ZEYNEP'İN RÜYASI
Zeynep kardeşine söyleniyor, yine çizdiğim resmi boyamışsın! Senin başka işin yok mu?, geçireceğim en güzel anları mahvediyorsun, kendi çizdiğin resimleri boya, seni budala çocuk. Kardeşi Ali hemen koşarak uzaklaştı, üstüne bir de dayak yemeyeyim dedi. Zeynep ondört yaşında, 9. Sınıf öğrencisiydi. Resimlerini okuduğu hikayelerden, gördüğü rüyalardan ya da gezdiği yerlerden etkilenerek çiziyordu.
Yan komşuları Şükran hanımın bahçeli büyük evi vardı. Annesiyle Şükran hanım iyi arkadaşlardı. Zeynep rüyasında Şükran hanımın evinin hırsızlar tarafından darmadağın edildiğini görmüştü. Sabah kalktığında ne saçma rüyaydı dedi.
Zil çaldı, kapıda Şükran hanım vardı;
-Aysun’cum biz bir hafta şehir dışında olacağız. Evdeki çiçeklerin suları var, Bahçenin anahtarını versem terastaki çiçekleri sular mısınız? Güneşten kavrulmasınlar.
Aysun hanım:
-Tabi ne demek, gözünüz arkada kalmasın. iyi yolculuklar.
İki gün sonra,
Aysun hanım, terastaki çiçekleri sulamaya gittiğinde bahçe kapısının kapalı olmadığını, bahçeye girdiğinde evin kapısının yarı açık bırakıldığını, terastaki üç dört çiçeğin saksılarının kırılıp sağa sola savrulduğunu gördü. Hiç tereddüt etmeden polisi aradı, arkasından Şükran hanımı arayıp durumu bildirdi. Polisler hırsızlık olayı olduğunu söyleyip parmak izi aldılar. Ev sahibi gelince evlerinden çalınan değerli eşyaları karakola gelip bildirmesini istediler. Şükran hanım, aceleyle geri dönmüş, annesinden kalan antika değeri olan kolye ve bilekliğin çalındığını bildirmişti.
Zeynep gördüğü rüyanın net bir şekilde çıkmasına şaşırsa da, daha öncede önemsiz olaylara ait gördüğü rüyalarının aynen gerçekleştiğini hatırladı. Çok evhamlı kadın olan annesine durumu anlatmak istemedi.
Zeynep kalktığında hatırladığı rüyalar için, rüya defteri tutmaya başladı. Gördüğü çoğu rüya okul hayatı ile ilgili oluyor, aynen yaşanıyor, ama hiçbir olaya müdahale edemiyordu.
Bir gece yarısı kan ter içinde korkudan uyandı, oh be rüyaymış dedi. Gece saat üçü gösteriyordu. Kalkıp elini yüzünü yıkadı. Rüyanın etkisiyle titrediğini fark etti, su içti. Yatağına gidip uzandı. Bildiği duaları okudu, uyuyabilirse rüyanın devam etmemesi için de Allah’a yalvardı. İki saat sonra uyuyakalmıştı. Annesinin hadi kızım kalk, okula geç kalacaksın sesine uyandı.
Evden okula gitmek için ayrıldı. Okulda Beden Eğitimi dersinde serbest bırakılmışlardı ve rüyasını düşünme fırsatı buldu.
“Rüyasında lunaparktaydı. Hava güneşli, aileler ve çocuklar çok neşeli görünüyordu. Zeynep kendisinin hızlı tren de olduğunu görüyor, tren hızla ilerlerken birden boynunun kırıldığını yutkunamadığını hissediyordu, Allah’ım ölüyorum sözünü söyleyerek kan ter içinde uyanmıştı. “
Düşündü evet ölme olasılığım olabilir. Hayatta lunaparka gitmem, Allah uyarı gönderdi ne işin var kızım lunaparkta, hızlı trene binmekte neymiş deyip kendi kendine teselli verdi.
3 gün sonra:
Babaannesi Zeynep’i aradı . Cumartesi Melis’in doğum gününü ben de kutlarız sonrasında da beraber lunaparka gideriz dedi. Zeynep çok şaşırdı! Lunaparka gitmekte neyin nesi? kadının eteğinde dönmek çocuk işi, öyle işler benden geçti dese de babaannesi oyunbozanlık yok Zeynep hanım, sözüne karşı çıkamadı.
Zeynep düşündü, dünyanın sonu yok ki, benimde sonum olmasın. Artık zamanı gelmişse, ya lunaparkta ya da otururken boyut değiştirip diğer aleme geçeceğim. Ama ailem, sevenlerim..İç sesi ona korkunun ecele faydası yok kızım bu kadar da korkak olma diyordu.
Allah’ım, ben kendi açımdan önlemimi alacağım, takdir senin dedi ve gözleri yaşla doldu.
Aceleyle harekete geçti, kafam için motorcu kaskı, boynum için boyunluk, gögüs kafesi ve sırt bölgem için kum torbaları, dizlik tekmelik, dirseklik ne bulursam alırım düşüncesiyle alışverişe gitti. İstediklerini almış. annesine, babasına, kardeşine de hediyeler almayı ihmal etmemişti. Rüyasını onlara anlatmak istese de yine kendi içine dönmüştü.
Doğum günü, cumartesi
Melis’in doğum gününü kutlamışlardı. Üç kuzen, Zeynep, kardeşi ve babaannesiyle lunaparktaydılar. Zeynep aldıklarını büyük poşetle yanında taşıyordu, poşeti soran babaannesine, eh işte güvenlik ekipmanları dedi.
Kuzenleri hemen lunaparktaki hızlı trenin yanına koştu. Hızlı trende yaş sınırı olduğundan kardeşi Ali binemeyecekti. Zeynep bunu tahmin ettiğinden kardeşini düşünmesine gerek kalmamıştı. Zeynep poşetin içindeki ekipmanları dikkatlice giyinip taktı. Melis bu ne ya, astronot gibi oldun, hasta mısın kızım? Ben biliyorum bu kızda takıntı çok! kendi haline bırakalım, bizim bindiğimiz vagona binmesin dedi. Zeynep kuzenlerinin arkasından kızlar sıkı tutunun diye bağırdı. Kuzenleri ön vagonlara, Zeynep de son vagona bindi. Kemerler takılmış hızlı tren harekete geçmişti. Hızlı trende; Yolun tam tepe noktasına yaklaşırken, tren raydan yukarı çıkamadığında makinenin daha fazla itmesi için yeterli momentum oluşmadığı için tren doğal olarak geri dönüyordu ki, üç metre yüksekliğe gelindiğinde aksilik olmuş ve Zeynep’in içinde bulunduğu vagon raylardan çıkarak aşağıdaki kum tepelerine doğru uçuşa geçmişti. Zeynep ve vagondaki üç kişi de bağırıyordu ama nafile, vagon kumların içine savrularak devrildi. Zeynep düşmeyi iliklerine kadar hissetmişti, dışarıda bağıran kalabalığa derin nefes aldırmak adına eliyle iyiyim selamı yaptı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.