Türküsü Yarım Kalmış Cam Hikayesi
Geçenlerde babamla pazara çıktık. Kestaneleri görünce “Artık sobayı kurmanın vakti geldi,” dedi. . “Baba biz yazlığa kışın iki üç kere anca geliyoruz, ne gerek var sobaya?” dedim. “Elektrikli sobayla idare ederiz. ’’Peh’’ diye sitem etti. “Elektrikli sobada mı pişireceğiz kestaneleri? İki kilo kestane alarak yola düştük.
Yazlığa geçtiğimizde el birliğiyle sobayı kurduk. Şömine tipi, camlı odun sobalarından... Akşamüstü hava serinleyince "Hem deneyelim hem de kestaneleri pişirelim," dedik.
Babam bir sanat eseri gibi incecik ve eşit ölçüde kestiği tahta parçalarını sobanın içine muntazam bir şekilde dizip yerleştirdikten sonra mangal çakmağıyla tutuşturup camın karşısına geçerek büyük bir gururla eserinin yanışını seyrederken ben de banyoya girdim. Banyodan çıktığımda gözlerini kısarak yüzüme baktı. ’’Ne o,’’ dedi. ’’Padişah gibi ne diye dolaşıyorsun evin içinde? Sarmışsın havluyu başına... Git, kurut şu saçlarını! Birazdan komşular gelecek.’’
Saçımı kuruttuktan sonra kestanelerin ortasına bıçağın ucuyla çizik atarak hazırlamaya başlamıştım. Babamın keyfi yerinde ’’zobalarında guru da meşe yanıyor efem’’ türküsünü söylerken özenle çayı demliyordu. Çizdiğim kestaneleri sobanın üst kapaklı kısmına serdiğim sırada bir kovaya doldurduğu odunları göstererek ’’bak’’ dedi.’’ Bunlar analar, dışarıda kapının önünde duranlar da baba odunlar.’’ Sonra birden telaş içinde ’’Allahhh!.. Soba geçiyor çabuk çabuk ben analardan atayım sen de dışardan babalardan getir’’ dedi.
Gittim, en kalın odunları bulup sobanın içine gelişigüzel attım. Babam tam “Zobalarında guru da meşe” türküsüne kaldığı yerden devam edecekti ki ’’Küt!’’ diye bir ses... ’’Arkasından Çatırt!’’.. Meşe odunu cama doğru yuvarlanmasın mı?! Cam çatladı tabii. Bir süre sonra içeriyi duman bastı. Panik hâlinde camları açtık, evi havalandırdık.
Babam sobanın içinden cama çarpan odunu görünce, “Baba at dedik, sen dede odunu atmışsın resmen! Bu ne devasa bir odun?” diye söylenmeye başladı. Benim yüzüm kıpkırmızı oldu, artık azardan mı yoksa sıcaktan mı bilemiyorum. Cam kırıldı ya hemen kriz masasını kurduk. Babam internetten yeni cam siparişi için firmaları araştırmaya başladı.
1. Görüşme:
Babam telefonda:
’’Yaw, hemşerim! Bizim sobanın camı çatladı, yenisini gönderin acil!’’
Ölçüleri sordular. "On güne ancak göndeririz," dediler. Babam, fiyatı sordu: 2500 TL! ’’Acil dedik hemşerim. On gün nasıl bekleyelim. Çoluk çocuk perişanız burda.’’
Telefonu kapattıktan sonra bana döndü: “Hırsız bunlar hırsız! Bir cam 2500 TL ne ya! Mücevher alıyoruz sanki. Bir de kargo isteyecekler şimdi.”
2. Görüşme:
Telefonu açan bir bayandı. Babam kibar kibar konuşuyordu:
’’Hanımefendi merhaba, sizden bir ricam olacak... Bizim sobanın camı kırıldı da… Benim sakar bir kızım var. Odunu yanlış attı. Hem ben dedim ona, babalardan at diye ama gitmiş dedelerin odununu atmış! ’’
Kadın güldü mü sinirlendi mi belli değil. Mail adresi verdi. Sipariş bilgilerini göndermemizi istedi. Ben firmayla mailleşirken babam da arka planda görüştüğü firmalara sakar kızından bahsediyor 2500 den başlayıp 3500 e kadar uzayan fiyat aralığı yüzünden kavga ediyordu.
Kargo dahil 1.500 TL fiyat veren firmayla mail üzerinden anlaşarak siparişi oluşturduğumu, ödemeyi de internet bankacılığından yaptığımı söylediğimde, babam “Altı üstü bir cam, bu ne iştir?” diye sinirlenirken beni dinlemiyordu bile.
Sobanın içindeki ateş kestaneleri pişirmeye yetti. O ara komşular geldi. Konu malum... “Sanayi sitesinde cam vardır, yarın bir gidip bakalım,” dediler. Kestaneler yendi, çaylar içildi. Komşular evlerine döndüler.
Babamı bıraksam sabaha kadar bütün şehirleri arayacaktı neredeyse .Vakit gece yarısını çoktan geçmiş uyumamış, halen söyleniyordu: “Babalardan at dedik de en büyük babayı mı at dedik!? Masraf açtın durduk yere. Yok yok, bir de Bursa’yı arayayım, asıl yer orası!” Gece vakti Bursa’yı aradı ama açan olmadı.
Sabah, erkenden bir telefon konuşmasına uyandım, babam hoparlöre vermiş sesi:
’’Kardeşim acil demedik mi? Ne oldu bizim cam?’’ Adam, “Abi akşam konuştuk ya biraz sabret, arayacağım,” deyince babam yine sinirli: “Yaw acele yolla şu camı, acil durum görmüyor musun? Çoluk çocuk soğukta, kar kış kıyamette donacağız!”
Ben kahvaltıyı hazırlarken babama ’’Babacım, ne diye insanları arayıp duruyorsun, üstelik bir de çıkışıyorsun? Dün verdim siparişi, sana da söyledim iki güne gelecek.’’ diye. Yüzü düştü. “Sen ne karıştırıyorsun ya, ben halletcem. Soba işi benim işim! Sen karışma!
O sırada yine telefon çaldı, en son görüştüğü adam 3000 TL fiyat vererek ’’Abi, adresi yaz hemen göndereyim," dedi. Babam ise telefonu kapatırken:
" Nee! Üç bin mi? Yaw ne acele ediyorsun kardeşim? Kalsın... Kalsın... Zaten bu kış, havalar sıcak geçecekmiş! Daha sonra bakarız!"
EbRuAsya//
YORUMLAR
merhaba Ebru hanım,
sıcacacık sımsıcak akıcı bir anlatım.
babanın nitelemeleri çok hoş. baba odun, dede odun. ilk kez duyduğum nitelemeler.
bir an kendimi içi duman kaplamış odada hisssettim.
kaleminizin gücüne saygıyla.
esnle...
Rû //
çok teşekkür ediyorum değerli yorumunuz için
saygılarımla efendim
Rû //
3 yıl evvel tandır yapmıştı bahçenin uygun bir yerine
kullanıldı mı derseniz sadece 1 kere.. bizimkinin derdi heves sadece..
kabakozun havasından mı denizinden mi ne
sürekli dalgalanıyor düşünceleri
teşekkür ederim
Arka planda baba kız arasındaki iletişimin niteliği, güzel bir melodi gibi ruhu okşuyor. Babanız odun seçiminiz yüzünden camın kırılmasına kızmış doğal olarak ama o öfkeyi şekere bulayan sıcacık bir duygu da hissediliyor alttan alta.
Çok güzel, sıcacık bir yazıydı.
Gönlünüze sağlık...
Rû //
çok teşekkür ediyorum
güzel geçsin gününüz
sevgilerimle
🌺
Rû //
ufak ufak hazırlıklar başladı
yaz mevsiminde bile üşüyen hassas yüreklerimizi kışın böyle ısıtmaya çalışacağız
çok teşekkür ederim
mutlu hafta sonları diliyorum
sevgilerimle
🌺
Sizin hikayenizi okurken, kendimi anahtar deliğinden sizi izler gibi hissetim.
Aren kardeşimin hikayesiyle de bayağı güldüm.
Sanırım hepimizin buna çok ihtiyacı var.
Arasıra bizi güldürün kardeşim.
Selametle
Ha onuttum. Çok büyük geçmiş olsun.
AMA. Boş verin. İyi ki de kırılmış. Yoksa bu hikayeyi nerde okuyacaktık.
Muhterem babanıza saygılar.
Hayırlı geceler
Rû //
dediğiniz gibi hepimizin biraz tebessüme ihtiyacı var
gülümsemek nedir unutacağız neredeyse
çok teşekkür ediyorum vakit ayırıp yazımı okumuşsunuz
sağ olasınız
güzel geçsin gününüz
saygı selamlarımla
Başlığa bakınca bambaşka bir hikaye bekliyordum ama hayal kırıklığım cam kırıklığının önüne geçti…:))
Nede olsa umduğumuzu değil bulduğumuzu okuduk…
Odunları kütükten esinlenmiş olmalı ki soy kütüğünde sıralarken ana odunları kendinden saydı muhterem:) Baba kütüklerin arasına sıkışmasaydı Dede Nine kütüğünden ayrıldığına içerlenmeyecek cam kırılıp cana da dokunmayacaktı da neyse…
Cam için o kadar çaba ve sıkıştırmanın ardından ‘’Ne acele ediyonuz yaw’’ Bana Tursun’ln Demel’un fikrasini hatirlattı
Demel ve Tursun balığı aynı anda yakalarlar. Biri kuyruğundan biri ağzından. İkisi de balığa sahip çıkar. Biri derki Baluk ağzindan yakalanur penumdu, diğeri derki oni herçez yakalar mesele kuyruğundan yakalamaktu penum du…
Temel derki: Tursun ben sağa uç tokat atacağum sora sen bağa, onsan sonra ben sora sen… Hangumuz pes edersa baluğu hebiri alur.
Tursun senden korkan sen cibi olsun. Temel derki: İlk pen atacağum. Tursun tamam der.
Temel üç tokat atar dursuna bir şey olmaz. Tam dursun temele tokat atacak… Temel: Ula tursun sağ bi şe diyeyim mi? Pen paluğu hiç sevmem al olsun senun…
Bizim amca da fiyatı duyunca kışın hafif geçeceğini anlamış:)
Güzeldi Ebru Hanım Her ne kadar başlık ters köşe yapsa da:)
Rû //
öncelikle şunu belirteyim babam ''sobalarında kuru da meşe yanıyor efem'' türküsünü söylediği sırada cam çatladığı için yazıma böyle bir başlık seçtim.
odunların esin kaynağını bilmiyorum ama babam genelde nesneleri anlamlandırmak konusunda tam bir usta. nerelerden neler çıkarır bir bilseniz...
demel tursun fıkrası çok güzeldi.
emeğinize sağlık
vakit ayırıp bizlerle paylaştığınız için
ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
saygı ile
Ebru bir hesap yaptım.
Kilosu 150 liradan 300 lira kestane
1500 lira da cam. Toplam 1800 lira.
Bir kilo kestanede tahmini 50 adet vorsa
Böl 1800ü 100e bir adet kestanenin fiyatı
18 lira...
AFİYET OLSUNNN...
Babanıza selamlar saygılar.
Tabii sana da kardeşim.
Rû //
bu işten en zararlı ben çıkmış oldum.
hem sakarlığımı cümle alem duydu
hem para benim cepten çıktı
hem de komşular sağ olsunlar bir tane bile kestane bırakmadılar
zaten onca azardan sonra yiyecek hal de kalmamıştı ya bende:)
sağ olasınız
selamınız başım üstüne abi
çok teşekkür ederim katılımınız için
güzel geçsin akşamınız
saygı selamlarımla
Rû //
çok teşekkürler sevgili gia
hafta sonuna küçük bir tebessüm bırakayım dedim
sağ olasınız
her daim sevgiyle
🌺
Yaşli insanların alışkanliği mıdır esip gürlemek?
Sonra başladığı yere gelmek.
Güzel bir öykücük.
Soba var.
Kestane var.
Sabır var, sabırsızlık var.
Kestaneler gibi sıcak bir yaşam kesiti.
Çok saygımla Üstadım
Rû //
esip gürlüyor da
tatlı bir adam güldürüyor hep beni
hulusi kentmene benzetiyorum onu
bir filminde seslenir adile naşit e
-adileeee! yaw bu evde yenecek hiçbir şey yok mu?
halbuki adile
bu söylemin öncesinde
tabak tabak yemek meyve kuruyemiş taşımıştır abisinin önüne:)
yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim deniz bey
sağ olasınız
güzel geçsin akşamınız
saygı ile
deniz_tayanç1
Allah' rahmet eylesin
Geride hoş bir sadâ bıraktılar