Vay Dünyevi Vay...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bugün ne klavyeleyelim.. Kime atar gider yapıp, kime bir şeyler anlatmaya çalışıp, kendimizi rezil edelim Dünyevi.
İçimiz dışımız yazı, resim, video, sinema, belgesel, teleskop oldu. Mikroskop tutunca başka bir aleme giriyor insan, çünkü karşındaki de bir insan.
İnsan, mercekle mikroskopla teleskopla incelenen bir şey mi ki?
Yetmiyor değil mi bu gerçeklik sana. Düğmeye basıp lambanın yanması, musluktan suyun akması, hemi de sıcağı soğuğu ayrıca olması, gaza basıp arabanın gitmesi, ocaktaki doğalgaz, yoldaki kaldırım, parktaki çimen çiçek, marketteki türlü nimet içecek, mal malzeme... Yetmiyor değil mi ne okul ne cami cemevi kilise öğretisi, yetmiyor evrim devrim, inkilap, ayet mayet, köfte iskender cacık pilav... Yetmiyor değil mi Dünyevi...
Aradığın nedir senin.. Bilen bilir yemede yanında yat bir huzurun var senin.. Lakin içini kemiren nedir böyle.. Edebiyat siteleri karınca yuvası gibi, gazeteler arı kovanı lakin çoğu sarıca arı - eşek arısı sanki, tv zaten seyretmezsin, sinemayı da seyredecek dizilerin oldukça beğenmezsin, kitaplar, romanlar, şiirler hepsi başka geçmiş bir dünyanın mirası gibi.. Öyle ya, yazılmış, ta ne zaman, kimi bin yıl anlatır kimi bir yıl, lakin hepsi de dündür, bugün değildir asla. Yarının da nokta nokta nokta...
Sonra şu din iman konuları, kusmak getirir sana.. Demek istersin içinden; Ey Tanrı diyen gel elini öpeyim, ey Allah diyen seni de tepeyim misali... Lakin yüreğin ürperir, çünkü yetmiş kuşağın Allah soluklamıştır az çok, Tanrı kelimesi unutulmuştur, kelimeler insanları bölmüştür, insanları savaştırmıştır... İçin için o vahiy denilenlerin kimin yazdığını tahmin edersin lakin dillendirmekten korkarsın. Firavundu Musaydı, İbrahimdi Nemruttu, İsaydı Çarmıhtı, Muhammeddi Kureyşdi, Yusufdu Kuyuydu vb vs... Gerçeklerin sana anlatıldığı veya öğretildiği gibi olmadığını içten içe bilirsin de, gelene seccade serersin, gidene Allah’a emanet dersin... Ne ikiyüzlü bir insansın ki sen, hala aynaya bakmaktan utanmazsın..
Ne güldür ne ağlat beni Dünyevi, çek git başımdan artık yeter.. Uzaylıların da gelmedi hala, nerde kaldı ki onlar, zamanda yolculuk da gerçekleşmedi, robotlardan bir ordun olmayacak, kurt adamdı wampirdi periydi büyücüydü karşına çıkmayacak...
Evet Dünyevi, bir inanç iki tür ve cins üçüncü olarak da hayal sorunun var senin...
İnancın değişti, çok değişti, çünkü artık sana anlatılanın yalan olduğunu biliyorsun.
Tür cins olarak insanın ise yetersiz ve kusurlu olduğunun farkındasın...
Hayal olarak da hangi kelime, hangi şekil, hangi görüntü hangi renk seni şaşırtabilir...
Geriye kalan şey sana; kahır, çile ızdırap, sonsuzluk işkencesi..
Kendini kandırıyorsun Dünyevi.. Lakin hala yaşıyorsun bir şekilde, anlayamıyorum seni..
Ne yaparız seninle bu saatten sonra, ne köy olur senden ne de kasaba...
Dünyevi bunlar kendi savaşın... Ya öleceksin kendi içinde ya dirileceksin bir şekilde...
Bunlar yetmezmiş gibi, bir de; devlet millet halk mazlum zalim ülkeler kıtalar dünyanın hali , yolsuzluk yoksuzluk, yalan dolan düşünüp duruyordun nasıl düzelir bu memleket bu vatan, bu dünya nasıl huzurun diyarı olabilir ya ...
Kah Yağmur Ormanlarına dertlenirsin, kah Sibiryada olan bitene, ne olacak bu Yarım ada ülkelerin hali, suların altında mı kalacak milyonlarca insan, kuraklık saracak mı dünyayı, yoksa sular kuruyacak iklimler değişecek sürüm sürüm sürünecek mi kendi türün... Zombilik meselesi de başka mesele sanki..
Geçenlerde ne düşünmüştün, nerelerde okumuştun da gelmişti aklına.. Dünyadaki insan türü aslında bir çitfliğin içindeki beslenip büyütülen çoğaltılan zamanı gelince de derilecek meyve gibi, toplanacak et gibi, zihin ve ruh gibi yaratıkların bahçesi.. En verimli bölge Hind ve Çin bölgesi, dünyanın yarısı orada, bunlar veya insanlar 12 milyar olunca toplanacak avlanacak bir hayvan gibi sanki diye düşünmemiş miydin?
Peki ya, insan türünün kandan arındırılıp mekanikleşmesi ne demek... Zihin yani beynin altındaki tüm et, organ, kemik ve damarların değiştirilmesi mümkün mü? Ulan olabilir mi böyle bir şey... Olabilir mi Dünyevi.. Evine robot süpürge gireli iyice dellendin, lakin ne güzel çalışıyor değil mi? Paspas bile yapıyor namıssız.. Peki ya bu telefon, akıllı saat ve bilgisayar sistemleri ne demek istiyor sana Dünyevi, ah Dünyevi, aptal Dünyevi, kafasındaki damarları patlamış Dünyevi.. Ne ayaksın sen oğlum...
Korkuyor musun Dünyevi, neden korkuyorsun? Seviyor musun Dünyevi, neyi seviyorsun.. Aşk nedir Dünyevi... Ölmek ve olmak arasındaki fark nedir.. Bilip de bulamamak, bulup da bilememek nedir senin için Dünyevi, oy Dünyevi, vay Dünyevi.. Hay ben senin Dünyevi...
Peki ya Rüyalar ne alem? Hangi alemlerdesin , nerede gezersin Dünyevi.. Uyu ve uyanma, ne güzel rüyalardasın sen... İçini karanlığa çeviren, korkutan, ürperten rüya görmeyeli kaç yıl geçti... Hep güzel rüyalar görürsün, anlatmaktan bile sakınırsın, kaçarsın, susarsın, susarsın...
Lakin devran aynı... Ye iç boşalt düşün konuş konuş sus, tekrar konuş tekrar sus... Biraz sus biraz konuş...
Lanet ediyorsun değil mi ilk şiiri, ilk hikayeyi okuduğun ana, ilk resmi gördüğün zamana... Okula camiye ilk adım attığın ana... İlk kıpırdanışına kalbinin lanet ediyorsun değil mi...
Vay Dünyevi vay... Ne ayaksın oğlum sen, nasıl bir türsün be... Ne var lan içinde, kafanda dönüp dolaşan kim, sana meydan okuyan ses kimin sesi..
Y.
YORUMLAR
Böyle giderse sen de "aman bunu mu kafama takıcam diye diye her olaya kafasının içinde en az üç ciltlik kitaplar yazan" filozoflara dönüşeceksin:)
Benim sorum şu: kendini bir kitap karakterine benzetseydin hangisi olurdun?
Finale doğru hakkaten bana şiirleri, kitapları sevdiren neydi böyle? diye ben de sordum.
Saygılar...
Yinsani
niye kitap karaktesi olayım, kitabın yazarını yetiştiren olmak isterim galiba... veya kitaptaki karakter ve olay hatalarını meydana çıkaran...
eksik olmayın efenim..
saygılarımla.
Bendeki iki benlik de olayın farkında.
Sessiz bağırışmalarda tartışır dururlar.
Allah’tan Can Yücel’deki gibi dört tane değiller.
Perişan Ali’yi duymuşluğun var mıdır sevgili dost.
Gerçekten Perişan bir ozandır.
Ne Lüzum türküsünü dinlemeni öneririm.
Yazı İÇİN tebrik mebrik hepsinden bıraktım.
Selamlar.
Yinsani
Koca dünya sana şikayetim var
Kul yarattın dert türettin ne lüzum
Tarihler boyunca doğan intizar
Verdiğini geri aldın ne lüzum
Anladım efendim dünya ne ise
Bedavaya almam senindir dese
İnsan oğlu vijdanına danışsa
Mahkemene şahidine ne lüzum
Fişmekandan doğan filan olmazsa
Dostluk arasında plan olmazsa
Hırsızın ucunda yalan olmazsa
Yeminine şahidine ne lüzum
Şimdi doğru desem döverler aman
Doğru dokuz köyden kovulur hemen
Ben Allahı sevdim diyen müslüman
Suç yapmasın yalvarmaya ne lüzum
Eğer akıllıysan gülme deliye
Benim yaşım tıfıl ermez uluya
Ben yanarım şu PeriĢan Ali’ye
Genç ömrünü derde salmış ne lüzum
tanrıları kursuna dizen bir adam var karşında… kork benden! elimde henüz patlamayan kelimeler var, beynimde patlamamış mermiler dolu. kaç ve git, yoksa seni vururum bu yazının soğuk satırlarının arasında! ey kimsesiz, kulak ver bu uyarıya; burada ne tanrı kalır ne insan, hepsi kelimelerimin hedefinde! mermiler patlamadan çek git. seni vururum, bu kelimelerle seni ezer, yok ederim.
kaçabileceğin bir yer var mı sanıyorsun? o içindeki çığlık, seni yerden yere vuran o ses benim! kafanın içinde mırlayan, seni yakan, beyninin içinde dolanan o ses kim sanıyorsun? kendi karanlığından kaçmaya çalışan bir an artık. ama unutma, an ve anılar da vurulur!
senin için bu yolun sonu çoktan çizilmiş. artık kaçış yok! kendi günlerinde sıkışmışsın, kendi ellerinle ördüğün duvarların altında. kaçsan da kurtulamazsın, çünkü bu yazının altından asla sağ çıkamayacaksın. 😂
ey kimsesiz! seni öyle bir vururum ki geride sadece yazın kalır.
eywallah…
Yinsani
bu kıyı o kıyı değil
bu boğaz o boğaz değil
bu karanlık deniz
boğar da öldürmez
güler de güldürmez
hey kaptan
burası o deniz değil.
gemi battı yelken parçalandı
bu fırtına o fırtına değil
bir kulaç daha kaptan bir kulaç daha
eksik olmayın var olun.
Nesildaşım bana siyah dersin ama sen de benden az değilsin:))
Ama epeyce haklısın da, ne olacak bizim bu haller yahu:((
Sağlıcakla kalasın.
Yinsani
eksik olma nesildaşım.
black_sky
Sağlıcakla kalasın.
tamammmmmmmm,
yoracağım için bir özür ama,
biliyor musun gözüm
nice içtenliğimle her kapıya gidiyorum aslında
ve değere saydıklarıma üç beş kelam elbette.
yok, hayırsızlık değil demek istediğim,
içtenlik,
sende bir şey var çok değerliye yazdığım
ve bulamazsam bir zaman daha
bilesin ki söverim:))
eyvallah.
Yinsani
uğrarım sayfalarıza bir ara ya, ne zaman bilmem, arada göz atıyorum sadece, ne zaman okurum her kelimeyi ve ne nasıl bir ızdırap çile bulurum, bulduğumu neylerim, ben genelde bilmediğimi söylerim sanki, kim bilmiş ki yani..
herkese de gevezelik edilmiyor ya hani..
eski kuşakların ah eski insanlar diyorum ne mutlu onlara nşa da fazla kalmadı hani, yer değiştirsek mi ne yapsak... çekilir mi bu dünya ya hu...
bende cevher yok, aradığını bulamazsın üstadım, belki yani... olan da fazla sürmez sağlık sorunlarıyla cebelleşmeye başlar 5-10 seneye, ondan sonra ne kalır zaten...
dünyeviyim insaniyim yinsani
bilmem nasıl nedir gönül lisani
bir noktayla değişiyor izani
ben beni bilmeden nasıl diyeyim...
en sevdiğinize emanet.
cem3453
hani dertleşecektik çocuk, *okunu çıkarmasan...
bir ara sayfama uğramak, çok da umrumda
birileri her sayfaya benim sana atfedeceğim düz cümleleri bile kuramazken:)
geveze olduğun kesin
ve karşındakini kendine uydurduğun da.
ha farkımız,
ben inanmadığıma sövüyorum,
en yakın zaman da değerimi bilmen umuduyla:))
eyvallah.
Yinsani
neyin değerini bileyim ben,
sözün mü, özün mü, ölümün mü, yaşamın mı, yoksa insan kişisinin mi?
sayfa şiir yazı geçtik o dönemleri de... az önceki dörtlüğü tamamladım, kaç kıta oldu bilmem astım sayfaya afedersin kıçından anlamazsan, boş ver beni üstadım.. hangi dönemdeyiz onu bile bilmem..
bah hele millete de manşet olduk... gelen güle giden güle şimdi... eyi mi, millet burnundan soluyor zaten...
salla gitsin üstadım :) bir tebessümlük zaten şu dünya..