Alem Dünya Onlar O ve Ben
Alem hakkında farkındalığımız olamayacak kadar gelişmemiş bir canlıyız. Baktığınızda kendinize, gördüğünüz nedir, nasıl çalışır, niye hareket ederini bile tam olarak cevaplayamıyoruz. Çünkü çok kısa bir zaman diliminde şimdiki farkındalığımızı yorumlamaya çalışıyoruz sadece. Ve bu zaman dilimi çok ama çok kısa. İnsan, bu kısa zaman içinde gün geçtikçe daha çok sormaya başlayacak ben niye varım. Değer mi bu yaşamda kalmaya?
Alem hakkında tüm bildiklerimizin mirası gelip geçmiş insanların. Kimi zaman 1000’lerce yıl aynı farkındalıkla yaşamaya çalışıyoruz, sonra bu yıllar daha da kısalıyor, 500 yıla, 100 yıla, 25 yıla, 3-5 yıla ve gittikçe günlere kadar düşüyor bu farkındalık. Bu yönelimin bana anlattığı tek şey insanın değişmesi gerektiği. Bu beden bu alemi bu çağı taşımaktan aciz. Çağ dönüşümünde maalesef dönüşemiyoruz kendimiz. Lakin bir barajın yıkılmaya başlamasını haber veren betondaki çatlaklar, betonun içindeki demirin oksitlenmesi ve çürümesi gibi barajın yıkılmasını bekliyoruz resmen. Çağ dönüşsün ve insan çağ atlasın diye.
Güneş sistemini son yüz yılda daha yakından idrak etmeye başladık. Bunun yanında 14 bin yıl önceki dünyaya bakan yıldızların bile konumunun değiştiğini hesaplayabildik. Alemin genişlemesi, Samanyolu denilen sistemin daha ayrıntılı haritası gözümüzün önüne geldikçe fiziki zavallılığımız kıskacında en fazla sevinçten veya acıdan gözyaşı dökebiliyoruz.
Bedenlerimiz yani canlılığımız bu alem için yeterli değil ve bunu yine tüm insanlık olarak adım adım değiştireceğiz mecburen. Kim ne derse desin bu değişimin önünde durulamayacak. Şimdilik sadece beklemekten veya umut etmekten başka çaremiz de yok. Ve bekleyiş ve umut için bile yaşam süremiz kayda alınamayacak kadar kısa.
Dünya
Tam olarak coğrafi ve kültürel bir haritasını çıkaramasak da geçirdiğimiz son 10 bin yıla göre zirve noktalardayız. Dünyaya hükmedebilmek için doğa kanunlarını yorumlamaya ve kendimize göre belirlemeye şunun şurasında belki de son 20 yılda daha çok yaklaştık. Lakin bu da yeterli olmuyor. Su döngüsünü, rüzgar döngüsünü veya oluşumlarını adım adım düşünebilsek de şimdilik müdahale edemiyoruz. Selin nasıl başlayacağını, suyun ne kadar yükselebileceği hesaplayabiliyoruz lakin zamanını belirleyemiyoruz. Kimi yerleşim yerlerine yakın yanardağları her gün kontrol ediyoruz ama patlayıp patlamamasına daha karar veremiyoruz, gücümüz yetmiyor. Kuraklığın nedenlerini biliyoruz lakin engellemeyi başaramıyoruz. Doğayı yönetmekten yine de çok çok uzağız. Lakin hayalimize girdi artık dünya ekosistemine hüküm edebileceğimiz. Hayali varsa mutlaka gerçekleştireceğiz.
Onlar
Tekilin karşında olan gruplaşmalar. Bireyin karşısındaki aile, ailenin karşısındaki toplum, toplumun karşısındaki devlet, devletin karşısındaki diğer devlet, devletlerin karşısındaki diğer devletler. Devletlerin içinde yer alan inanç ve kültürel alt gruplar. Şimdilik dünyanın yarısından fazlası olarak şehirleşmenin geleceği ile ilgili endişeliyiz. Şehirlerin içindeki site şehirler, devletlerin içindeki şehir devletler gibi sorunsallarımız gün geçtikçe daha çok açığa çıkıyor. Tüm açığa çıkanları, ekonomik, siyasi, dini, sosyolojik olarak açıklamaya ve eleştirmeye veya kabullenmeye karşı olan tüm hareketlerimiz onları karşı karşıya getiriyor. Onlar kavga ettikçe bunun yansıması bireye kadar iniyor. Ve bireyler tıkanmaya başlıyor. Tıkanıklığı açmanın tek yolu ise, kendiliğinden patlama ya da dış müdahale. Bu dış müdahale kimi zaman anne baba aile, kimi zaman sosyal kurumlar olabildiği gibi biraz geniş çerçevede diğer devletler ve devletlerin içindeki baskın dinler kültürler veya şehir devletleri oluyor. Birey, onların karşısında her daim ezilen, hor görülen, köle ve kul olarak anlatılan bir canlılık formundan öteye gidemiyor. Birey ve bireyler tıkandıkça onlar da tıkanacak ve bu tıkanıklığı açmanın yolunda müdahale edemeyecek kadar sükuta uğramış bir girdaba çekileceğiz. Girdaptan geriye kalanlar yine bir birey ve onlar ikileminde yoluna devam edecek gibi görünüyor. Onlar karşısında bireyi koruyacak bir düşünce daha dünyada düşünülememiş gibi …
O
Çok kolay ve çok zor bir tanım. Çok sade olanı olduğu gibi ve bir o kadar anlaşılmazı kendi içinde barındıran bir soru. O kim? O nasıl? O niçin?
Tanrı,Allah gibi yaratıcı kavramlarından, krallıklara, kurumlara sosyal örgütlenmelere kadar hep oların kavgasını veren bireyler cehenneminde gibiyiz günümüzde. Bebek için o, çocuk için o, genç için o, olgun ve ihtiyar için o anlaşmazlığında yaşamaya çalışmak; ızdırap, acı ve kahır içinde birkaç huzur, mutluluk ve umut anları dışında çözümsüz bir düğüm. Herkesin kendine göre bir osu var, kimi gruplaşmaların osu, kimi hiyerarşilerin osunu tanımlamaya kim yaklaşabilmiş yine bir açmaz ve çıkmaz içindeyiz.
Ben
Eski dünyadan veya çağdan kalanın tanımlayamayacağı bir başlangıcın başındayım. Kimi yapılan tariflerin sadece tahmin olarak kaldığı bir zaman çizelgesine sıkışmışım. Ve artık ben gittikçe eskiye uymamaya başlıyorum. Eskiyi görmemeye, eskiye bir değer vermemeye doğru son sürat koşuyorum. Kimileri beni teknoloji ile geliştirmeye çalışırken, kimileri beni yine bilimin yardımıyla güçlendirmeye çalışıyor, lakin ben’e hiçbir şekilde faydası dokunmamaya başlayan eskinin en bilinen iki kalesi olan dar bölgesel din ve kültür ise beni dizginlemek için olanca zalimliği ile üzerime geliyor. Dedikleri ve yaptıkları tek şey işe; bana benzeyeceksin, benim olacaksın, benim komutlarımı dinleyeceksin. Sen de ben olmak zorundasın savaşının ortasında bir curcuna, fiziki ve zihinsel ihtiyaçlarımızın karşılanıp karşılanmaması dertsiz tasasız olarak sadece izleniyor onlar tarafından. Yükselemeyen alçalmaya, alçalamayan yükselmeye mecburdur. Hareketsiz bir şey bilemedim ve bulamadım daha. Hareketsiz kalmak sadece dilenebilir lakin bu dilemeler bile acizliğimizin kanıtı olarak yine benin karşısına dikilir…
Görüş: İhtimal duvardan başlar, aynadan koridorlara dolaplara, masa ve sandalyelere örtülere, merdivenlere bahçeye, kaldırımlara ve yollara içinde hayvan bitki ve insan olan nefes alıp verenlere… İş, işten dönüş ve ev…
Gazete kitap belki, telefon artık mecburi gibi, tv ve internetten. Haberler yüzde 99,999.. olumsuzdur.
Görüş: Apartman dairesi ve dairesinde teknoloji marifetiyle işini görenlerin gördükleri yine aynı farklı olan kaldırım ve yolun ve git gelin azlığı..
Telefon ve internet gözlüğü, camekandan seyir.. Haberler yüzde 99,999… olumsuzdur.
Duyumlar genelde kimse hissetmese de taciz şeklindedir. Taciz; Gürültü ve alışıla geldik kültürel ve dini seslerdir. Kışkırtıcı, davet edici lakin merak uyandırmaktan gittikçe uzaklaşan aşina tacizler.
Merakı gittikçe azalan ve yaşamaya bir şekilde devam edilegelen bir aynılık.
Kesişim: Kendini kandırma, çaresizlik ve ilgisizlik. Hükmetmek için vahşilik.
His ve dilek, niyet etkisizlik.
Yaşamsal: Paraya daha az ihtiyaç duyulan bir yaşam döngüsüne kaçış.
Dinsel: Dua ve tapınmaya gerek olmayan bir inanca kaçış
Kültür: Özgürlüğünü hissettirebilen ahlaki bir huzura kaçış
Alem: Çözülmesi haritalandırılması insanlık için imkansıza yakın.
Dünya: Devletler yönetiminin açığa çıkması sonrası önce dağılış, sonra yeni devletlerle devam, şirket devletlerine ayrıcalıklar. Yeni inançlara yönelim, yeni kültürlerin ortaya çıkması.
Onlar: Kendi ekosistemlerinde yeni yaşam kuralları
O: Kim, nasıl ve niçin sorularında yaşamaya devam.
Ben: Değişim ve dönüşüm içinde daha çok yaşam süresine doğru hareketlenme.
Şimdi sorulmalı artık bu insanlık ve insan yaşamaya devam etmeye daha ne kadar dayanır veya ne kadar hızlı değişebilir?
Dünyevi, nörüyon cancağazım? Delirmeye kaç metre kaldı...
Ölçü: Zihnimiz, düşüncemiz, hayalimiz; ölçü için yetersiz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.