- 205 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
Nar tanesi
Birkaç saat önce buzdolabında peynir tabağını alıyım derken. Kocaman reçel kâsesini yere devirip sonra şu narin ellerim ile tuzla buz olan parçalarını topladım.
Saatlerce ocak da kaynamasını beklediği reçele mi? acıyayım. Yoksa otuz kâğıt saydığım şu canım kâseye mi? doğrusunu söylemek gerekir ki bir gece yarısız bana açılık hissi veren mideme kızmak daha kolayıma geldi.
"ulan be salak kadın niye akşam yemeğine ağzın burun bükerek yedin ve sonrası yarım toklukla kalktın niye niye şimdi bir az ekmek arası peynir arzuna yenik düşüyorsun ki "dedim
Haftanın beş günü kapalı bir büroda onun bunun hukuksal sorunun üzerinden. Çalışmış kısaca koşuşturmuşun.
Konum itibari ile bir dirhem bir çekirdek hafta sonu gelmiş. Böyle uzun uzun çalışan bir kadınsın ve dinlemek güzel iltifatlar almak hakkım değil mi? soruları beynimde bir bir uçuşup gitti.
Bir taraf da ise günün geceye bayrak teslimi başlamıştı. İlk gözüme çarpan şey evlerin ve sokak lambaları ışıl ışıl, evlerinin yolunu tutan insanların ayak sesleri bir yükselip bir alçalıyor olması idi;
Bir an önce eve gitmeli ve sessizlik yerini koltuğa mayışıp öyle bırakacaktım. Ya da dışarı da bir kendini şımartsam arasındaydım.
Bütün bedenim yalnızlığın koluna girmiş yürü yürüyor esen rüzgârı tam ensemde his ediyordum.
Birden telefonumun çaldığını fark edince çantamı kolumda gevşetip dizlerimin üzerine bıraktım. Telefonu alıp arayana ses verdim. Onun işleri uzamış birazda erkek erkeğe takılacağının kulaklarımın içine resmen haykırıp telefonu kapatmıştı.
Birinin varlığını özlemek başka duygu senin ama sana ait değil gibi ve tek başına kendimi yemeğe davet etmişçesine restoran en üst katına çıkma kararımı destekleyen. Bir görevli önde ben arkasında idim;
Masam insan kalabalığını net gören bir cam kenarıydı.menü kitapçığını hiç karıştırmadan direk bir çorba ve ana yemeğimi sipariş edip sırtımı oturduğu sandalyeye güvenle yasladığım vakit karşı masada iki gençlik iksiri içmiş kadın ve erkek oturuyordu.
Konuştuklarını o kadar rahat dinleye biliyordum ki. Ben kendimi top gibi konun içine yuvarlamıştım Belki de onların o hararetli konuşmalarının benim duymam çok umurlarında değildi de.
Konuştukları konu ise boşanma süreçleri ve iki çocuğun kimden kalmalarıydı. Daha doğrusu iki çocuğun güvenli bir ortamda yetişmemesi hepimizi ilgilendiriyordu ki.
Diğer yan masamda oturan bir kadın üç erkek yemek yediği sanılsa da birbirlerini yiyor olmaları benim iller ki yaşantımda evlik kararımı daha dengede tutan kararlar almam konusunda birer uyarı niteliğinde idi;
Evimizde ailece bulunduğumuz yemeklerde annemin düşüncesi çok olan sofrada tokluk hissini yaşayamaz sözünü hatırlatır ve buzdolabının kapısına kadar beni getiren bu açlık hissi bir şeyler ters gitti ve yeterince karnımı doyurmadan yüksek müzik sesinin hâkim olduğu salona geri dönmüştüm.
Sıkıntıların ulu orta konuşulduğu bir dünyada Artık kızmıyorum yalnızlık sınan kalbime
Onun amacı karşı cinsten birini görüp hoşlanma ritimlerini yükseltme değil ki.
Bedenimde ki her organ gibi tamamlayıcı bir parça gibi düşünüyorum. Birine beni sev çağırısını yapmak kimine göre kadın yaparsa acizlik erkek yaparsa yiğitliktir. Daha çok kendimi kalabalığın içine saldığım zaman sevilen seven çiftlerin sevme konusunda ne kadar şanslı olabildiklerini gözlemliyor ve üzülmemek için bir savaş veriyordum.
Aranızda yaşayan her hangi bir çocuk gibiyim. Duyulan duyulmayan milyonlarca çığlıklarım var haklı değil miyim? İsteklerime mesela benim neden yok bilyelerim, sarı saçlı bebeğim, ağzımın içinde eriyip giden renk renk şekerlerim olmalıydı. Büyüklerimiz bizi mutlu eden sözü nasıl söylemeğimizi öğretmediler.
Biz çocukken annem bizim isteklerimiz önüne geçmek için şöyle bir yol buluştu." Herkes hak ettiğini imkânları dâhilin de yaşamasını bilmelidir" der. Keser atardı.
Hak ettiğini yaşmak insanın elinde olan bir şey olsaydı .bu kadar isyancı bir duruma gelmezdim. Aslına bakılırsa her şeyi çok olan az olana vermiyor. Bu hayat insanın keyfine göre yaşanır en basitti günün içinde biraz soluklanma bahanesi ya çay demler yâda bir kahve içersin ama akşam yemeği öyle mi? eti, pilavı, çorbası, salatası kesinlikle olmalı dersin
Ben üniversite de iken yakacıkta oturan çok samimi bir arkadaşım vardı. Kolluk kuvvetlerinden. lakin bütün yaşadıklarını boş kovaya benzetirdi. her şeyin kendisi ile uzak bir noktada olduğun ve o noktaya ulaşmanın yolunu bilmediğini söylerdi. En sonun da ne oldu ona biliyor musunuz? demir parmaklarının arkasında soluğu almıştı. onun ki hiçbir şeyi bilmeden istemek yaşayacağını hayal etmek idi;
Bu gün yaşacaklarımın çok çok gerisinde yürüdüğüm fark ettim. Bedenim bir çok erkek tarafından hayranlıkla izlendiği kısaca arzulandığını her kadın gibi tahmin ediyorum. Oysaki bu bedenin tek dokunanı benim garip bir his öpülmemiş meme uçlarım dudaklarım sırtımın ortasında toplaşan benleri görecek birileri olmalı idi;
Az daha unutuyordum. Bu bedene tek dokunanı ben olduğumu söylerken hamam gidip Suna teyzenin hamarat ellerinin altında keseleniyorum da
ellisinden sonra cinselliğinin tam doruğuna çıkmışsın oooooooo! ne güzel ve sonra birilerinin senin yaşadıklarından haberi olması " aman nasıl olur bu uygunsuz şeyler yaptınız ve utanmadınız mı?" derler
oysa ki bedenin bedenle ilişminin neresinde ayıplık var; demek yerine bir suçluluk duygusu ile konun unutulmasını bekleriz. Yani bir haneye girmek için kapı çalınır. Kalp ise çalınmayı daha farklı bilinir alıp gitme mantığı kalp de sadece mevcuttur oysaki davul çalınır o ritimlerle biz dans ederiz kalp olunca sanki dünyanın sonu gelinmiş, burada devamlık getirecek ve çalmanın kendini herkes de başka ifade etmesidir…
Şu sıralar kendime çok haksızlık ettiğimin farkındayım.
Fiziksel ruhsal benzeşmemiz imkânsızın da imkânsız olan adamı alıp şu kalbimin içine sokasın geliyor. Sürekli bir bahane bulup onunla iletişime geçtiğimin hadi hesabı yoktu. Dudak keyfi gibi görünen tütün gibiyim; içtikçe yenisini yakıp içesim gelir ya!
ona verecek kalbin daha yaşanmışlığını düşünmüyorsun da. Beklentinin tek taraflı olduğu kimden görülmüş o sevsin istiyorsun onun sende itekleri daha bir farklı olduğunu görememen işi daha karmaşık hale getiriyor.
Saksıda bir çiçeğin var onun susuz kalanca kuruyacağını beynine kotlamışsın ve gelir gider su dökersin bazen olduğundan fazla su solmasına neden olur birebir ilişkilerde böyledir fazla sevgi yaşamak istediğin çizginin dışına atar seni...
Gün ışığını tahmin etmeme fırsat vermeyen karşı arsada hareli ,güreli çalışan işçilerin sesleri ve araç gürültüsü vesile olmuştu. Sessizliğe çok kızdığım olmuştu. Ama böyle bir sese inan ki hiç tahammülüm yoktu .
hızlı bir şekilde üstüme bir şeyler geçirip sokak aralarında nefes nefes yürürken kendimi buldum. Önce ki gece kendime vermiş olduğum söze göre bu gün onunla buluşup çılgınca sevişecektim.
Buda ilk adımım bedenime özel bakım gerektirecekti. Her zaman gittiğim güzellik salonuna gidip yani kıl tüyler ayak nasırları ve uzun tırnaklarımdan arınacaktım. Özellikle kadınların bakım sonrası o hafifliği ilk bir kahve içerek kutladım.
Saatler öğleni geçmek üzere gerçi aramızda sevişmemin bir saati dakikasını belirlememiştik. Hazır olan diğerini arayıp buluşacaktık .
olacaklara hissi düşündükçe daha heyecanlandım.? Yoksa bu işi hafife aldığımdan mı? Bilemiyorum. biraz daha vitrin gezip elim kolum aldıklarımla süslenmesine engele olmamıştım. Adam beni bu kadar savurgan görürse bir daha görüşmezdi belki de elimde kileri eve yâda tanış olduğum birine bırakma telaşı aldı beni. Koca bir gün elimin altından kayıp gidiyor ama ben rutin işlerimi görmeye kotlanmış gibiyim .bir ara bu kadar kendimi meşgul etmemin sebebi biri ile yıllar sonra sevişmekten korktuğum olabilir miydi? Fikri geldi aklıma…
Bazı şeyler cesaret ister .bunu bugün daha iyi anladım.
Annem anlatmıştı yıllar önce iki kız kardeş varmış bir tanesi sevgilileri hayranları dolup taşıyormuş ...diğeri o hayranı Sevgilisi çok olan demişki" bacı bu iş hoşuma gitti bana işi öğret bende yapacağım" tabi işi bilen kardeş önce yok moka demişse sonra ikna olmuş bildiklerini anlatırken kız kardeşinin bu işi becermesi için bir tane nar alıp yiyecek ve eşi bu yediği narın ne kabuğunu; nede narın bıraktığı izi görecek dudaklarından
Kız kardeşi ben bu işi yaparım deyip bir tane narı alır .bir güzel yer sağına soluna bakınıp hiçbir yerde narın izibi bırakmaz
akşam olur eşi eve gelir "hanım yorgunum bir leğene su koyup şu ayaklarımı yıkamama yardımcı olur musun" der.
Kadın kocasının ayaklarına su döküp bir yandan kız kardeşinin kendisine söylediği nar sırrını başardığının sevinci içinde olur. bu sevinç çok kısa sürer yediği narın bir tanesi tülbendinin arasına gizlenmiş ve su leğenin içine tek tek düşmeye başlarlar ve oradan bir ders çıkarır kendine ."her kadın or...puluk yapamaz "der.
Benim burada ki bedenime bir güzellik yapma fikrine sıcak bakmadığımı biliyorum. ama eldeki olan bu ..nasıl kendimle kadınlığımı barıştıra bilirim ki buda ayrı bir sıkıntı saatlerce şehrin sokaklarından gezip oyalandım. oysaki arayıp dakikalar sonra o adamın kollarında ola bilirdim.
Bütün gece o adamla nasıl vakit geçireceğim hayal etmiş sabah olunca onun tam tersi kahvaltı öğlen yemeği alış veriş ihtiyacımın olmamasına rağmen alış veriş yapamam.. beni yetirince meşgul etmişti. Sonun olarak nazikçe bir özür mesajı atıp evin yolunu tutmuştum. ...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.