- 482 Okunma
- 4 Yorum
- 9 Beğeni
Altın Sperma
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kimiz?
Bilsem verirdim cevabını. Senelerdir, hem de çok senelerdir arayıp da cevabını bulamadığım bir soru? Zor soru..
Nereden gelip nereye gittiğini bilmediğimiz iki açık uç arasında belirgin ne olabilir ki? Böylesine belirsiz başlangıç ve bitiş arasında, bu soruyu cevaplandırabilmek için hangi yapay ipucu işimize yarayabilir? ! !
Ben; iyi bir ailede, sevgi dolu bir ortamda yetiştim, okudum, meslek sahibiyim, iyi bir aile babası / annesiyim, çocuklarımı okuttum, üstüme düşen görevleri yaptım; Allah ‘ a dinime karşı saygılı oldum, hacca gittim, fakirlere yardım ettim, seçimlerde oyumu kullandım.. Bana nasıl olmam gerektiği söylendiyse öyle oldum..
Ben bir fahişenin oğlu / kızı olarak dünyaya gelmişim, ne ana bilirim ne baba, sokaklar yetiştirdi beni, okuyamadım, bu yüzden meslek sahibi değilim. Bildiğim tek şey çalmaktır. Uyuşturucu kullanırım ve satarım, Allah ‘a ve değerlerine inanmam, ikide birde hapishaneye girerim. Bu hayat beni psikopat yaptı, acımasızım; sekiz yaralamam var.. Sevgi mi? Nedir o?
İki yaşam çerçevesi çizmeye çalıştım sadece.
Bu iki çerçeveyi kim çizdi?
Kader mi?
Tanrı mı?
Çevremiz, ailemiz mi?
Biz mi?
Neden - varsayalım – ben birinci çerçevedeyim, sen ötekinde? Ya da tersi?
Ya da bu iki çerçeve arasında kalan diğer çerçevelerde?
Vietnam’da, Filistin ‘ de, Bosna ‘da, Irak’da ölen çocuklar hangi çerçevede?
Afrika ‘ da açlıktan ölenler?
Neden Ali zengin doğuyor da, Ayşe fakir?
Beni dölleyen sperma altındandı da seninki bakırdan mı? Ya da döllendiğimiz yumurtalar?
(Yoksa; sosyalizmin, liberalizmin, komünizmin – bana göre doğru yazılışı bu -, kızıl, sarı, yeşil, beyaz renkli paylaşım anlayışının, adı her ne olursa olsun, ortaya atılmış doktrinlerin, hiç bir zaman kabul edilmeyen ama hep var olan çıkarcı yanlarının genlerimizi bozmasından mı kaynaklanıyor bu durum?)
Neden, sen müslüman bir ülkede doğdun diye, müslümansın da; ben bir başka yerde doğduğum için hıristiyanım? Ya da yahudi, ya da budist..?
Spermalar mı farklıydı, yumurtalar mı?
Benim spermam HAÇ taşıyordu da seninki YEŞİL BAYRAK mı?
(Bakınız: Ezoterik / Batıni doktrinler.. Atlantis‘ten, Mu‘dan başlayan hikayeler.. Pardon, büyük sırlar.. Kutsal rahipler, kutsal bilgiler.. Ne bileyim; ismaililer, templierler, masonlar, sabetayistler, inisiye edenler, edilenler, filan filan.. Aynı dine mensup, ama üçü bir araya geldiğinde, ortak bir nokta da birleşemeyen din bilginlerimiz, profosörler.. Konumuzla fazla bağlantılı değil, geçelim..)
Neden benim dinim, bana önce iman etmeyi şart koşuyor.. Öğrenip, anlayıp, inanınca iman edemez miyim?
Ben okudum diye, o fahişenin oğlundan fazla mı hak ediyorum yaşamı?
Ya da benim çocuğum; kendisinin çıkarmadığı bir savaşta, vurulup ölen çocuktan?
Daha bir arabası bile yok onların, PETROL için çıkarılan bir savaşta ölmek için nedenleri bile yok! ! ! .. (Benim çocuklarımın var? ! ! ! ..)
Yanlış olan ne?
Yanlış olan kim?
Hiç bir şey adil değil.. Biz de..
Bize öğretilmiş bir şey yok.. Ne öğrendiysek kendimiz öğrendik.. Temize çekmeye vaktimiz olmayan bir karalamanın - yaşamın - içinde.. İyiyi de, kötüyü de.. İşimize geldiği şekilde tabii, egolarımızı ön plana çıkararak.. Kendi adaletsizliğimizi yaratarak..
Diyelim ki ben solcuydum ve yalnızca ideolojimi öğreten kitapları okuyordum..
Sen sağcıydın ve yalnızca sana ’ Bunları oku ’ denen kitapları okuyordun..
Ben; sağı anlatan hiç bir kitabı okumuyordum, sen de; solu öğreten hiç bir kitabı. Doğru olan, her iki ideolojiyle ilgili kitaplar okuyup, kendi sentezimizi, kendimizin yaratması değil miydi?
O zaman ’ ÖĞRENMİŞ ’ olurduk.. ’ ÖĞRETİLMİŞ ’ kalmazdık. Savaşmazdık..
Her konuda olduğu gibi..
Öğretilen hangi şey tam doğruydu? Hangisi tam olarak geçerliydi?
Öyle olsaydı, dedikleri gibi olsaydı her şey; kolaydı..
İşine sarılır, çalışır yükselirdin..
(Torpilin, çevren varsa demeyi unutmuşlar..)
Çalışır, zengin olurdun..
(Hangi zenginin çocuğu, bir gündelikçi kadından daha çok çalışıyor?)
Okur, adam olurdun..
(Bir şey demiyorum, sadece etrafınıza bakın.. Bana da bakabilirsiniz! ! ..)
Dindar ve iyi bir insan olur, cennete giderdin..
(Bana bakmayın..! !)
Seversen, sevilirdin..
(Kendinize bakın..)
Vs... Vs...
Kapayın gözünüzü.. Ne görüyor sunuz? Hiç bir şey..
Siz var mısınız?
Açın! . Şimdi ne kadar görüyor sunuz? Neleri? Sadece görüş alanınıza giren şeyleri.. Arkanızda bir dünya var mı? Var diyenlere sorarım: Dönün o zaman arkanıza bakın, neler görüyor sunuz? Farklı şeyler mi? Güzel, biraz öncekiler nerede?
Gözümüzle mi görüyoruz, beynimizle mi?
Gördüklerimizi mi düşünüyoruz, düşündüklerimizi mi görüyoruz?
İlk soruya dönelim, gözünüzü kapadığınızda var mıydınız?
Yoktum diyorsanız, daha siz kendinizi fark etmemişsiniz; kaldı ki başkaları sizi farketsin..
Varım diyorsanız, varsınız. Fazla sevinmeyin, o kadarsınız.. Tek başınıza..
Gelelim gözü açık halimize.. Bu odadaysınız, öbür odalar yok.. öbür odalara gidince de bu oda yok.. Gerçek dünyanız bu kadar.. Sevgiliniz, anneniz, arkadaşınız GÖRÜYORSANIZ var, GÖREMİYORSANIZ yok..
Ankara’ daysanız, İstanbul yok.. (Ankara, görebildiğiniz kadarıyla var..)
Dünyanız, görebildiğiniz yer kadar.. GÖRDÜĞÜNÜZ KADAR..
Gerisi, sizin sanrılarınız..
(Bir ara soru: Duvarı aynayla kaplayın. Odanın ortasında durun. Ne görüyorsunuz?
hem önünüzdekileri hem de arkanızdakileri mi?)
AYNA? ! !
Unutmayın, şu anda hayranlıkla kullandığınız bu teknoloji sadece iki sayı üzerine kurulmuştur: 0 ve 1
Dijital bir ekranın hangi tarafında sınız?
Düşünün...
DÜŞÜNÜN! ! ...
Bu kadar bilinmezlik içinde, ben kimim?
İşte, bizi yola çıkartan (yoldan çıkartan da diyebiliriz..) soru..! ! !
ANLATTIM YA! ! ! ...
NOT: Bu yazı saçma bir yazıdır.. Sadece vakit geçirmek amacıyla yazılmıştır.. Önemsemeyin..! !
YORUMLAR
:) yazıda ilerledikçe gülmelerim kahkahaya, kahkalarım tebessüme döndü, tebessüm halinde kimi örnekleri başka yerlerde de mi okumuştum, kim paragrafları bende mi düşünmüştüm dedim kendi kendime,...
sonra yazının sonuna geldim üstad:
"NOT: Bu yazı saçma bir yazıdır.. " basmaya çalıştıkça kahkahayı, olmadı. Ciddileşti yüz hatlarım, gözümeki az önceki gülümseme karanlığa dönüşmeye başladı..
Karanlık...
Şu yazının tuttuğu ışığı kaç kişi görebilir sizce? Peki herhangi birinin herhangi birini yargılamaya hakkı var mı diye sormalı bir de?
9 küsür ay cezaevinde kaldım, biraz da uzatmalı oldu, lakin ilaç gibi geldi:) hesaplıyordum kişi başına düşen metrekareyi 3-4 mkare ancak ki buna ranza da dahil.. :)
zaman geçti, sokaktayım, apartmanımızın önü; iki apartman yanyana, farklı apartmanlardaki iki komşu araba park tartışması içinde, ikisini de tanıyorum.. bastım kahkahayı ...
şu yazı da aynı böyle tam basacağım kahkahayı, lakin yazıda bahsedilen bir çok konu birbiriyle çekişme tartışma ve savaş halinde.. savaşanları, kavga edenleri tanıyor muyum, epey epey tanıyorum. o yüzden basmam lazım kahkahayı.lakin karşıdaki suratı ekşi, kaşları çatık, heyt uleyn diye bağırıyor mahalleye... :))
eski kuşakların düşünce nehrini karış karış yüzmeye çalıştım, suları çok kirli, ne balık tutulur ne de yüzülür, denizleri iç denizler gibi devamlı insan pisliği ve fabrika atığıyla dolu.. fikirleri fabrikadan çıkmışcasına tekdüze. ekranlarda manşetlerde dönen oyundan çoğunluğun haberi bile yok... kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorlar her konuda..
fareler aslan kılığında merdiven altlarında burası benim leyn diyor lakin cahillik boyunu aşmış farketmiyor..
velhasılı üstadım, uzattığım için üzgünüm bir yandan da, kaliteli yazı olunca klavyem bile heyecanlanıyor...
siz bu yazıyı pullayıp meclise gönderin, yani yüzde95 inin torpilli olduğu meclise..
bu site bu tür kaliteli yazılara hasret kalmış vaziyette.
çok kelam ettim affola :)
saygılarımla..
en sevdiğinize emanet.
fihaha(OrhunBasat)
ortak bir yanımızda hapishane 😒👮♂️ bence düşünebilmek, kitap okuyabilmek için için en uygun yer, yapacak başka bir şey yok çünkü .. neyse geçelim bu konuyu ..
aslında ben de yorum yazmayı sevmeyenlerdenim , cevaben yazdığım bu yorum en uzunlardan biri olarak kayda geçecektir .
sonuç olarak övgü ve ilginize de çok teşekkür ederim sevgili kardeşim.. sevgiyle ..