DondumKişot ve Değirmenler 2
Bugün de bulmalı bir değirmen. Getirin düldülümü uşaklar. Leyn çabuk olsanıza, devir hız devri. Değirmenlerin yolunda belki bir kaç çiğdem çimen ezer eşeğimin nalları pardon pardon düldülümün nalları.. Yılkı’yı Ahalteke’yi kim bulmuş da biz edinelim...
Günümüzün atları küheylanları mazotla gazla benzinle çalışıyor ya... Bir milyoncuğa bile sıfır bir tay alamıyoruz şunun şurasında. Tabii bir de bu atların aygırların segmentleri var, hangi ahırdan, haradan alsam, taksit var mı ki..
Segment kelimesinin ne anlama geldiğini vallah bilmem ben uşaklar. Dil canlı bir yaratık olduğu için virüs kapıyor, mikrop kapıyor yaşam içinde.. Segment ihtimal chapter gibi bir şey olsa gerek veya oda veya tür veya bölüm veya cins veya hayvan bitki insan diye ayırıyoruz ya işte...
Lakin hangi bölümden alsak küheylanımızı, küheylan da Farsça olmalı. Madem at almaya karar verdik kanatlısı olsun bari.. Daha Altaylara kadar gidicez .. Dört nala yani dört tekerden çekişli olsa...
Merhaba erenler, sizin midir burası, maşallah maşallah türlü renkte binekler var.. Kaça bakalım bu kızıl olan... Bu daha güzel bembeyaz inci gibi mübarek, beyaz şeytan koyacağım adını... Bu ne böyle, hay hay tü tüü maşallah, siyah kısrak, ne parlak renkleri var bunun..
Az saman arpa yiyeni var mı bunların ey erenler, hem az yesin he çok gitsin.. deh deh deyince gidecek cüş cüş oha hasturrr deyince duracak..
Olur mu bilmem amma gelecekte, arabalara atların develerin eşeklerin beyni monte edilir mi? Teknolojiyle kıyasıya bir mücadele içindeyiz çağımızda mecburen. Ortaçağ veya ondan önceki çağlarda 50-100 yılda bir meydana gelen değişiklikler günümüzde haftayı ayı almıyor ya hu yani sanki.. Çok hızlı güncelleme istiyor aletler..
Hani derler ya, yani anlatırlar: Kızılderililerin topraklarını almak için onları önce rezervasyonlarda yaşamaya mecbur etmişler, galiba bu rezervasyonların günümüz ülkesiyle bağlantısı apartmanlar ve şehir olmalı. Geleceğin yaşamını nasılsa gösteriyorlar yarım asırdır dünyaya. Farklı bir yaşam şekli düşünen var mı aramızda erenler?
Dünyevi nörüyon yeğenim.. Eyü eyü, klavye tuşlarına basıyorum. Tıktılar bilgisayar telefon içine bizim nesli neyleyem.. Bari biraz da meleyem, meee meee meee. Yoksa ulusam mı tutsak düşmüş kurt gibi, nasıl uluma sesi yazılıyor ya hu, uuuu huuuu uuu huuu desem olur mu?
Lakin bu hayvanat ehli teper, çifte atar, ısırır ya hani, şimdi bunların beyni arabalara aktarılırsa nasıl tekme atacak arabalar, nasıl me meeleyecek, uluyacak veya kişneyecek?
Ya hu Dünyevi sorduğun soruya bak, tekmeleme, ısırma biraz zor ama meleme, kişneme, ulumak için ses sistemleri gelişti artık.. Ha öyle mi deyon, yani ses bilgisinde çığır açtı dünya.. Tabii ya, dünyanın her yerinden bir ucundan bir ucuna sesler cuf cuf kurşundan, attan, deveden daha hızlı gidiyor artık.. Dönüşü de çok hızlı.. Gittiği gibi dönüyor hemen geriye..
Düşünsenize şimdi dinler çağındayız.. Tapınıyoruz çok Tanrılara veya Göklere.. Biri gelmiş çok Tanrı olmaz, Tek Tanrıya tapınacağız demiş, elinde telefon Tanrıyla irtibat kuruyor.. Alo Tanrı mı, ya hu çok soru soruyor bu ümmetler, yok mudur kolayı bunun, beyinlerine bir cip taksak da beni yormasalar dese bir peygamber Tanrıya?
Hey gidi hey, ne günlere kaldık Ya Rabbim, Ya Tanrım.. Bak şu dünyanın haline bir ya hu... Telefonlara da çıkmıyor kaç zamandır.. Unuttun herhal bizi, terk etti Rabbisi bu çağı..
Özlü sözlerden aklıma gelen yok. Terk edilenler, terk edenleri terk ettikleri için terk edenler terk edileni terk etmiştir gibi.. Terki de terk etmek akıl kârı olsa değil mi bu çağda.
İnsanın başına sosyal iletişimde bazı olaylar gelir, genelde ergenlik sonrası ilk gençlik yıllarında, karşı cins muhabbetlerinde yani.. Kıskançlık, sahiplenme, tahakküm kurma veya en sonunda da, al mektuplarını ver mektuplarımı... Sil mesajlarımı sildim mesajlarını, sil fotolarımı sildim fotolarımı.. Çık beni takipten çıktım ben seni takipten... Bastım engeli sana, sen de bas bana engeli..
Sonradan aradan geçen zaman içinde, sevdiydim, aşıktım, hasret kaldım ah ben ne eşeklik ettim, deve gibi geviş getirdim durdum, bıktırdım yârimi, terk etti beni bilmem hangi çimen saman dağ şehir sevdasına...
Hani diyorduk ya, günümüz şehir hayatında çocuklar büyük dert. Ana okulundan başlar masrafları 30-40 yaşına kadar biner sırtınıza.. Eh çocuklar eskiden lazımdı şimdi onların yerine yavaş yavaş robotlar verildi mi veya satıldı mı tezgâhlarda, hadi gel de bir çıkarım yap...
İhtimal bizim nesil gelecekte alacak kendilerine bir iki robot arkadaş veya aşçı veya temizlik işleri için.. Ki bir de bunun duygusal yanı var, yani dertleşecek konuşacak bir robot lazım ihtiyarlıkta..
Yalnızlığınıza çözüm , c segment robot arkadaşlar geldi, peşin fiyatına 6 taksit. Gel vatandaş, Çağçıl Pazarlama ve Ltd Şti.
Dünyevi, gene sağı solu sarhoş bir yazı yazdın farkında mısın? Kimdir o kimdir bana seslenen... Ben Saruhan, orta dünyanın bağışlayıcısı cezalandırıcısı... Leyn git başımdan dalga mı geçiyon nedir.. Ya hu ciddi ben Saruhan’ım. Bak parmağında yüzük yok mu?
Dünyeviiiiiiiiii Dünyeviiiii bacaklarını kırarım bak senin.. ...Ha tanıdık bir ses... Buyur Nesildaşım, ne yapıyon Dünyevi? Ne yapam yüzüğüme bakıyom bana fısıldayacak mı diye kulağıma yakınlaştırdım... Eee ne diyo gelecekten haber ediyor mu bari? Etmez mi Nesildaşım, bulaşıkları yıkamazsam, evi süpürmezsem başıma neler gelecek deyiveriyor ya hu...
Borsa işleri illallah dedirtir insana. Günlük gazetelere bakıcannnnn bak can bakıcan bak can... Siyaseti, sosyaliteyi, gündemi, teknolojiyi, raporları, borçlarını alacaklarını şirketlerin, savaşı barışı takip edicen... Sonra ekonomi bölümlerini okucan sonra Kamu Aydınlatma Platformunu gözden geçiricen... Tabii bunları yapana kadar kafa pert olacak, borsa açılacak, balina aşağı yukarı hareket ederken sen de öyle şapşal şapşal bakıp durucan... Bu işleri uzun süre yaparsan da başına gelecekler belli...
Düşünürsün; cumhurbaşkanı maaş için, askerler maaş alıyor, ayakkabı boyacısı para ister, hakim savcı maaşa bağlı, doktor hemşire dişçi maaş hesabı yapar, öğretmen maaş öğrenci burs kira yemek gez toz parası hesabı yapar, emekli oldun gene maaş hesabı...
Derler ki, peygamberler sizden ücret mi istiyor.. Sanki onlar parasız yaşadı, o devrin ekonomisi nasıldı ki? Eee bir robotun oldu senin her işini gören XyzA segment bir robot, bir defa parasını verdin ömür boyu kullan garantisi son nefesine değin senin??? Ne şiş yansın ne kebap yani..
Tamam da Dünyeviciğim, robotlarla din Tanrı arasında nasıl bağ kurdun be mübarek? Bir zaman aklıma geldiydi, japondan çinden hinnten araptan vb vs tüm kutsal kitapları parşömenleri ayrı ayrı bir yapay zekaya yüklesek acaba bizim için en uygununu seçebilir miyiz diye? Tabii daha böyle bir deney yapılmadı, belki yakın zamanda yapılır.
Çok düşünürüm bu konuları nasıl olcak gitcek bu dünya, yaşam ve ölüm, cennet ve cehennem ve sonsuzluk.. Madem kafa almıyor, at bu kafayı başka kafa tak yerine değil mi dedim kendime... Sonradan patladı gitti, ne ortam kaldı, ne şakalaşacak biri, ne aile kaldı ne de üzerine binip dört nala Altaylara rüzgarlarla yarışacak bir at...
Kaldık mu çağın ortasında Dünyevi deyü cıscıbıldak... Yiğidin malı meydanda olur derlerdi, robot efendi ne malmış sizin tür dedi... Benim kafatası attı... Bi girdim roboto, yer mi yemen mi yer mi yemen mi??? Ne civata kaldı, ne plastik çelik kasası, ne entegre cip bıraktım ne condansatör...
Sonradan da baktım eve, yani apartmanlar kümestir bu çağda, kümeslerin de temizlenmesi lazım, robotu da parçaladım mı, yani temizlik haşat, temizlik olmayınca iman napsın...
Dünyevi, efendim... Ya hu dönüp dolaşıp dine Tanrıya sarmasan olmaz mı ya hu. Vallahi baydın artık... Gazoz ikram edem mi, ya hu ne yapıcam ben gazozu? Ciddi ol biraz... Ayılana gazoz bayılana limon... Ulan şimdi seni... Sinirlenme bakim... Ya hu ne vuruyon, ya hu insan ben, yavaş ol ya hu... Yakın arkadaşlar bu kafiri, cadıyı, taşlayın öldürün , kollarından ayaklarından bağlayın arabalara bu dinsiz imansızı...
Ne mide kaldı ne kemik ne bağırsak ne kalp ne ciğer ne böbrek... Hepsi meydanda... Dünyevi parçalandı, kanatlandı.. Açıldı kapılar ne şah var ne padişah...
Bir ses duydum...
Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde...
Hoş geldin dedi dertli’sinden bana Dertli. Hoş gördük Pirim Mirim Efendim Şahım Sultanım Beyim Paşam dedim.. Başladım muhabbete... Bura nere dedim.. Cehennemdir burası dedi biri...
Kim o seslenen dedim.. Kazak Abdal elinde Vikingler gibi baltayla bana bakıyor... Vay üstadım dedim, var mı taşınacak odun.. Olmaz mı dedi gülümseyerek… Sen kimsin dedi, Bana Dünyevi derler dedim, Dünyalıyım.. Nere ora dedi…
Robotların Tanrılık Peygamberlik yaptığı bir yer dedim, Kral da robot hükümdar da, halkı da robot, hayalleri de…
Öyle hayal mi olur mübarek dedi… Düşündüm önüme baktım… Buradan nasıl çıkacağız dedim çok sıcakmış.. Aldanma ateşine dedi, ateşin ardına bak ne göreceksin bakem, sende göz var mı yoksa sende mi odunsun dedi mi bana…
Tuttum yakasından odun sensin dedim ben de, ne diyon lan köfte dedi kaldırdı elini şamar vuracak, hem de ne el o, sanki kürek gibi mübarek, tam o sırada bizim Neyzen tutmuş bunun kolundan, tabii ben o ara bayılmışım korkudan.. Bir baktım, sular çimenler beyazlar içinde kızlar türlü renkli kadınlar, kafama bir şey değdi, baktım kiraz ağaçlarının dalları, dallar yere bakar kökleri havaya asılı, susuz tarım icat etmişler sanki..
Dünyevi deliryon herhal… Kimdir o seslenen… Bir baktım Nfk.. Yerden kaptığım gibi küreğin sapını yer mi yemen mi bir dalmışım mahalle karıları gibi, tam o esnada kafasına küreği geçireceğim, gözlerim dönmüş, pat diye bir döner tekme çenemin sağ yanında, ben havada bir tur attığım gibi yerde iki seksen…
Kendime sonradan geldim.. Baktım başımda Nfk, gülüyor köfte, bir sinir oldum, sonra bir bak hele çocuk dedi biri, baktım Nazım, sen kimsin dedi, niye daldın benim dostuma, sen misin o tekme atan bana dedim, he ya dedi, oradan Nfk dikilmiş ayağa eline bir kova su baştan aşağı ısladı beni..
Sonra Mevlana, Nasıreddin Hoca, Dertli, Kazak, Kaygusuz,Keloğlan, Yunus, Şeyhi, Barış Manço Nfk Nazım ne ararsan hepsi başımda hepsi de gülüyor bana… Knut Hamsın’ı gördüm bir ara Yaşar Kemal’i de pişpirik oynuyorlardı Dostoyevski ile Hasan Tahsin tavla atıyor, Hayyam ile Gürani katıla katıla gülüyorlar neyse konu,
Sonra bir afet bir afetler geçidi… Kasırga tufan poyraz şimşek gürültüsü.. Elfler, Cüceler, Goblinler, Toprak Yiyenler derken, Transformısın 3. Filmi… Oturduk Dönem dizisi izliyoruz.. Dönem dizisi de ne demek bilmiyorum.. Lakin bu çağa en uygun diziler komediler…
Eski kuşaklara değil yazılarım, eski kuşaklara kuyruk olanlara da değil, yeni kuşaklarla bağ kurmaya çalışıyorum, lakin onlar da beni ya anlar ya anlamaz, ya tınlar ya tınlamaz.. O yüzden deyorum Sal’la Gitsin… Nasılsa öleceğiz ha erken ha geç, ha Tanrı var ha yok, sonun da sonsuzluğun da bu çağda ömrü bir nefeslik. Sanki her çağda bir nefeslik değil gibi...
Eskiden durmaz savaşmış dünya, hala da savaşıyor ya, ne yapalım biz kendimizle savaşalım ellerden bize ne.. Kendi kendine yeten bir insan olabilmek lazım bu çağda. Kendine yetebilen bir üstad ararım kendime..? Hikayelerle masallarla destanlarla büyümüşüz hem yemişi hem bilgiyi ücretsiz isteriz bu çağda.. Robotlar çalışsın bizim yerimize, onlar savaşsın, onlar barışsın, onlar yönetsin vb vs.. Lakin robot hakları diye bir şeyler de fısıldamaya başladı dünya ya, daha insan haklarını öğrenemedik ben diyeyim 15 bin yılda sen de 5 bin yılda.
En sevenlerinize emanet olunuz efendim.
Y.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.