- 277 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
EN ÇOK VAR OLDUĞUM
Gittiler bile. Sanki hiç yoktular… Ne tuhaf; kapı son kez kapanıp evde kimse kalmadığında, gidenlerin tek bir iz bile bırakmamaları arkalarında!.. Telefona kaydetmeli belki de bazı şeyleri, sırf kendine hatırlatmak için… Mesela kahvaltı yaparken; telefonda bir şeyler arama görünümünde, çaktırmadan kamerayı açmalı, sonsuzlaştırmalı ‘şimdi’yi uçup gitmeden…
Neyse ki hafızam fena sayılmaz. Yeşim’in Serdar’a sitemli bakışını yakaladım mesela. O an’ı yok olmaktan kurtardım, bir kutuya koydum. Ahmet, eşim yani; ruhu varla yok arası yalpalayıp dururken; eş ve baba kimliklerini henüz giyinememiş, ayakta uyurken nerdeyse, kazasız belasız şu kahvaltıyı sonlandırmayı bekliyor gibiydi. Kazara çocuklar ya da ben bir şey sorarız da, baba ve eş olmaya zorlarız onu diye ödü kopuyordu.
Uyku sonrasının sahiciliği vardı hepimizin yüzünde… Daha tam uyanmayanlara mahsus o el değmemiş masumiyeti kaybetmemiştik. Saatin tik takları “az kaldı kaybetmeye” dese de…
İki kardeşin alıp veremediği neydi acaba? Benimle ya da babalarıyla alâkası var mıydı? Bu sorunun cevabını da alıp yanlarına, okula gitmişlerdi az önce.
Ne yapacaktım şimdi?! Bu saatlerde oynayan sevdiğim diziyi mi seyretseydim? Sofrayı toplamak hiç içimden gelmiyordu. Bu dağınıklık ortasında oturmak, bir sınır çizgisi çekmek gibiydi: Günün sonrasıyla öncesi arasında durup beklemek, bir eşikte… Güne tatlı dokunuşlarda bulunmak… Ruhunu üflemek ona bir nevi… Bir biçim vermek…
Evet, resim tamamlanmak üzereydi… Ama kalp atışlarım hayal ettiğim oranda bir tempoda değildi hâlâ… Halbuki hiç de fena bir gün tasarlamamıştım. Sinemaya gidecek, ordan çıkışta sevdiğim bir arkadaşımı arayıp bir yerlerde kahve içmeyi teklif edecektim. Sonra yaşlı bir akrabamızı ziyaret ederdim belki. O şelaleli parka gider, çay eşliğinde simit yerdim.
Peki neden çarpmıyordu hâlâ kalbim? Her şey yolundayken… Mutlu mesut yaşarken ailemle… Bir eksik gedik yokken…
Eksik gedik… Yok muydu gerçekten? Kalbim cevabı veriyordu vermesine de ben duymazdan geliyordum ısrarla… Daha doğrusu duyamıyordum: Kalbimin sesini… O sesi özlüyordum... Kahvaltıdaki adamın benden kaçırdığı gözlerini… Bir zamanlar en çok var olduğum o yerde... o gözlerde kendimi yeniden bulabilmeyi özlüyordum: Orada gönlümce koşturup durmayı...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.