak ettiği yeri bulacak.
Yorum için teşekkürler…
Kavramsal Empati Yılmaz S
ölüm her daim gelir, ve gelecek de onunla birlikte. ancak asıl mesele, ölümün gelip gelmeyeceği değildir. mesele insanın bu yok oluşa karşı hazırlıklı olup olmadığıdır her şey tükenir her şey kaybolur; ama insanın içinde daima bir direniş kalır. o direniş, hayatın son anına kadar devam eder. gözlerden düşen her damla, yürekten kopan her parça, bu direnişin bir simgesidir çünkü insan, yok olurken bile yaşamaya tutunur çünkü yaşam, her şeye rağmen avuçlarından kayıp gitse de, o direnişle var olur.
ama bilki hiçbir karanlık sonsuza dek sürmez. o minicik bir direniş, insanın içindeki beyazı yeniden canlandırabilir. çünkü insan, her şeye rağmen yaşamaya devam eder.
sevgiler
Mavilikler
O minik melekler bu dünyadan ayrılıp cennete uçtular... Ama hâlâ ruhları burada geziniyor. Bütün çirkinlikleri birer birer çıkıyor ortaya o psikopatların. O bebeciklerin ruhları da gülümsüyor; kendileri gibi başka meleklere de zarar gelmeyecek diye.
Sevgiler...
Mavilikler
Böyle psikopatlar aramızda var oldukça daha çok kere canımız yanacak maalesef.
Teşekürler yorum için...
Saygılar...
"Beyaz şeyleri kirletmekten korkmayacak kadar mı karardı kalbi? Kendi hayatındaki beyaz olan şeylerden de mi korkmadı? Çocuklarından… Onları kirletmekten en azından… İçlerindeki o minicik bebeği öldürmekten… Para uğruna ölüme terk ettiği bebekler gibi…"
Bu muhakemeyi yapacak kadar insanlık olsa zaten yapamazdı
Onlar ufak hesaplar uğruna ruhunu şeytana satmış aciz böcekler sadece
Yazan kaleme saygılarımla
Mavilikler
Şükürler olsun, hâlâ insan vasfımızı yitirmediğimiz için; şaşırmaktan kendimizi alamıyoruz yine de. Aklımız almıyor böyle bir vicdansızlığı çünkü. Aslında o yaratıkları göz önüne alınca; onlardan her şey beklenebileceğini biliyoruz içten içe.
Onlar da bir şekilde cezalarını bulacaklar neyse ki. Cehennemi bu dünyada yaşayacaklar bundan sonra. Tabii öldüklerinde de başka bir cehennem bekliyor onları. Böyle düşününce bir nebze de olsa su serpiliyor yanan içimize.
Değerli yorumunuza teşekkür ederim.
Sevgiler…