- 302 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
Son Dilek
Yalnız bir hastane odasında, bedenim yavaşça geri çekilirken, ruhumun özgürlüğü için bir son arayışında olduğumu hissediyordum. Odanın soğuk, antiseptik havası, hastalığın kahrını üzerimde hissettirse de, dışarıda hayat, deniz ve güneş bir arada coşku içinde akıyordu. Yüzümdeki çizgiler, yaşadıklarımı haykırıyordu. Ama içimde bir isyan vardı: "Doktor istemem, annem gelsin."
Annem, yaşamım boyunca benim için her şeydi. Kollarında uyuduğum, her derdimi paylaştığım, gözlerindeki ışıltıda huzur bulduğum bir limandı. Onun sesi, beni hep güvende hissettirirdi. Kendi iradem dışında, bu dünyadan göçerken onun yanımda olmasını istemek, en doğal arzularımdan biriydi. Gözlerimi kapatıp, onu düşündüm. "Beni bırakma, annem. Beni bu odada yalnız bırakma."
Birden, bu hastane odasının penceresinden dışarıya, hayatın akışına odaklandım. Deniz, hayatın kaynağıydı; dalgalar, huzuru simgeliyordu. Yataklar, bu soğuk odadan denizin sıcak kollarına atılmalıydı. Yüzmek, yaşamı kucaklamak gibi bir şeydi; tuzlu suyun içinde kaybolmak, acılarımın denizle birlikte yüz yüze gelmesini istemek, son dileğim olmalıydı.
Hayat, bazen keskin bir bıçak gibi acımasızdı; ama bazen de çocukların neşesi, dünya üzerindeki karanlığı aydınlatmaya yeterdi. Odada, duvarın bir köşesinde, çocukların çember çevirdiğini hayal ettim. Neşeli sesleri, gülüşleriyle dolup taşan çocuklar, bana yaşamın ve umudun ne anlama geldiğini hatırlatıyordu.
“Çocuklar çember çevirsin,” dedim içimden. Onların el ele tutuştukları o çember, hayatın döngüsünü temsil ediyordu. Her biri, geleceğin umut ışığıydı. Onların yüzlerindeki saflık, dünyayı değiştirme potansiyeli taşıyordu. Hayatın zorluklarına karşı, o küçük elleriyle bir çember oluşturarak birbirlerini sarmalıyorlardı. Ne güzellikti, ne saflık!
Ve işte, derin bir nefes alarak, son dileğimi fısıldadım. “Ölürken böyle istiyorum,” dedim, zihnimde beliren görüntüler eşliğinde. Annem yanımda, çocuklar neşeyle oynarken, kalbimden geçen duygularla dolu bir cümle. Yaşamın, aşkın ve bağların ağına sarılı olarak, hayata veda etmek istiyordum. Yalnızca bir veda değil, aynı zamanda bir teşekkür niteliğindeydi bu.
Hayatımın son anlarında, benim için anlamlı olan her şey yanımda olsun istiyordum: Annemin sıcak sesi, çocukların masum gülüşleri ve denizin tuzlu kokusu. Onlar benim için birer kalkan, birer sığınak olacaktı.
Sonunda, karamsar düşüncelerimi bırakıp, güneşin sıcak ışığında kaybolan bir gemi gibi ruhumu özgür bırakmaya karar verdim. Denizin derinliklerinde, hayatımın en güzel anılarını yaşamak için hazırım.
Bu duygular, yaşadıklarımın özeti, yaşamak için bir manifesto oldu. İster hastane odasında, ister sahilde; yaşamın ne kadar değerli olduğunu kavradım. Bu son dilek, sadece benim için değil, hepimiz için bir hatırlatma olmalı. Yaşam, sevgi ve bağlarla dolu bir yolculuktur. Bize düşen, o yolculuğu her anında kucaklamak, sevdiklerimize sarılmak ve neşeyi paylaşmaktır.
Bahadır Hataylı/10.10.2024/17.15/Namazgah/İST
YORUMLAR
Sevgi ilaçtır, doktorda hastalığı tedavi ederken moral önemli der,İlaçların sevgiyle birlikte iyileştirdiği su götürmez bir gerçektir,size çok geçmiş olsun , insan en çokta zor zamanlarında sevdiği yanında olsun ister, yalnızlık en çokta o zaman çok acıtır, Ana gibi yar olmaz, Allah rahmet eylesin annenizede, yüreğinize sağlık
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
elif.kurt
Sabır en büyük erdemdir sıkacağım dişimi. Okuduğunu anlamayan beyhudelerin diyarına dokunmayacağım. Aklınca alay ettiğini sanan zavallıya susacağım. Şimdilik!
Anne! Gelebilecek annelere selam olsun! Ah ki ah... Son dilek kolay mı? Yatağındayken kendinden geçmiş, etrafında ki insanların acısıyla çaresiz hastalığı bilen ve doktor değil haldaş isteyen hastanın halinden kim anlayabilir?
Ağaçtan düştüğünde ''doktor değil ağaçtan düşeni getirin'' diyen Hoca'yı anlamayan günümüz züppelerine de selam olsun(!)
Çaresizliği Babamdan bildim, annemden bildim! İkisinde de son nefesinde yanlarındaydık. Annem de istemedi babamda da! Kimseyi istemiyorlardı sadece biz olalım istiyorlardı yanlarında...
Son dilek; sevmek, değer bilmek... Yazıda ne güzel dokunulmuş, ne güzel vurgulanmış aslında... Yüreğinize sağlık.
Fazla söze gerek yok kemiksiz dilime gem vuramam yoksa...
Selam ve saygıyla...
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
wahh wahh evet tabii yalnız bir hastane odasında ruhunun özgürlüğünü arıyorsun denizlere dalmak falan hayat ne kadar dramatik oysa dışarıda insanlar marketten üç lira daha ucuz makarna bulmanın derdinde sen burada “ruhum özgürlüğe kanat çırpıyor” falan diyorsun bütün oda antiseptik kokuyor ama tabii sen ruhani bir arayıştasın gerçekten çok etkileyici
“doktor istemem annem gelsin” yani evet doktor ne yapsın ki zaten 8 yıl okumuş onca sınav geçmiş ama annen gelsin diye oradan kovuluyor haklısın annen de sihirli değneğiyle gelip her şeyi çözer bir de annenin gözlerindeki huzura sığınmışsın ya ah o huzur her sorunun cevabı anneler bu yüzden doğuyor zaten dünyayı düzeltmek ve bizi hastane odalarında kurtarmak için bravo
😂😂😂😂😂
çok çok tebrikler
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
CaNMaYBuL
Eleştirel bakış, o keskin kılıcı elinde sallarken, ustası olmak isteyenin bile tereddüt ettiği bir sanat. Çünkü o kılıç öyle bir şey ki, sallarsın ama nereye vuracağını bilmezsin; belki düşüncelerin derinliklerine iner, belki de kendi bileğini keser. Üstelik o kılıcı öyle ince bir üslupla kullanmalısın ki, keserken kanatmasın, vururken öldürmesin. Ama ironidir ya bu işin aslı, kim incelikle kılıç sallamış da ustası olmuş? Kılıç sallarken kırılmasın diye pamukla kaplar mısın? Hani keskin kılıcın inceliği, kimin elinde olursa olsun, bir gün mutlaka döner sahibine, işte asıl ironi de bu zaten!