VELVELE
kör çakı cinayet mahâli q tuşuna basıyorum mütemadiyen. billûr bir su akıyor içimize bu sesler bu vesvese bu telakki.
arka sokaklarda fink atarken isyandan çok nisyan. (tut dilini) huzurumuz iki dirhem bir çekirdek . böyle grand tuvalet böyle yakışıklı. henüz arka sokaklarında bu uğursuz boşluğun. bu agora bu mevsimsel çatışma bu laf olsun şiir olsun. Bu edalı bakış her şey dalga boyu en kısasından. konuş dedi kirli sakallı olan. kim belirleyecek. emri vaki, hâki bir ifade. konuşabilirsin. siz. kim. diyoruz.
ne. Dıırrrrrttttt . kayan bir şey sıçrama ve hoooop büyükçe bir kırmızı. iki kat
ahşap ve çekici. topuklu ve cazibeli geçiyor bu sokaktan cila çekilmiş evler. seç diyor. peki siz. diyecek olamıyorum. sükut biriktiriyorum vadesiz . faiz. işim olmaz.
demir atsın, dedi zaman. seyrini tamamlamış bir ortaklık değil orta malı söz. verme dedi, hâki suratlı kirli sakal. sustu uzun uzun. düşünür gibi yapmacık bir iyilik . beş vakit arasına sıkışmış bînamaz. şimdi git sonra gel demeyecek belli. bekliyorum bekliyor, bekliyoruz. serin bir ifade. vaktim var. ben. bilmiyorum. benim olmayabilir. hak vaki kim bilir hemen şimdi. elinde iki simit ve çayla tıknaz gevşek ve lafazan. biz üç kişiyiz. beni yok gibi. suratsız bir duruş gibi. alttan yukarıya baka baka. sırıtık tam da suratının ortasında sinek. vur patlat. ben yok gibi. havadan sudan. somali. nijer. altın borsası.
abi biz. faili meçhul. abi ört bas. abi sümen altı. bekliyorum. bir dakika sonra bakaya kalacak saat 12.59
bir sıçrama, bir telaş, hafif vakur, uykudan uyanıyorum. cam, ben ve gece. karşımda şehrin. bu şehrin. kadim .çocuk hatırlarım. ve uykuma getirilmiş haraç. kentin delikanlı tayfası. tedirgin saatler. perdesiz kirli yokuşu ve kokusu, yan odası olmayan. manolya ağacı, biberiye kokusu, kız kaçıran, dul avrat otu. at kuyruğu, kesme taş. bu meydan bu çıkmaz sokak bu içimdeki velvele. şehrin kabristan huzuru. camlarda nefes buğusu, kar kokusu, nefes darlığı astım krizi.
merakla baktım konuş dedim. dudak büküp la havle çekti. ben öyle sandım.sanık konuş.
uzandı gerindi umursamadı. zaman tersine akan nehir değilse burada. bu acayip bu ilgisiz. bu handikap.
gece sükut ve sadr...
genişledikçe içine çeken, koruyan, kuşatan unutturan döne döne tüy.
örtsün üstünü söz. derin uykuların olsun. narkoz sonrası boşluk ...
gece yine. yine cam. serencam...
şu karşıki arasta her gece, müdavimlerini savuşturunca bütün ışıkları söndürüyor. zevzek her gün sonrası çatlayan başını buz gibi bir ferahlığa koyuyor. yastığındaki huzura gömülüyor. penceremden izledim kaç kere. hiç değişmedi tavrı. bir gün onunla göz göze geldik. hayırdır, dedim.
parçalı bulutlu soğuk bir düşüncenin üzerinden kaç kere geçse de yorgunluğu özellikle gözlerinden ve düşmüş omuzlarından belli oluyordu. her gün yeniden hayata başlamaktan, her gün aynı kalabalığı üzerinde taşımaktan yorgun olsa da; insan, özellikle çocuk seslerinin tınılı kalabalığında hayat buluyor, defalarca şükrediyor. o sesler ki sokağın başındaki asırlık çınara, dükkanların arka bahçesindeki erik, dut, vişne, dişbudak ağaçlarına çok iyi geliyor. özellikle havuzlu kahvenin avlusundaki salkım söğüt çay şıkırtılarına karışan günlük hoş beşle her sabah yeniden doğuyor, dedi.
gibi geldi.
Balateskizamanöyküleri
YORUMLAR
Bazen gerçekten de yorgun oluyor insan, sadece ama sadece yorgun...ve bu yorgunluk öyle ölgün ki konuşmak için gerekli olan söz dizelerinden de yoksun olup, vaziyeti halimiz de yılgın ve perişan...
Bu yüzden yorgunluğu feri sönmüş gözlerden ve düşmüş omuzlardan da önce; kalbin süresinin dolmak üzere olduğunu hatırlatan "tik tak tik tak" işleyip teklemesinden ve son saniyelerini bomba gibi elimize tututuşturmasından anlarız.
"her gün yeniden hayata başlamaktan, her gün aynı kalabalığı üzerinde taşımaktan yorgun" demişsin ya işte beni o durakta indirdiler ve bi daha da kendime dönemedim.
Teşekkürler Jüli güzel yazı, sevgiler cancağızım.